16 Eylül'de açılacak olan 15. İstanbul Bienali'nde Galata Rum Okulu'nda bizi nelerin beklediğine hızlıca bir göz attık. Spoiler sevenler devam edebilirler.
Jonah Freeman & Justin Lowe, Scenario in the Shade/ Gölgede Senaryo, Fotoğraf: Sahir Uğur Eren
Uzun süre boyunca İstanbul’daki Rum çocuklarının eğitim aldığı, 19.yüzyılın ikinci yarısında inşa edilen Galata Rum Okulu, bugünlerde İstanbul’un önemli kültür ve sanat etkinliklerine ev sahipliği yapıyor. Yapı 2012 yılında Galata Rum Vakfı’na devredilmesinin ardından, başta İstanbul Tasarım Bienali ve İstanbul Sanat Bienali olmak üzere pek çok sergiye ev sahipliği yaptı ve yapmaya da devam edecek gibi gözüküyor. Rum Okulu, İstanbul Modern ve Pera Müzesi ile beraber, 16 Eylül- 12 Kasım arasında ziyaret edilebilecek 15 İstanbul Bienali’nin ana sergi mekanlarından. Bu haftasonu bienali gezmeye gitmeden göz atmanız için, okuldaki dikkatimizi çeken işler üzerine kısa notlar aldık:
1.
Pedro Gómez-Egaña, Domain of Things/ Eşyaların Etki Alanı, Fotoğraf: Burcu Bilgiç
Pedro Gómez-Egaña, Domain of Things/ Eşyaların Etki Alanı, Fotoğraf: Sahir Uğur Eren
Okulun kapısından girince merdivenler karşınıza çıkacak; merdivenleri tırmanıp birinci kattaki asma katlı geniş sergileme mekanına girdiğinizde Pedro Gómez-Egaña‘nın Domain of Things/ Eşyaların Etki Alanı isimli işi ile karşılaşacaksınız. Nesnelerin ses ve hareket kazandığı enstelasyonlar, fonografik işler ve filmler üreten Kolombiya doğumlu sanatçı, temsili bir yaşam alanını, içindeki eşyalarla beraber adalara ayırarak, metal ayaklar yardımıyla göz hizası üzerine kaldırmış. Çok kalabalık olduğu için mekana giremediğimizden asma kattan seyir ettiğimiz yerleştirmeye, sesin de eşlik ettiğini ve hatta bazı fotoğraflardan anladığımız kadarıyla bedeninde dahil olduğu bir performansa evrildiğini tahmin ediyoruz. Etraf sakinlediğinde bir kez daha gezmeyi düşünüyoruz…
2.
Olaf Metzel, Sammelstelle/ Toplama Merkezi, Fotoğraf: Burcu Bilgiç
İkinci katta karşınıza çıkan holün sonundaki parmaklıkların arkasından, Olaf Metzel’in “Toplama Merkezi”nin soğuk ışığı hafif göz alıyor. “Toplama Merkezi”nin içine girip girmemek gezene kalmış. Parmaklıklı kapının ve arkasındaki soğuk dünyanın tedirgin edici hali, bienali gezenlerin, mekanın kapısından kısa bir bakış atıp uzaklaşmalarına sebep olabiliyor.
Olaf Metzel, Sammelstelle/ Toplama Merkezi, Fotoğraf: Burcu Bilgiç
Kavramsal işler üreten Berlin doğumlu heykel sanatçısının “Toplama Merkezi”, dışarıdan bakmak ve içeride olmak arasındaki farkı sezdiren, mekan odaklı bir iş. Dışarıdan bakmakla kalmayıp içine girmenizi öneriyoruz.
3.
Aynı katta bienalin güzel süprizlerinden biri olarak Bilal Yılmaz’ın Dity Box/ Kirli Kutu isimli karışık medya enstelasyonuna denk geleceksiniz. Kutu çalışır durumda değilse, üzerindeki kırmızı düğmeye basmanız gerekecek ve eğlence başlayacak. Makerlığa yatkınlığı hemen belli olan, sahne tasarımları ve yerleştirmeler yapan Yılmaz’ın, ses çıkaran, hareket edebilen ve bu sırada bizi İstanbul’un zanaat haritasının gölgelerinde dolaştırabilen kutusu (bazen evcil bir hayvanı andırıyor) bienalin en oyuncul işlerinden biri. Hızlı endüstrileşme, kentsel dönüşüm ve soylulaştırmanın, zanaatın sadece kültürünün ve bilgi birikiminin değil, aynı zamanda tarihteki varlığının ve öneminin de karanlıkta kaybolmasına yol açtığını söyleyen sanatçının işi, sizi geçmişten gelen bir gölge makinası ile İstanbul turuna çıkıyor. Daha anlatılabilirdi; ama burada kesip devam ediyoruz.
Bilal Yılmaz, Dity Box/ Kirli Kutu, Fotoğraf: Burcu Bilgiç
Bilal Yılmaz, Dity Box/ Kirli Kutu, Fotoğraf: Sahir Uğur Eren
4.
