Seul merkezli mimarlık ofisi Starsis, rüzgarın evi olarak anılan Jeju adasının Hangyoung-myeon bölgesinde altı ay süren bir yenileme projesi yürüttü.
2013 yılında inşa edilen bina, üç yıl konaklama işletmesi olarak faaliyet göstermiş ve işletme kapandıktan sonra üç yıl boş kalmış.
“Deniz dalgalarının üzerinde sıralanan yel değirmenleri, rüzgarın kuvvetinin olağandışı olduğunu gösteriyordu.”
Yel değirmenlerinin ve rüzgarın yarattığı görüntüyü ilgi çekici bulan ofis, bu yüzden alanda ve sembollerin çiziminde rüzgarı anahtar kelime olarak etkin bir biçimde kullanmaya karar vermiş.
“Gittikçe kabaran zemin, sanki rüzgar tarafından itiliyormuş gibi, doğal taş duvarlı lobiye yöneliyor ve (üstlendiği) mobilya fonksiyonu ile birlikte adeta heykelleşiyor.”
Zeminin taş kaplama olduğu lobide, ziyaretçilere ilk aşamada soğuk görünebilecek atmosferi dengelemek için ahşap öğeler ve bitkiler kullanılmış.
Üç katlı bina on sekiz oda, iki yatakhane ve bir kafeden oluşuyor. Odaların bazı duvarlarında betonun izleri, binanın eski dokusunu canlı tutabilmek için kasıtlı olarak korunmuş. Ayrıca mevcuttaki mobilyalar kesilerek, binaya özel mobilyalar eklenmiş.
Orijinal tasarıma göre inşa edilen yapıda, cesur bir adım atılarak deniz manzarasından vazgeçilmiş.
“Alışılmışın dışında, ilk bakışta garip görünen çatı ve çıkıntılı dış duvarlar, rüzgarı engelleyen birer bariyer olabilirdi, bu yüzden (yapının) formu artık anlaşılır hale geldi. “
Artık bahçenin bir parçası olan çökmüş bir yüzme havuzu, önceden yamalı duvarlar, tavan hattına gömülü kalıp pimleri gibi öğeler üzerinden önceki kullanıcıların izlerini takip ederek yeni bir hikaye hayal etmek, yeniden modelleme sürecinde tasarımcılar için eğlenceli bir yol olmuş.
Kasvetli bir görünüşe sahip ön bahçeye lavanta fidelerinin ekilmesiyle proje sona erdirilmiş.