Studio Wok, Milano’daki projesi fırın ve şarap evi Pan’ın tasarımını, Japon kültürünü modern bir yaklaşımla ele alarak tamamladı.
Studio Wok, Milano’nun Acquabella semtindeki fırın ve şarap evi Pan’ın tasarımında matcha renginde bir banko ve Japon stili kumaş panellerle mimari bir dil oluşturmuş.
Mimarlık ofisi, şefliğini Yoji Tokuyoshi ve Alice Yamada’nın yaptığı restoranın iç mekanını Japonya ve Milano arasında bir buluşma noktası olarak tasarlamış.
“Japon kültürüne, gerçek dışı ve stereotiplerden uzak referanslar içeriyor,” diyor Studio Wok. “Amacımız, kalite kavramı üzerinde hem malzemelerle hem de detaylarla ilgili çalışarak daha derin bir anlayış sağlamaktı.”
Merkezi ekmek tezgahı, Pan’ın iç mekan tasarımının başrolünü oluşturuyor.
Tezgah, fiberglas ızgara ve matcha yeşilinin göz alıcı rengiyle üretilmiş. Matcha yeşilinin seçilmesinde matcha bitkisinin Pan’ın yiyeceklerinde çokça yer alan bir malzeme olması en büyük etken olmuş.
Fiberglas malzeme aynı zamanda dış mekandaki bankta da -fırının daha geniş bir kitleyle bağlantı kurabilmesi amaçlanarak- kullanılmış.
Studio Wok, yaratıcı biçimde uygulandığında asil durabilecek “zayıf” bir malzeme bulmak için çok fazla araştırma yapmış.
“Fiberglas ızgara, endüstride kullanılan ancak iç mekanda çok daha az tercih edilen bir malzemeydi ve bizim için harika bir seçim olduğunu düşündük.”
Fiberglasın yeşil rengi; tavanı tanımlayan dikey asılı kumaşın yankısı niteliğinde, mekandaki sert ve yumuşak elementler arasında bir diyalog oluşturuyor.
Asılı kumaş parçaları; Japon tasarım anlayışının bir parçası olan ‘noren’in modern bir yorumu. Noren ise perdeler ya da asılı bölücü panel anlamına geliyor.
“Tavandaki kumaşlar bir çok işleve sahip. Mekanı daha davetkar hale getiren üç boyutlu bir örtü sağlamasının yanı sıra akustik olarak da mekana fayda sağlıyor. Hem sürekli hem geçici hissettiren tavana asılı üç boyutlu bir dünya yaratıyorlar. Dahası gün içinde doğal ışıkla, akşamüstü ise yapay ışıkla diyalog içerisindeler.”
Banyoda yeşil tema, bir duvar ve -preslenmiş selülozdan yarı saydam panellere sahip, ahşap ızgara çerçeve üzerine sabitlenmiş- sürgülü kapı eşliğinde devam ediyor.
“Bekleme odasından doğal ışığın geçmesini sağlayacak transparan bir malzeme arıyorduk. Bu da bize Japonya’da kullanılan pirinç kağıdından duvarları hatırlattı,” diyor Studio Wok.
Bu malzemelerin yarattığı etkiyi “lavabonun monolitik unsurunun ortaya çıktığı monokrom yeşil bir kutu” olarak açıklıyor Studio Wok.
Lavabo gri renkli doğal taş olan Moltrasio malzemesinden yapılmış.
Ana kullanım alanında elle perdahlanmış çimentolu reçine ışık hissini güçlendiren açık gri döşeme tercih edilmiş. Aynı zamanda solgun doğal formunun yanında kestane ağacı; sabit ve hareketli mobilyalarda ise siyah renk kullanılmış.
Bar alanı ise bankoda ve depolama alanında kullanılan siyah lekeli kestane ağacı ile daha az oyuncu, daha resmi bir atmosferde tasarlanmış.
Mekanın özgür ve heykelsi elementi olan kabaca yontulmuş doğal taş, su sayacı işlevine sahip.
Studio Wok, mekanı semtle entegre hale getirmek için sokağa doğru açılan soluk kestane çerçeveli geniş pencereler tasarlamış.
Pencere tarafındaki oturma alanları iç mekanın niteliklerini dışarı yansıtıyor ve evsel ve kentsel arasında hibrit bir eşik alanı yaratıyor.
“Pan’ı malzeme paletini oluşturukenki vizyonumuz, modern ve endüstriyel ile doğal ve zamansız arasındaki dengeyi yakalamaktı,” diyor Studio Wok.
“Bu proje Japonya’nın ve onun yenilik ile wabi-sabi ruhu arasındaki ikiliğinin bir kutlaması niteliğinde.”