Katlar arasında dolaşırken, her bir merdiven sahanlığında gözlerinizi mıknatıslayan fotoğraflarla karşılaşacaksınız. Sonuçta Ali Taptık’ın Friends and Strangers/ Dostlar ve Yabancılar serisi bütün binayı sarmaladığı gibi sizi de kaçınılmaz olarak sarmalayacak. Rum Okulu’nda karşılaşacağınız bu oldukça büyük baskılar, metin, video ve fotoğraflarla kurulan daha bütüncül bir anlatıdan seçilip önümüze konulanlar.
Ali Taptık, Friends and Strangers/ Dostlar ve Yabancılar, Fotoğraf: Sahir Uğur Eren
Taptık’ın bienalin teması üzerine etraflıca düşünmüş sanatçılardan olduğunu söylemek mümkün. İstanbul’da yaşayan üç karakter üzerine kurulan anlatı, aynı şehirde yaşayan yabancıların olası(veya olasılıksız) bir aradalıkları üzerine yapılmış bir deneyi andırıyor. Hem yöntem hem de içerik olarak zengin anlatının size açılması için sadece Rum Okulu’nu değil, websitesini de ziyaret etmeniz gerekiyor: http://www.dostlarveyabancilar.net/
5.
Jonah Freeman & Justin Lowe, Scenario in the Shade/ Gölgede Senaryo, Fotoğraf: Sahir Uğur Eren
Jonah Freeman & Justin Lowe ikilisinin işi Scenario in the Shade/ Gölgede Senaryo’ya ulaştığınızda kapıda bir kuyrukla karşılaşabilirsiniz. Olsun yine de bekleyiniz. Amerikalı ikilinin kurduğu, alt metinlerle dolu mekanda dolaşanlar arasında konuşulan ilk şey şu oldu: “Bu tek bir iş mi?”. Sorunun cevabı evet. Freeman & Lowe kurdukları mekanları, yine kendi kurdukları senaryoların geçtiği setler olarak ele alıyor.
Jonah Freeman & Justin Lowe, Scenario in the Shade/ Gölgede Senaryo, Fotoğraf: Sahir Uğur Eren
Jonah Freeman & Justin Lowe, Scenario in the Shade/ Gölgede Senaryo, Fotoğraf: Burcu Bilgiç
Jonah Freeman & Justin Lowe, Scenario in the Shade/ Gölgede Senaryo, Fotoğraf: Burcu Bilgiç
Mekanlar üzerinde en ince detayına kadar çalışan ikili, orada yaşayan esas karakterlerin birkaç saat önce ayrıldığı izlenimi veren, hem futuristik hem retro hem tüketim kültürü hem karşıt kültür göndermeli (bir çeşit karışım düşünün) gizli odalara seyirciyi misafir alıyorlar. Böylelikle Freeman & Lowe’un işi Rum Okulu’nun en şaşırtıcı mekanlarından biri haline geliyor. Bir haber daha: ikili ile yaptığımız söyleşiyi gelecek hafta arkitera’da okuyabileceksiniz.
6.
Yerleştirmelerin, kurgulanmış mekanların ve videoların havada uçuştuğu bienalde, arada bir resim sergisiyle karşılaşacaksınız. Andrea Joyce Heimer’ın ufak boyutlardaki tuallere akrilikle yaptığı resimler, bienalin temasıyla naif ve içten bir ilişki içinde. Komşularla, evlerle ve gündelik hayatla dolu çocukluk hikayeleri ile mitolojinin birbirine karıştığı resimlere, hemen yanlarında, kalemle duvara yazılmış komşuluk hikayeleri eşlik ediyor.
Andrea Joyce Heimer, Fotoğraf: Sahir Uğur Eren
Andrea Joyce Heimer, Fotoğraf: Sahir Uğur Eren
7.
Ve sonunda okulun çatı katına ulaşacaksınız. Çatıda boğaz manzarasından etkilenip soldaki terasa doğru seyretmeniz olası. Sağ tarafa dönerseniz Leander Schönweger’in Our Family Lost/ Ailemiz Kayboldu işinin kapısını göreceksiniz. Kapıda “klostrofobi” sahibi olanlar için yapılan nazik uyarı gözünüzü korkutmazsa içeri girebilirsiniz ya da dışarıdan içeri doğru kafanızı uzatabilirsiniz. Biz ikincisini yaptık, yapabilen birincisini yapsın.
Leander Schönweger, Our Family Lost/ Ailemiz Kaybetti-Kayboldu, Fotoğraf: Sahir Uğur Eren
Bu işlerin haricinde, Galata Rum Okulu’nda Heba Y. Amin, Mark Dion, Kasia Fudakowski, Lungiswa Gqunta, Morag Keil & Georgie Nettell, Mahmoud Obaidi, Erkan Özgen ve Dan Stockholm’un işlerini görebilirsiniz.
15. İstanbul Bienali serisinin İstanbul Modern ve Pera Müzesi sergilerinin kısa incelemelerine de buradan ve buradan ulaşabilirsiniz. İyi seyirler.