Gezi Parkı olaylarında Başbakan Erdoğan’la görüşen Kahraman, “Referanduma gidilecek bir süreç yaşamayacağız, mahkeme tarafından iptal edilecek bu plan” dedi.
Tayfun Kahraman aynı zamanda Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesindeki Koruma Bölge Kurulu’nda uzman olarak görev yaptığını, Gezi Parkı’ndaki çalışmalarından sonra “geçici görevle” Gaziantep’e gönderilince öğrendik. Kahraman, Gezi Parkı’yla ilgili beklentilerini, Taksim Dayanışması’na dair fikirlerini, referandumla ilgili görüşlerini paylaştı.
Başkan Kahraman, “AKM birinci dereceden anıt eser, yıkılıp yeniden yapılsın demek suçtur” dedi.
Çok. Hemen Beyoğlu bölgesinden başlayalım. Taksim su makseminin arkasındaki cami, onun yanında Galataport, Beyoğlu koruma amaçlı imar planları. Şişli’ye dönelim, Likör Fabrikası, Ali Sami Yen Stadı, Maslak 1453… Haydarpaşa… Bunlar dava ettiğimiz projeler. Haliçport’u biz sadece Milliyet’teki haberden duyduk, henüz bir plan görmedik. Plan İBB meclisinden geçtikten sonra bizler de müdahil olacağız. En azından bu alanda yapılması gerekenleri tarif edeceğiz. Gezi Parkı’ndaki proje biliyorsunuz iki hafta içinde AVM’den kent müzesine evrildi. Neden bu müze Haliç’te, bu endüstri mirasının içinde yapılmıyor? Haliç’e çok yakışır, Gezi Parkı’ndan çok daha iyi olur. Hem o alan daha değerli hale gelir hem de kamu mülkiyetini artık satılacak bir alan olarak görmekten çıkmış oluruz. Kamu mülkiyetindeki alanları kamu kullanımına ait alanlar olarak düzenlemek gerekiyor. Bu alışkanlığı edinmediğimiz sürece Türkiye’de şehircilikten bahsedemeyiz.
Başbakan’ın gökdelen çıkışına destek verdik. Ama yapılanlar arasından bir proje yok.
Siyaset bilimi, şehircilik bilimini hiç gözetmeden, tamamen ekonomik güdülerle hareket ederek bir kenti şekillendirmeye çalışıyor. İstanbul, bu hükümetin kendini var ettiği yer. Başbakan gözünü İstanbul’dan hiç ayırmadı. Bilfiil yönetiyor ve müdahil. Beklentisi de çok yüksek.
Şu anda Mexico City benzer bir tarih yaşıyor, orada da benzer tartışmalar var. Orası da az gelişmiş bir ülkenin küreselliğe adapte olmaya çalıştığı bir nokta. Meksika’nın en görülür ve satılabilir şehri. Tıpkı İstanbul gibi.
Ben hep şu örneği veriyorum. Kanserli bir hastayı tedavi edip etmeyeceğinizi halka sormazsınız. Bu da ona benziyor. Kent içindeki kanserli bir hücre için, olsun mu olmasın mı diye halka soracaksınız. Şehircilik biliminin öngördüğü ilkeleri halka sorarak politikleştirmek akla yatkın değil.
Referandum konusunda bir anlaşma olmadı. Ya da öyle bir müzakere ortamı yaşanmadı. Başbakan yargı kararını bekleyeceğini söyledi. Bir başbakanın yargı kararına uyacağını söylemesi bile bizlerde heyecan yaratıyor. Bu da bir işaret. Bana kalırsa zaten referanduma gidilecek bir süreç yaşamayacağız, mahkeme tarafından iptal edilecek bu plan. Yürütmeyi durdurma kararı , Yüksek Kurul’un Topçu Kışlası’nın son projelerini onaylamasına ilişkin bir karar. Ama bizim Mimarlar, Şehir Plancıları ve Peyzaj Mimarları odalarının ortak açtığı bir plan davası var. Bilirkişi bizim lehimize bir rapor hazırladı. Bu rapor sonrasında İdare Mahkemesi’nin bir iptal kararı vermesini bekliyoruz. Karar bugün yarın yazılıp bize tebliğ edilebilir.
Hayır. Topçu Kışlası tescilli bir yapı ve tescilli bir yapının her an yeniden ihyası gündeme gelebilir. Bugün itiraz kabul edilse bile, bir başka gün yeniden konuşulabilir. Bu nedenle kışla hakkındaki tescil kararının da kaldırılması gerekir.
AKM birinci dereceden anıt eser olarak tescilli. Yıkılıp yeniden yapılması söyleminde bulunmak 2863’e aykırı ve suç. O maddeye bakarsanız, taşınmaz kültür varlığı hakkında işlem yapmak, yaptırmak, göz yummak suç olarak ifade ediliyor. İlk önce anıt esere ilişkin tescil kararını kaldırmak gerekiyor, ancak ondan sonra AKM’ye müdahale edilebilir.
Bizler açısından da büyük bir temsiliyet sorunu var. Bizler sadece 27 Mayıs akşamı oradaki ağaçların kepçe tarafından sökülmesiyle beraber ses çıkartan kitleydik. Çok azınlıktık. O sırada yanımıza gelen, kendini hiçbir kuruma bağlı hissetmeyen arkadaşlarımız vardı.
Eksik olduğunu söyleyemem. Başbakan’ın o gün çapulcuları kabul etmesi yaşanan süreç için çok önemliydi. Çok sert bir tartışma oldu; bizim cephemizde de, sanatçılar cephesinde de, hükümet cephesinde de. İstenmeyen bir şekilde bitti. Başbakan’a kitleleri sokağa çıkartanın üslubu olduğu orada da ifade edildi ama cevap vermedi. Karşılıklı dert anlatma toplantısı gibi oldu. Tartışma ve müzakereye girilmedi, o açıdan sonucu olacak bir toplantı olmadı.
Bize cumartesi günü müdahale olacağına dair emareler verildi esasında. Esas karar verici olanlar, Gezi sakinleri ve alanlara çıkan insanlardır. Biz oraya elçi olarak gönderildik. Kimsenin sözcüsü ya da önderi olarak gitmedik. Zaten bu açıdan Taksim Dayanışması’nın bu hareketi temsil etmesi meşruiyet zemininde sağlıksız duruyor. Biz dönüp parkta arkadaşlarımıza konuşulanları aktardık, hemen arkasından forumlar başladı. Dört saat sürdü. Onun arkasından Dayanışmanın meclisi toplandı. Sabah saat 7’de bitti o toplantı. O metin de çıkan sonuçtu. O karar bizim değildi, biz ilan eden olduk.
Bu hareketin siyasete dönüşeceğini düşünmüyorum, böyle bir çıkarım beklemek hatalı olur. Kimse parti kuralım demiyor ama siyasetten taleplerini dile getiriyorlar. Bu hareketin esas hedefi, siyaseti dönüştürmek. Ama bence siyasi partiler hâlâ bu dönüşümü kavrayamadılar.