Bu sistemde daha çok işçi ölümü duyacağız. Üçüncü köprü ve üçüncü havalimanı inşaatlarına önemle dikkat çekmek istiyoruz. Oralardan da acı bir haber gelmesi an meselesi.
15 Mayıs 2014’te İstanbul Tabip Odası twitter adresinden bir fotoğraf paylaştı ve altına şöyle yazdı: “Bugünden sesleniyoruz. Maalesef yarın bu inşaatlarda 8-10 işçi kardeşimizi kaybedeceğiz.”
Fotoğraf, Ali Sami Yen stadının yerine yapılan Torunlar GYO’na ait kule rezidansın şantiye fotoğrafıydı.
3.5 ay sonra orada, fotoğrafı çekilen o inşaatta, beklenen kaza oldu. Asansörün 32.kattan yere çakılması sonucu 10 işçi feci biçimde yaşamını yitirdi.
Nasıl tahmin etmişti İstanbul Tabip Odası?
İstanbul Tabip Odası’nın yetkilileri işçi sağlığıyla ilgili bir eylemdeydi 15 Mayıs’ta. Mecidiyeköy’deki bu inşaatın önünden geçerken fotoğrafını çekip paylaştılar. Yani asansörün denetim süresinin dolduğunu, (işçilerin bugün anlattığı gibi) sürekli bozulduğunu, sorumlusunun bir uzman değil işçilerden biri olduğunu bilmiyorlardı.
E öyleyse? Nasıl bu acı olayın yaşanacağını aylar önce tahmin etmişti İstanbul Tabip Odası?
Tabip odasındaki hekimler müneccim değildir. Ceplerindeki küreye bakıp kehanette bulunmazlar. Gözleri var, görürler. Kulakları var duyarlar.
Görülmesi ve duyulması gereken nedir, şimdi sıralıyorum.
BİR: 2014 yılının başından bu yana, 8 ay içerisinde, inşaatlarda ölen işçilerin sayısı 272’ti. İki yüz yetmiş beş. Onlar beşi çocuk işçiydi.
İKİ: 5 Nisan’da aynı inşaatta (Torunlar GYO) 19 yaşındaki Polat Erdoğan adlı işçi de düşerek ölmüştü. Yani bir çok başka inşaatta olduğu gibi bu şantiyenin güvenli olmadığı bir musibetle aleni olmuştu. Fakat ne gam! İnşaat ya Resulllah devrinde musibetler de bin nasihatten daha işe yarar değilmiş.
ÜÇ: İşçiler insanlık dışı koşullarda, müthiş bir iş yükü altında çalıştırılıyor. İnsan bedeninin kaldırabileceğinden fazla ve sürekli yorgunluk dikkat eksikliğine ve cana mal olacak hatalara yol açıyor. Bakın Torunlar GYO’daki facia saat kaçta meydana geldi? Bir Cumartesi günü saat 20.00’de. Gece gündüz-kar-kış-sıcak-soğuk demeden dinlendirilmeden çalıştırılıyor, leş gibi yerlerde ihtiyaç gideriyor, uyuyorlar. Makine olsa dayanmaz. Ki dayanmıyor işte.
DÖRT: İşçiler böylesine bir hoyratlıkla sömürülüyor. Neden? O inşaatlar, koca koca gökdelenler ne kadar çabuk biterse o kadar çabuk para gelir de ondan. Soma’daki katliamı hatırlayın. 301 işçiye mezar olan madenin işletmecisi Soma Holding geçtiğimiz sene İSO’nun en çok kazananlar listesinde 34 sıra sıçramış, cirosunu yüzde 20 artırmıştı. Cumartesi günkü asansör katliamının şirketi Torunlar GYO’nun durumu? İç güveysinden hallice değil elbette. Övünçle web sitelerine koydukları bültene göre şirket 2014 yılının ilk altı ayında geçen yılın aynı dönemine göre net kârını %965 oranında artırarak 271 milyon TL net kâr açıkladı. Satışlarını ise bir önceki yıla göre %372 oranında artırarak 458 milyon TL’ye çıkardı. Rakamların farkında mısınız ey halkım?! Bu rakamlara ulaşmak için insanların nasıl paçavra edildiğini havsalanız alıyor mu?
BEŞ: Soma faciasında olduğu gibi burada da taşeron sistemi karşımıza çıkıyor. Cebe giren parayı artırıp patronun sorumluluğunu azaltmak üzere kurnazca tasarlanmış o sistem, evet. Nasıl Soma’da dayıbaşı denilen kişiler varsa burada da farklı farklı taşeron şirketler var. Torunlar GYO şantiyesinde dış cephe kapamasından sorumlu Çuhadaroğlu ve dış cephe monoray kurulumundan sorumlu Etkin adlı iki başka şirket daha var bu faciada. Üstelik 5 Nisan’da hayatını kaybeden Erdoğan Polat bu taşeron şirkete bağlıydı. Taksirle adam öldürmekten suçuyla açılan davada taşeronlar sanık olurken, Torunlar ise ‘tali sorumlu’ şeklinde yer almıştı.
ALTI: İşçi sağlığı ve güvenliğiyle ilgili yönetmelikler kağıt üstünde iyi duruyor. Problem kağıttan hayata geçerken yaşanıyor. Çünkü iş güvenliğini denetleyecek uzmanlar patron tarafından istihdam ediliyor. Yani uzmanın maaşını denetlediği şantiyenin patronu veriyor. Olacak iş mi? Uzman ‘Bu asansör tehlikeli, yönetmeliğe aykırı’ diyecek, patron duymazdan gelecek. O vakit, uzmanın patronu Çalışma Bakanlığı’na şikayet etme hakkı var. Fakat durun bir dakika… Sizce öyle bir durumda o uzman o işte tutunabilir mi? ‘Sen benim lafımı dinlemedin, ben de seni Bakanlığa şikayet ettim.’ He. Patron da, ‘Oh iyi ettin üstüne bir de çay doldurayım da iç’ mı diyecek? Demeyecektir. Bunu aklı olan herkes bilir. Öyleyse bu denetleme sistemi katiyen denetlememektedir.
YEDİ: Denetlememe derken şu an itibariyle çok kötü bir ün edinmiş bir özel şirket var. NCA (Nitelikli Cevaplar Akademisi). Hem Torunlar’a ve anlaşıldığı üzere zamanında Soma Holding’e hizmet vermişler. Buradan da anlaşılacağı gibi işçi sağlığı, ahbap-çavuş ilişkisi içerisindeki bir denetlememe, umursamazlık ve para hırsı döngüsüne kurban edilmiştir. (NCA şirketinin, web sitesinde daha önce Soma Holding’e hizmet verdiğini gösteren sayfasını dün gece uçurmasındaki panik acı bir gülümseme yaratmıyor mu sizde de?)
Bunları bilen, gören, duyan için 10 işçinin hayatını kaybetmesini öngörmek için doğa üstü güçlerle bezenmiş olmak gerekmiyor.
Yine de İstanbul Tabip Odası’na böyle bir güç atfetmek isterseniz, şu sözlerine de kıymet verin: “Bu sistemde daha çok işçi ölümü duyacağız. Üçüncü köprü ve üçüncü havalimanı inşaatlarına önemle dikkat çekmek istiyoruz. Oralardan da acı bir haber gelmesi an meselesi.”
Ne demişti geçen gün Başbakan Davutoğlu… “Kadim şehirlerimizde dikey değil, yatay mimariyi geçerli kılacağız.”
Bugün işçiler için durum ne… “Kör talihimizde patrona dikey rant, bize yatayda mezar…”