Japonya, afet yönetimi alanındaki buluşlarıyla tüm dünyaya öncülük ediyor. Ülkenin bu konumunda teknoloji ve özel-kamu işbirliğinin büyük rolü var.
11 Mart 2011’de meydana gelen Tōhoku Depremi, 9.0 büyüklüğü ile Japonya’da kaydedilmiş en büyük deprem olma özelliği taşıyor. Deprem sonucunda meydana gelen tsunami ise Pasifik kıyısında birçok şehre büyük zarar verdi. Iwate sahilinde 40 metre yüksekliğe ulaşan dalgalar, Japonya tarihinde kaydedilmiş en büyük tsunamiydi.
Japonya ve tüm dünya bu felaketi 5 Kasım Dünya Tsunami Günü’nde anıyor. Kuril Hendeği ve Japon Hendeği çevresinde, Hokkaido eyaletinden Iwate eyaletine uzanan bölge ise özellikle yüksek Tsunami riski altında. Eylül ayında Japon hükümeti bu bölgenin depreme karşı daha iyi hazırlanması için yeni planını duyurdu. Finansal tedbirleri de içeren planda 7 eyaletten 108 şehir, ilçe ve köy için tsunami önlemleri bulunuyor.
Chiba Eyaleti’nde yer alan Choshi şehri plana dahil edilen noktalardan biri. Burada tsunami tahliye kuleleri ve yolları inşa ediliyor. İdarenin yayınladığı 10 senelik yeni planda da Kuril ve Japon hendekleri civarında meydana gelecek bir depremde olası can kaybının %80 azaltılması hedefleniyor.
Tsunamilerde can kaybını en aza indirmenin kilit noktası depremin hemen sonrasında yüksek bir noktaya tahliye yapılabilmesi. Deprem anında yerel idareler afet durumu radyo sistemleriyle tahliye yönlendirmelerini gerçekleştiriyor. 18.000 can kaybına yol açan Büyük Doğu Japonya Depremi üzerine yapılan bakanlık incelemesinde tsunami bölgesinde yaşayan insanların %35’inin bölgedeki hoparlörleri işitmediği ortaya çıkmış. İletişim sistemlerinin önemi bu şekilde anlaşılmış.
Miyagi Eyaleti’nin Sendai şehri de önlemler alınan 108 şehrin arasında yer alıyor. Şehir yönetimi acil durumda güvenilir iletişimi sağlamak için teknolojiye yatırım yapmış. Kurulan acil durum duyuru sisteminde tsunarmi alarmı için insansız hava araçları kullanılıyor.
Pek çok deneme ve geliştirmeden geçerek üretilen yeni sistem Kasım ayında tamamlanmış olarak çalışmaya başlamış. Bu yenilikçi sistem yerel idare ve 4 ayrı şirketin işbirliği sonucunda doğmuş; bu şirketler Nokia, Hitachi, Blue Innovation ve Andex. İki gruba ayrılan dronelar, Sendai’nin 8 km’lik sahili boyunca yerden 50 metre yükseklikte tahliye anonsu yapacak.
Bu drone sisteminin en önemli noktası, afet durumunda kesintiye uğramayacak özel bir kablosuz iletişim şebekesi kullanması. İnsansız hava aracı, üzerine yerleştirilen kızılötesi kamerayla afetzedeleri ve diğer nesneleri havadan fotoğraflayarak şehrin afet yönetim merkezine aktarıyor ve güvenli mesafeden, gerçek zamanlı hasar tespiti yapılmasına imkan veriyor.
Sistemin diğer büyük bir avantajı da helikopterlere kıyasla hem daha hızlı sahaya sürülüp hem de daha alçak irtifadan iletişim kurabilmesi. Bu sistemin gelecekte polis ve itfaiye ekiplerine de kesintileri, yangınları ve kapalı yolları ileterek kurtarma operasyonlarını kolaylaştırması bekleniyor. Böylece riskli alanlarda kolayca uçabilen dronelar ikincil afetleri de engellemeye yardımcı olacak.
Japonya, zorlu dersler sonucunda dünyada afet yönetimde öne çıkan bugünkü konumuna ulaştı. Günümüzde, dünya çapındaki resmi kalkınma yardımlarının %96’sı afet sonrası çabalara ayrılırken sadece %4’ü afet riski azaltmaya ayrılıyor. Birleşmiş Milletler Afet Riski Azaltma Ofisi’nin başındaki Mami Mizutori bu durumu şöyle yorumluyor: “Bu denklemi tersine çevirmek afetlerin felakete dönüşmemesi için tek yol.” Japonya, gelişmekte olan ülkelere erken uyarı sistemleri kurmak gibi afet riski azaltmaya yönelik çalışan birkaç ülkeden biri.
Japonya, afet engelleme ve yönetimi alanındaki yaklaşımı ve özel-kamu işbirlikli yenilikçi adımları sayesinde dünyaya afetlere karşı yol gösterici oluyor.