İsviçre’de Avlulu Evler Konseptiyle Tasarlanan Bir Yerleşke

İsviçre’de Avlulu Evler Konseptiyle Tasarlanan Bir Yerleşke

Herzog & de Meuron, SIP Ana Yerleşkesi’ni tasarlarken avlulu ev konseptini temel aldı.

Herzog & de Meuron, SIP Ana Yerleşke projesini tamamladı. İsviçre’nin bir banliyö bölgesi olan Allschwil’in kuzeybatısnda yer alan yerleşke, büyük bir inovasyon kompleksi olarak tasarlandı. Yapının strüktürel konsepti, çeşitli uygulamalarla iç mekandaki bölmeleri ve dikey destekleri istenilen yerde azaltmaya olanak tanıyor. Konstrüksiyonun esnek yapısı, dayanıklı yapı malzemelerinin kullanımıyla birleştirildi ve bu sayede yapının potansiyel ömrü uzatıldı. Yapının en önemli kısımlarından olan avlu ise eğlence amaçlı aktiviteler için bir alan sunmuş oldu.

Fotoğraflar: Julien Lanoo

SIP (İsviçre İnovasyon Parkı) Ana Yerleşkesi, yaşam bilimleri ve biyoteknoloji alanında çalışan şirketler, girişimler, üniversiteler ve vakıflardan oluşan bir ekosistem olan BaseLink’in bir parçası olarak tasarlandı. Yapı, spor tesisleri, bir eğlence alanı ve bir konut bölgesinin bitişiğinde konumlandırıldı. Girişimlerin yanı sıra köklü şirketlere ev sahipliği yapmak üzere kurgulandı. Avlulu ev konseptiyle tasarlanan yapı, 2.500-3.000 çalışana ev sahipliği yapabilen yaklaşık 50.000 metrekarelik kullanılabilir taban alanı ile bölgenin en büyük yapısı olarak tasarlandı.

Avluya erişim, yapıyı zemin kattan kesen iki katlı yollar ile sağlanıyor. BaseLink’de yer alan az sayıda yeşil alandan biri olan avlu sayesinde yerel mikro iklime ve doğal çeşitliliğe katkıda bulunuldu. Eğlence ve dinlenme amaçlı aktiviteler için oldukça büyük bir alan olan avluda ağaçlar ve çalılıklarla gölgelikler oluşturuldu ve tırmanıcı bitkiler sayesinde alan dikey olarak genişletildi. Çakıl parçaları, kayalar ve sızıntı çukurları ile bölgedeki nehir yatağına referansta bulunuyor.

“İç avludan dört farklı döner merdiven ile yapıya erişim sağlanabiliyor. Bu sayede her katta sekiz farklı kullanıcı bulunabiliyor.”

Bu dört açık merdiven ile iç avlunun çevresindeki balkonlar arasında bağlantı kurularak heykelsi kaçış noktaları yaratıldı. Basel merkezli sanatçı Renée Levi, merdivenler için sanatsal bir konsept geliştirdi.

SIP Ana Yerleşkesi’nin cephesi, stüdyo tarafından “derin, ızgara formunda, yerinde döküm betondan yapılmış; dikey yükler, rüzgar ve potansiyel depremler için destek görevi gören bir strüktür” olarak tanımlanıyor. Bu strüktür sayesinde, binanın iç kısmına yerleştirilen yapı elemanlarının sayısında ve boyutunda azaltma mümkün kılındı, ölçek ve kullanım açısından esneklik sağlandı. Izgaranın dikey elemanları, hafif bir eğimle uygulandı. Bu hafif sapma ile yatay düzleme ağırlık verildi ve binanın boyutları insan ölçeğine entegre edildi.

Avluya bakan iç cephede yer alan kemerler ile spontane etkileşimler için bir alan yaratıldı. Aynı zamanda (tenteler ile) güneşten koruma, yapıya erişim ve yangın çıkışı fonksiyonları yüklendi. Bu dış alanlar, cephelerde gölge yaratarak pasif soğutmayı kolaylaştırdı. Enerji tasarruflu ısıtma ve soğutma ise tavan panelleriyle tamamlandı. BaseLink’te kullanılan jeotermal enerjiden faydalanıldı.

SIP Ana Yerleşkesi’nin zemin katı; şirketler, restoranlar ve 300 kişi kapasiteli bir konferans salonunu kapsayacak şekilde tasarlandı. Beş katın her birinin kat planları, taşıyıcı ızgaraları ve oda yükseklikleri; laboratuvarlara ve ofis alanlarına ev sahipliği yapacak şekilde kurgulandı. Konferans salonunda ise Renée Levi, bir özel üretim duvar halısı tasarladı. “Nina” adını verdiği duvar halısının canlı renk sıçramaları ile merdivenlerdeki sanat eserlerinin göreceli sadeliği tamamlandı.

Etiketler

Bir yanıt yazın