Park Books’tan çıkan On The Duty And Power Of Architectural Criticism başlıklı kitapta yer alan bu metinde yazarlar usta müellif ve bağlam konularını Emre Arolat’ın İstanbul Yeni Resim ve Heykel Müzesi üzerinden tartışmaya açıyor.
Türk mimarlık ortamında eleştirel metinlerin eksikliği konusu, son zamanlarda tekrar sıkça tartışılır oldu. DAC tarafından Haziran ayında düzenlenen Yüzleşme başlıklı etkinlikte eleştirel metin üreten ve uygulama yapan mimarları bir araya getirerek, Türkiye’de yapı eleştirisinin tartışılması hedeflenmişti. Katılımcılar her ne kadar gündemin eleştiri ile beslenmesinin şart olduğu konusunu farklı biçimlerde yineleseler de beklenen “yüzleşme” gerçekleşmedi. İçselleştirilmemiş bir kültürün her şeyden azade ortama girmesinin beklenmesine, üstelik bunu nedense sadece eleştiri yaza(maya)nların bir eksikliği gibi vurgulanmasına artık alıştık. Bu çerçevede yayımlanmış, ancak yeterince okuyucuya ulaşamamış olduğunu düşündüğümüz bir eleştirel metni paylaşmak istedik.
2021 yılında Uluslararası Mimari Eleştirmenler Birliği’nin (CICA- International Committee of Architectural Critics) tarafından düzenlenen On the Duty and Power of Architectural Criticism başlıklı sempozyumda sunulan çalışmalar Wilfried Wang’ın editörlüğünde kitaplaştırıldı ve Zürih merkezli Park Books tarafından yayınlandı. Özlem Erdoğdu Erkarslan, Murat Burak Altınışık ve Batu Kepekcioğlu tarafından kaleme alınan eleştirel metin de bu kitapta yer aldı (1).
Bu eleştiride yazarlar bir yandan mimarın usta müellif (author-otör) olarak kabulünü sorgularken, bir yandan da eleştirmenin uzman ve müellif olma tavrını yıkmayı amaçlıyorlar. EAA tarafında tarafından tasarlanan İstanbul Resim ve Heykel Müzesi bilindiği gibi, Sedad Hakkı Eldem’in betonarme taşıyıcı sistemli antrepo yapılarından birisinin yeniden işlevlendirilmesi yolu ile hayata geçirildi. Sedad Hakkı Eldem’in Türk Mimarlığında tarihsel olarak bir usta müellif olarak kategorize edilmiş olmasının yanı sıra, Emre Arolat da zaman içerisinde ticari ve mesleki başarıları ile kendine has bir usta müellif kimliği kurguladı, hatta bunu markalaştırdı. İstanbul Resim ve Heykel Müzesi, bu anlamda iki usta müellifin çarpıştığı nadir bir örnek olarak karşımız çıkıyor. Bu metinde yazarlar eleştirmen dendiğinde kafalarda beliren tekil şahsiyetten ve görüşten uzaklaşarak çoğulcu bir perspektif ile tartışıyorlar. Biçem olarak da farklı bir metinsel deneme olan bu eleştiride aynı zamanda Galataport aracılığı ile kayganlaşan bağlam kavramı ve Emre Arolat’ın “sepet” olarak tariflediği tasarım fikirlerine değinerek mimar tarafından rijid bir zeminde rasyonalize edilmiş kavramların yapı özelinde gerçekten tutarlı olup olmadığı ele alınıyor.
Metnin tümüne yazarların Researchgate veya Academia profillerinden erişim mümkün olduğu gibi, sempozyum sunumuna da aşağıdaki videodan ulaşılabilir. Eleştiri metnini değerli kılan şey mimarlığı konuşulan bir konu haline getirmesi ve yeni tartışmalar açmasıdır; her eleştiri bir başka eleştirinin habercisidir.
(1) Erkarslan Erdoğdu, Özlem; Altınışık Murat Burak, Kepekçioğlu Mehmet Batu (2021). “The New Istanbul Painting and Sculpture as a Case for Multi Perspectival Criticism in Contemporary Turkish Architecture”, in Duty and Power of Architectural Criticism, Wilfried Wang (Ed.), 120-124, Park Books, ISBN. 978-3-03860-217-2.