Arkiteracom’da uzun bir süredir devam eden Süper Kent dosyalarının Temmuz-Ağustos aylarındaki odağı Kocaeli olacak.
Kocaeli, haritada İstanbul’dan 100 km uzaklıkta görünen ancak İstanbul’a komşu olmaktan öte, zaman geçtikçe onunla bütünleşmiş bir şehir. “Sanayi kenti” olarak bilinen Kocaeli’nin il sınırları İstanbul’un yamacı Gebze’den başlıyor. Ekonomik ve sosyal ilişkiler anlamında İstanbul’un bir ilçesi gibi davranan kentin kendi içindeki dinamiklerini anlamak üzere Süper Kent dosyasının Temmuz-Ağustos aylarında Kocaeli’yi ele alacağız.
Kocaeli il sınırı ve komşu iller
Kentin tarihi, her Anadolu kentinde olduğu gibi eski çağlara uzanıyor. Antik Yunan ve Roma İmparatorluğu dönemlerinde bir “liman kenti” özelliği taşıyan şehirde yerleşim, Osmanlı yönetimine geçtikten sonra iç bölgelere doğru kaydı ve kıyı odaklı kentsel mekan dönüşerek demiryolu ve denizyolu birlikte kentte varlık sürdürdü (Özgen, 2015). 19. yüzyılda İstanbul-İzmit arasında işleyen ve 1873 yılında Haydarpaşa’dan Ankara’ya uzatılan bir demiryolu hattının kurulması Kocaeli’deki ticari faaliyetleri canlandırdı ve kentin mekânsal örüntüsünün oluşmasında rol oynadı. Kent merkezinden geçen demiryolu hattı, kentin sosyal yaşamında da önemli yer tutuyordu ve şehirle ilgili nostaljik anlatıların önemli parçası oldu. Mimar Güven Birkan (2012), trenin kent yaşamındaki önemini şöyle anlatır:
Burası kentin “piyasa” yeriydi; akşamüzerleri işlerinden, okullarından çıkanlar, cadde boyunca volta atardı. Daralma duygusu veren küçük Anadolu kentlerinin çoğundaki piyasa mekânlarıyla karşılaştırıldığında, bu bir-iki kilometre boyundaki gölge alan, treni sayesinde oldukça çekiciydi sanırım. Voltayı atan doğal olarak erkeklerdi; çoğunlukla tek yanlı platonik ilgi duydukları bir kızın “tesadüfen” oradan geçeceğini uman.
Demiryolu boyunca gidip gelmekten yorulduğumuzda, trenin geçmediğinden emin olduktan sonra, demiryolunu ayıran beton çitin üzerine tüner, başkalarının bizim önümüzden geçmesini izlerdik. Sanki bu voltalar nöbetleşe yapılması gereken bir görevdi; görevi tamamlayan, izleyici olurdu. Zaten beklediklerimiz de çoğunlukla geçmez, hafif bir hüzünle evin yolunu tutardık. İzlediğimiz trenler, arkadaşlarla yaptığımız içi “boş muhabbetler” yanımıza kâr kalırdı; o zamanlar “geyik” sözcüğü henüz icat edilmemişti.
99 Depremi’nden sonra tren yolu D-100 Karayolu’nun alt tarafına alındı, şehir merkezinde kalan eski tren yolu ise geniş bir yürüyüş yoluna dönüştürüldü. 2017’ye kadar Demiryolu Caddesi’nin geniş bir kamusal mekan olarak varlığını sürdürmesini sağlayan yürüyüş yolun, yakın zamanda faaliyete başlayan tramvay hattı nedeniyle bölünerek kesintiye uğradı.
Mimari projesi Alman mimar Otto Ritter tarafından çizilen eski İzmit Tren Garı ise tren yolunun taşınmasıyla işlevini yitirdikten sonra tarihi yapı olarak tescillendi ve restorasyon çalışmaları 2004 yılında tamamlandı. Gar binası bir dönem restoran ve müze-sergi salonu olarak hizmet verdi ve sonra Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’na ev sahipliği yaptı. Hangar binası ise günümüzde Arkeoloji Müzesi’nin deposu olarak; lojman binası ise Arkeoloji Müzesi’nin Müdürlük Binası olarak kullanılıyor (Demirarslan, 2014).
