Kabul Etmek Zorunda mıyız?

Mega projelere karşı çıkıp alternatiflerini üretmemek olur mu, olmaz mı? İşte yanıtı...

Biliyorum, duyuyorum. Benzer görüşleri paylaştığım, kendimi aynı şeyleri eleştirirken bulduğum arkadaşlarım, tanıdığım, okuduğum insanlar diyor ki: Mega projelere karşı çıkıp alternatiflerini üretmemek olmazmış. Projelere sadece “Hayır” demek yetmezmiş, proje üretmek zorundaymışız. Zorunda mıyız? Hayır.

İnşaat Fili

Açıklayayım. Ortalıkta dolanan proje, mega proje tabirleri çoğu örneğe baktığımızda bir “proje”nin taşıması beklenen yaratıcılıktan yoksun.

Başkanların, partilerin, medyanın proje dediği, ülkece semirttiğimiz inşaat filini beslemek için bulmamız gereken besindir. (Bu döngü bitmez. Besin buldukça fil büyür, büyüyen fil daha çok proje ister. Çözüm mideyi küçültmekten geçer.)

Cin Fikirli Girişimler

Merkezi hükümetin, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) ve kendilerine kötü kraliçe İBB’yi örnek alan diğer belediyelerin mega veya değil, tüm proje üretimi çok azı ihtiyaçlardan kaynaklanan, çoğu kez ucu hazine arsalarının satışına ya da mebzul miktarda hafriyat ve beton dökümüne ya da politik hesaplara, oy toplamaya bağlanan cin fikirli ticari girişimlerdir.

Aslında fikir bile dememeli; fikir olsalar, orta ve uzun vadeli sonuçlarıyla değerlendirilirlerdi; fikir olsalardı önerildikleri bölgenin, şehrin, ülkenin planlamasıyla eşgüdümlü üretilirlerdi; fikir olsalardı yerüstü ve yeraltı doğal kaynakları üzerindeki etkilerine önem verilirdi.

Taksim Meydanı

Böyle değiller. Birkaç örnek: Taksim Meydanı’nı ele alalım. İki sene önce apar topar meydanı yayalaştırdılar ve araç altgeçidi yaptılar. (Yazının konusu değil, Gezi Parkı, cami, AKM, kışla meselelerini karıştırmıyorum.) O zaman da birçok grup ele başa düşmüş, Taksim Meydanı için alternatif proje üretmeliyiz diye masaya oturmuştu.

Ben ortada bir problem görmüyorum, neye çözüm üreteyim?

Taksim, İstanbul’un kalanına kıyasla tenha bir trafiğe sahip. Kentsel dokusu düzgün. Şehrin geri kalanına yeterli ve güçlü bir ulaşım ağıyla bağlı. Park desen: Ağaçlar şahane, manzara güzel.

Taksim Meydanı’nı ve Gezi Parkı’nı yaya ve araç trafiği açısından düzenlemek basit bir belediye operasyonuydu. İşi bir sürü başka hesapla karıştırıp, sulandırıp abartarak bir inşaat faaliyeti haline getirenlere tabii ki karşı çıkılacak. Ve karşı çıkanlar alternatif üretmek zorunda değil.

Üçüncü Havalimanı

Üçüncü havalimanı başka bir örnek.

Ne ara, hangi ihtiyaçtan, nasıl bir İstanbul geleceği tahayyülüyle geliştirildi, yeri hangi ölçütlerle seçildi bilmiyoruz. Ama karşı çıkıyoruz: Atatürk Havalimanı’nın çöpe gitmesine; aşırı kapasite öngörüsüne; şehri büyüteceği, kuzeyi imara açacağı gerçeğine; su havzalarına ve kuzey ormanlarına etkisine karşı çıkıyoruz. Alternatif üretmek zorunda değiliz.

Yedi Tepe Yedi Tünel

Yedi tepe yedi tünel projesine de karşı çıkanlar olmuştu. Şehrin ilgisiz noktalarını birbirine bağlayan, insanları özel araçlarıyla hareket etmeye teşvik eden, şehir içine trafiği davet eden bir proje.

Akla uygun değil, bir ihtiyaçtan doğmamış.

Dolayısıyla kim, nasıl alternatif üretebilir ki? Kanal İstanbul gibi akıldışı bir projeye karşı çıkmanın koşulu cepte bir alternatif taşımak mıdır? Yanından geçerken utancımdan kafamı çevirdiğim Maltepe, Yenikapı “şey”lerine; Arnavutköy ve Emirgân’a bugünlerde yaptıkları kazıklı yollara karşı çıkan vatandaşın, “Denizi doldurmayın kardeşim, istemiyorum” demesi yetmez mi? Daha birçok örnek sayılabilir. Yazsam kitap olur.

Süreç nasıl işlemeli?

Ne deniyor? “Projelere karşı çıkanların alternatiflerini de üretmesi gerekir.” Ne münasebet. Belediyeler ihtiyaçlara göre proje üretir. Kamuyla paylaşır. Akademinin, odaların, halkın fikirlerini dinler.

Projenin kısa, orta, uzun vadeli sonuçlarını öngörmeye çalışır. Projeyi yeniden gözden geçirir, kamuoyu ile tekrar tartışır, gerekirse iptal eder. Sağlıklı ilerleyen bir süreç, zaten kendi içerisinde alternatifler barındırmaktadır.

Merkezi hükümet ve belediyeler tüm alternatifleri değerlendirip en iyisini seçmekle sorumludur.

Eleştirenler alternatif üretmek zorunda mı? Değil. Öte yandan proje üretenlerin tüm olasılıkları değerlendirip bölge, şehir, doğa, ülke ve dünyamız için en doğrusunu hayata geçirmekle zorunluluğu vardır.

Etiketler

Bir yanıt yazın