İstanbul Projeleri (5): Mahalleler, sokaklar, Evler devam

İhsan Bilgin İstanbul Projeleri başlıklı yazısına devam ediyor.

Kare prizma apartmanlardan kaçış için medet umacak, sığınacak yer ararken, tarih kadar coğrafyalara da sinmiş derin kültürlerden olamayacağını, çünkü çoktan unutulmuş olmaları nedeniyle bu baskın gerçeklik karşısında tutunamayacaklarını söylemiştim. Onlardan değilse de belki daha yüzeydeki modern kültürden medet ummak mümkün olabilir; kısacası mangalı, kurnayı, sediri, kilimi ve tulumbayı değil belki ama, merdiveni, sahanlığı, mozaikleri, ve doğramasıyla 80-100 yıl öncesinin ev ve apartmanlarını hayal etmek mümkün. Çünkü onlar çoktan tarihin derinlerine gömülmüş ilişki ve koşulların değil, yaşlıca bir insanın hafıza sınırı içindeki zamanların; haydi bir-iki kuşak öncesinin ürünü olmakla yakındır bize. Nitekim emlâk piyasasının şu “yüksek tavan” efsanesinde ifadesini bulan norm da bu yakın zamana atıf değil mi zaten? Tabii ilgimiz, kendi evimizden çıkıp bu kültürün içine doğru çekilip aşinalaştıkça ve kente de o gözle bakar oldukça; yüksek tavanlı, ferah sahanlıklı zarif mozaik ve parke kaplı daireyi bulmak arayışımızın karşılığı olmaz. Daha büyük arayışlara girmeye başlarız. Sadece dairenin kendisi değil çevresi de önemli olmaya başlar. Kaldırımın, yolun boyutu; ağacı, bitki seçimi, etrafta nefes alınır boşluk olup olmadığı; dahası o beğendiğimiz dairenin yakın çevrede tekrarlanıp tekrarlanmadığı da önem kazanmaya başlar ki, artık kerameti kendinden menkul prizmanın +’lı odaları, duvarları, balkonu, büfe ve yemek takımları ve daracık koridoru arasına sıkıştırdığı yaşama biçiminden kopmanın eşiğindeyiz demektir ki, sonraki adım artık yeni yapılan ve hafta sonu eklerinde tanıtımı yapılıp, pazar gezmesi uğraklarına dönüşmüş yeni siteleri de beğenmeyip yaşanmışlıktan, hakikatten ve patinadan yoksun bulmaya başlayıp. “Yüksek tavanlı” birer daire bulmakla da yetinilmeyip, onlardan çokça bulunan Galata, Pera, Yeldeğirmeni, Kurtuluş, Teşvikiye gibi semtlere başlayan yeni göç dalgası bu eğilimin tutup yaygınlaşmasından başka ne anlama gelir ki?

Modernin görgüsü

O zaman bizim o birbirinden habersizce hücre misali çoğalan ele avuca sığmaz apartmanın yerine nasıl bir alternatif düşünülebileceği de yavaş yavaş şekillenmeye başladı artık, çünkü şu bizim kare prizma niceliğinde olmasa da aklımıza yazıp, sindirdiğimiz bir şeyler var elde artık.. yenilerin arasındaki ince farkları da seçmeye başlamak artık iyice mimarinin eşiğinde olmak demektir. Demek ki kritik nokta: sonradan, yani birkaç eşik atladıktan ve o arada beğenmeyeceğimiz evler yapılıp bittikten ve hatta oturulmaya ve eskimeye başlandıktan sonra farklarına varıp kıymetlerini bileceklerimizi baştan keşfedip, sonradan o beğeneceğimiz evler, daireler gibilerinin ortaya çıkmasına zemin hazırlayan tedbirleri baştan almak ki, burada en büyük güç ne belediyenin ne müteahhidin ne de emlakçi veya TOKİ’nin elinde ; tersine konut ihtiyaç sahipleri yani tüketiciler, piyasanın her alanında olduğu gibi emlâk piyasasının da en büyük gücü. Onlar istemeden hiçbir şey olmaz; ama onlar da bilinçle, düşünülüp taşınılmış yaşam tercihiyle değil, piyasanın sunduğu koşullarla şekillendirirler yaşamlarını genellikle, işte içinden çıkılamayacak bir tavuk-yumurta ikilemi daha: piyasa-tüketici ikilemi ki, emlak piyasası bu ikilemin en derin ve zinciri kırmanın en zahmetli olduğu sektörlerden biri ; çünkü doğrudan yaşama biçiminin kendisi ve ya beton gibi yerli yerine çakılıp hiç kıpırdamıyor; ama bir de kıpırdayıp değişmeye başladı mı hayatın tamamını takıyor peşine; değişmeyen az şey bırakıyor geride…

Hâlâ bir üçüncü parça kaldı; ilk fırsatta onu da koyacaklar. Sonra Teşvikiye, Levent,Ataköy gibi modern yerleşmelerle devam..

Etiketler

Bir yanıt yazın