1921’de İzmit sancağı Türkiye Cumhuriyeti’nin ili oldu, ilin adı bölgenin egemenliğinde katkısı bulunan Akçakoca Bey’e saygı gerekçesiyle Kocaeli olarak değiştirildi (Öztüre’den aktaran Yıldız, 2016).
1. Dünya Savaşı’nın ardından kalan yıkıntının onarılması için planlama bir yöntem olarak ele alındı. Kentin ilk imar planı Jansen tarafından 1934-39 yıllarında hazırlandı. Modern bir kent mekanının oluşturulması hedeflenerek geliştirilen planda İzmit’in sahil kenti olarak varlığını sürdürmesi hedeflendi. Kentin ilk dolgu alanı olan rıhtımın ise lojistik için kullanılmaması, halkın gezinti alanı olarak bir kamusal mekan niteliğine kavuşturulması, bunun için de bu alanda bir Halkevi binası inşa edilmesi planlandı. Planda, bir kıyı kasabası olarak kalması önerilen İzmit için tahayyüller gerçekleşmedi, ilerleyen dönemlerde hızlı sanayileşme baş göstermiş olmasına karşın mimar Seyfi Arkan tarafından tasarlanan Halkevi binası tamamlanarak 1943 yılında kullanıma açıldı (Özgen, 2015; URL 1). Kentin modernleşme hamlesinde yeni, çağdaş binaların önemi büyüktü. 1948 yılında Belediye Binası, Şehir Oteli, Hükümet Konağı ve Adliye Binası tasarımlarını elde etmek için İzmit Belediyesi tarafından Bayındırlık Bakanlığı ve İller Bankası işbirliğinde mimari proje yarışmaları açtırıldı. Bunun sonucunda Adliye Binası ve Belediye Binası inşaatları 1950’lerde, Hükümet Konağı ise 1970’lerde tamamlandı (Binici, 2012).
Halkevi Binası (Kaynak: URL 1)
Şehrin ikinci imar planı 1953 yılında bir yarışma projesi olarak Kemal Ahmet Aru ve Gündüz Öndeş tarafından hazırlanmıştı. Planda, Jansen planına paralel olacak şekilde kent kullanımının kıyı alanında güçlendirilmesi ve kentin bir ticaret kenti olarak faaliyet göstermesi ortaya koyuldu. İstanbul-Ankara karayolunun ise Halkevi’nin arkasından geçirmesi düşüncesi maliyetli olduğu gerekçesiyle kabul edilmedi ve Halkevi ile deniz arasından geçirilen karayolu kentin denizle bağlantısını kopardı (Hürsöz, 1953’ten aktaran Özgen, 2015).
Kocaeli’nin mekânsal gelişme sürecini etkileyen en önemli olgu şüphesiz sanayileşmeydi. Kentteki sanayileşme sürecinde başı çeken ve kentin emek tarihinde iz bırakan SEKA (Selüloz ve Kağıt) Fabrikası’nın kurulması Cumhuriyet’in ilk yıllarına denk gelir. 1934 yılında temeli atılan ve 1936 yılında faaliyete başlayan SEKA, kentleşme tarihinde de önemli bir yere sahiptir. 1950’lerde üçüncü fabrikanın kurulmasıyla işçi lojmanları konut dokusu içinde yer edinmeye başladı.
