İstanbul sermayesi eskiden mimara önem verirdi (Onun için eski binalar İstanbul’un süsü sayılıyor)

İstanbul’da Tepebaşı’nda, Pera Müzesi’nin yan kuruluşu olan Suna ve İnan Kıraç Vakfı İstanbul Araştırmaları Enstitüsü’nün sergi salonunda “Değişen Zamanların Mimarı Edoardo De Nari” isimli bir sergi var.

Bu sergiyi gezerken De Nari’nin çizimlerine hayran oldum. Sergi nedeniyle hazırlanan katalogda serginin küratörü Mimar Büke Uras’ın (Soyadı benzerliği var. Akrabam değildir) kaleme aldığı hayat hikayesini okuyunca da “İstanbul’da ne aşklar olurmuş, ne hayatlar yaşanırmış” diyerek şaşırdım kaldım.

Bazıları için “Hayatı Roman” derler ya… İşte De Nari’nin de hayatı roman.
İstanbul’u süsleyen güzel yapıların çoğunun çizimini yapan De Nari’nin (1874-İtalya) çalıştığı gemi 1895 yılında İstanbul’a gelir. O dönemin politik çalkantıları nedeniyle gemi uzun süre İstanbul’da kalır.

Resme ve müziğe meraklı olan De Nari, Büyükdere’de yazlığı olan Alman Mordtmann ailesinin kızı Cristel’e aşık olur.
Durumları meşhur “dengi dengine” ilkesine uymadığı için birbirlerine kavuşmaları zaman alır.

Nerede o eski aşklar(!)

1899 yılında evlenirler. De Nari, İstanbul’da “Mekteb-i Sanayi”ye girer. 1905 yılından sonra İtalyan mimar Gulio Mongeri ile çalışmaya başlar. Ve Galata’daki Saint Antonio Kilise ve apartmanları ile Emirgan’da bulunan, Sabancı’nın Atlı Köşk’ü dahil çok sayıda binanın çizimini yapar.

Çocukları olmadığı için evlat edindikleri Lydia sağır ve dilsiz çıkar. Büyük aşk ile evlendiği Cristel İstanbul’u terk ederek Almanya’ya gider. Birinci ve İkinci Dünya Harpleri dönemlerinde bina çizimleri dışında ticarete, siyasete de bulaşan, hatta Atatürk ile de birlikte olan De Nari, 1954 yılında ölür. Sağır ve dilsiz olduğu halde balerin olarak yetişen kızı Lydia, babadan kalan malları satarak yaşamını sürdürmeye çalışır.

Nerede o eski mimarlar(!)

İyi de, durup dururken Edoardo De Nari nereden gündeme geldi ki diyerek sual edilecek. Efendim, serginin küratörü Mimar Büke Uras, Çukurcuma’da dolaşırken, bir antikacının deposunda yıllardır açılmamış iki bavul bulur. Bu iki bavulun içi De Nari’nin çizimleri, mektupları ile doludur. Bavulların içindeki belgeler, çizimler ve mektuplar De Nari’nin İstanbul’daki 60 yıllık renkli yaşam öyküsünü sergilemektedir.

Büke Uras diyor ki, “De Nari’nin çizimleri, zamanla yok olan Osmanlı burjuvazisinin, Cumhuriyet döneminin üst sermayedar sınıfının İstanbul’da yapılan binalardaki görsel ve işlevsel bekleyişlerini yansıtmaktadır.”
De Nari’nin çizimlerine bakıyorsunuz. Yapıların cephelerinde güzellik, içlerinde sanat var. Konut projelerinde mutlaka bir kütüphane odasına, piyano konulacak bir stüdyoya yer verilmiş. Onun için deniliyor ki, “De Nari, artık var olmayan kozmopolit İstanbul’un son mimarlarındandır.”

Etiketler

Bir yanıt yazın