İşte Aspendos Gerçeği: Koruma Bahane, Kâr Şahane!

Aspendos restorasyonunun ardında antik tiyatroya daha fazla seyirci almak, daha yüksek kazanç elde etmek yatıyor. Anıtın korunması amacı yok denecek kadar az.

UNESCO Kültür Mirası listesine aday gösterilen Aspendos antik tiyatrodaki cavea (antik tiyatroda seyircilerin oturduğu bölüm) basamaklarının restorasyon ile değiştirilmesi tartışılmış ve taşların orjinale en yakın olduğu bakanlık tarafından açıklanmıştı. Tarihi tiyatroyu yıllar sonra geçen hafta yeniden gezdim. Tiyatroya girdiğinizde gözünüze ilk çarpan o beyazlıklar oluyor. Görüntü kirliliği başınızı döndürüyor. 2000 yıllık tarihi tiyatro için bu çok mu gerekliydi? Cavea basamaklarının değiştirilmesi tarihi yapının statiğine bir katkısı olacak mı? Yoksa konserler, gösteriler için kiraya verilen yapıda daha fazla kazanç elde etmek miydi amaç?

AMAÇ YAPIYI KORUMAK OLMALI

Aspendos’ta restorasyonda kullanılan malzemeyi beyaz mutfak mermerine benzetmek fazlasıyla absürt. Restorasyonda tamamlama yapılır. Amaç anıtı korumak ve sürekliliği sağlamak, yapıyı gelecek kuşakların da görebileceği dayanıklılığı kazandırmaktır. Bu ilke restorasyonların ana yasası olarak kabul edilen Venedik Tüzüğü’nde restorasyonun asıl amacı olarak tarif edilmektedir. Venedik Tüzüğü, tarihi yapıların korunması ve restorasyonu hakkında uluslararası bir çerçeve belirleyen, Mayıs 1964’te kabul edilen bir anlaşmadır. Türkiye bir yıl sonra bu tüzüğü kabul etmiştir.

“EN DOĞRUSU YAPILDI”

Kültür ve Turizm Bakanlığı Aspendos antik tiyatrodaki tartışmanın akabinde kamuoyuna bir açıklama gönderdi. O açıklamada şöyle deniliyordu; “tiyatronun orijinal basamaklarından numune alınmış ve çeşitli bölgelerdeki taş ocakları araştırılarak söz konusu numunelere uygun taş örnekleri toplanmıştır. Sonrasında orijinal taşın ve örnek alınan numunelerin analizleri yapılmak üzere laboratuvara gönderilmiştir. Laboratuvar sonuçları doğrultusunda ve Antalya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun yerinde yaptığı inceleme sonucu “eksik taşların yerine, laboratuvar testleri sonucu, renk, doku gibi fiziksel özelliklerinin yanında, basınç dayanımı, kütlece su emme, yoğunluk vs mekanik özellikleri ile de özgün taşlara en yakın özelliklere sahip, homojen yapıda, “Korkuteli Beji” rengindeki kireç taşının kullanılması” kararı alınmıştır.

AMAÇ DAHA FAZLA SEYİRCİ

Bakanlık teknik olarak bu taşın en doğru taş olduğunu ve bilimsel olarak en doğru restorasyon olduğunu açıkladı. Çok da itiraz yükselmedi. Koruma Kurulu’na ve bilim insanlarına hepimiz güvenmek zorundayız. Restorasyonun bilimsel tartışmasını da onlar yapsın. Ancak başka bir konuya dikkat çekmek istiyorum. Yenilenen basamakların tamamı üst caveada yer alıyor. Restorasyon öncesinde anıtın içindeki gösterilerde bu bölüme seyirci alınmazdı. Yaklaşık 2 bin 500 kişilik alt caveaya zaman zaman 5 bin kişinin alındığı müfettiş raporlarına da yansımıştı. Aspendos gösteriler, konserler için kiraya verilen, gelir elde edilen bir anıt yapı. Yani sadece müze ziyareti ile değil mekânsal kiralama ile de bakanlığın kazanç kapısı. Gerek bakanlık yetkilileri gerekse restorasyonda görev alan teknik personelden aldığım bilgi restorasyon için değiştirilen basamakların yapının statiğini güçlendirmeye yönelik faydası olmadığı yönünde. Her ne kadar buralardan yapının içine su gidiyordu ve içten yapıyı yıpratıyordu gibi bir bahane sunulsa da, asıl sorun yapının arkasındaki drenaj siteminde olduğu bir gerçekti. Drenaj yapısı zaten değiştirilmiş. O halde fazla seyirci kabul etmek, yüksek kazanç elde etmek için anıt eserde bu değişikliği yapmak Venedik Tüzüğü’ne aykırı. Tüzüğün altıncı maddesi şöyle diyor; ”Anıtın korunması, ölçeği dışına taşmamak koşuluyla çevresinin de bakımını içine almalıdır. Kütle ve renk ilişkilerini değiştirecek hiçbir yeni eklentiye, yok etmeye, ya da değiştirmeye izin verilmemelidir.”

GÖRÜNTÜ DEĞİL DÜŞÜNCE KİRLİ

İşte Aspendos gerçeği bu. Amaç daha fazla seyirci almak, daha yüksek kazanç elde etmek. Anıtın korunması ”amacı” yok denecek kadar az. Bu nedenle görüntü kirliliği olarak karşımıza çıkan Aspendos restorasyonunda asıl sorun ”düşüncenin çamur” olmasıdır.

Etiketler

Bir yanıt yazın