SEKA Fabrika Alanı (Kaynak: Saygı, Halis, 2008)
SEKA Park (Kaynak: Saygı, Halis, 2008)
1980’lere dek tam kapasiteyle çalışan SEKA’nın işlevsizleşmesi 84’teki özelleşme hamlesiyle gerçekleşti. 2004’te Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun aldığı kararla kapatılan fabrika, arazinin açık yeşil alan, rekreasyon amaçlı değerlendirilmesi kaydıyla Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’ne devredildi. Çeşitli uzmanların hazırladığı ön proje sonrasında Kocaeli Büyükşehir Belediyesi tarafından hazırlanan Sekapark Endüstriyel Dönüşüm Projesi ile Türkiye’de bu çapta bir sanayi dönüşüm projesi ilk kez hayata geçmiş oldu (Saygı, 2008). SEKA Fabrika bölgesi günümüzde kent için önemli bir rekreatif alan işlevi görürken ilk fabrika binası ise KA-BA Mimarlık tarafından Kağıt Müzesi olarak yeniden işlevlendirildi.
SEKA Kağıt Müzesi (Kaynak: Arkitera.com)
SEKA ile başlayan sanayileşme hamlesi, kent sınırlarının dışına taşarak İstanbul’a doğru yayılmayı ortaya çıkardı, 70’lerde Yarımca, Köseköy, Dilovası gibi sanayi merkezleri çoğalırken bu bölgelerin etrafında işçilerin yerleşim alanları olan gecekondular birer mahalleye dönüşmeye başladı. Sanayinin kontrolsüz büyümesine karşılık şehrin üçüncü imar planı 1972-84 yıllarında İller Bankası’nın açtığı yarışma sonucunda Polat Sökmen tarafından hazırlandı. Şehrin sanayi kenti niteliğinin ön plana çıkarıldığı planda aynı zamanda sanayileşmeyi kontrol altına almayı hedefleyen kararlar verildi. Nitekim bu kararların hayata geçirilememesi nedeniyle hızla gelişen sanayi sektörü, Kocaeli’nin kentleşme dinamiklerini belirleyen yegane unsur haline geldi (Özgen, 2015).
1990’larda, kentin çözülemeyen konut sorunu için “kooperatifçiliği teşvik” bir yöntem olarak öne çıktı. Konut kooperatifleriyle gelişmeye başlayan toplu konut alanlarının başında “Yahya Kaptan”, “Yuvam Akarca” ve “Yuvam Turgut” toplu konut alanları sayılabilir. Yüksek katlı bloklardan oluşan bu alanlar, sosyal yaşam ve kent merkeziyle ilişkileri değerlendirildiğinde Kocaeli’nin ilk uydu kentleri olarak değerlendirilebilir. Toplu konut inşaatları, 99 Depremi sonrasında kalıcı konutların inşa edilmesi amacıyla patlama gösterdi (Özgen, 2005).
17 Ağustos 1999’da Gölcük merkezli meydana gelen deprem, Kocaeli için dönüm noktası oldu. Kontrolsüz, niteliksiz yapılaşma nedeniyle pek çok can kaybının yaşandığı deprem sonrasında kentin yeniden yapılanması için çeşitli adımlar atıldı. En başta ele alınması gereken konu, barınma sorunu olarak öne çıkıyordu. Barınma sorunun çözümünde, kalıcı konutlar olarak inşa edilen toplu konut uygulamaları öne çıktı. Diğer yandan, 1992 yılında Kocaeli Üniversitesi’nin kurulması şehirdeki öğrenci nüfusu arttırmış, 2004 yılında inşa edilen Umuttepe Kampüsü ile kent merkezi arasında kalan boş alanlar toplu konut siteleriyle giderek dolmaya başladı. Bu anlamda toplu konut uygulamaları, 2000’ler ve sonrasında Kocaeli kentleşmesinde belirgin rol oynadı.
Kocaeli Üniversitesi Umuttepe Kampüsü
Bu yazıda, Kocaeli’nin kentleşme tarihindeki kırılma noktalarına değinmeye çalıştık. İki ay boyunca Arkitera.com’un odağında yer alacak Süper Kent Kocaeli dosyası kapsamında yayınlanacak görüş yazıları, röportajlar, projeler ile pek çok noktayı derinlemesine incelemeyi planlıyoruz.