Kalebodur sponsorluğunda 32. kez düzenlenen ARKIV Buluşması için 25 Kasım'da PAB Mimarlık'ın tasarladığı Niğde Üniversitesi'ndeki Ayhan Şahenk Tarım Bilimleri ve Teknolojileri Fakültesi'ndeydik.
PAB Mimarlık’ın rehberliğinde gerçekleştirilen buluşmaya Abdullah Gül Üniversitesi’nden Burak Asiliskender, Nur Urfalıoğlu, Nilüfer Yöney, PAB Mimari Tasarım’dan Pınar Gökbayrak, Ali Eray, Burçin Yıldırım, Çağlar Yılmaz, Zeynep Ceylan, MTF Mimarlık’tan Ozan Öztepe, Mahiroğlu Mimarlık’tan Hakan Mahiroğlu, Ev Mimarlık’tan Eda Velibaşoğlu, Argos Yapı’dan Aslı Özbay, Kalebodur’dan Ayşe Çamcı, XXI Mimarlık Tasarım ve Mekan Dergisi’nden Tuğba Demirci ve son olarak Arkitera Mimarlık Merkezi’nden Ömer Yılmaz, Ezgi Aydoğan, Serkan Ayazoğlu ve Özüm İtez katıldı.
2011 yılında açılan davetli proje yarışması ile 1. seçilen, Ali Eray, Pınar Gökbayrak ve Burçin Yıldırım’ın kurduğu PAB Mimari Tasarım’ın ürettiği, Ayhan Şahenk Tarım Bilimleri Fakültesi’ndeki buluşmamız, PAB’dan Ali Eray’ın, yönetim kurulu konferans salonunda gerçekleşen sunumu ile başlıyor. Projenin yarışma sürecindeki hayallerinden, üretim sürecindeki zorluklarına kadar her aşamasını ayrıntılı bir biçimde aktaran Ali Eray’a daha sonra fakültenin dekan yardımcısı Sedat Serçe ve Doğuş Grubu’ndan Ahmet Boyacıoğlu da eşlik ediyor. Mimar, işveren ve müteahhit ilişkisi açısından Türkiye’de eşine zor rastlanan bir uyuşma ve birliktelik ile ortaya çıkmış olan yapının, tasarımından uygulanmasına kadar her aşamasında dikkatlice üretilmiş olduğu belli oluyor. Belki bunun en iyi kanıtı Didem Ateş Mendi ile tasarlanan yapının ön cephesinde bulunan başak figürü ve daha sonra da uzun uzun aktardıkları, Elif Çelik danışmanlığında tasarlanan peyzaj öğeleri.
Sunum bittikten sonra, PAB’ın bizi öncelikle avludan başlayarak projeyi aktarmaya başlaması aslında bu avlunun ve proje alanının peyzaj tasarımı ve yaşanabilirliği için duydukları heyecanı da ele veriyor. Avluda düşündükleri, önce gerçek daha sonra heykele dönüşen saman balyaları, ‘tarlanın ortasındaki tek ağaç’, gerçek zirai bitkiler kullanılması öngörülen bitki tarhları ve avlunun güneyinde kalan deneysel tarım alanlarının yapı ile ilişkisini aktarıyorlar. Burçin Yıldırım’ın da dediği gibi burada “kampüs içinde bir kampüs” yaratmayı amaçlamışlar. Bu avlu etrafına mono-blok bir yapı yerine birbirine eklemlenen ve 1. katta sıcak bağlantı koridorları ile bağlanan 5 ayrı birim/bölüm, yapı adasının sınırlarına dayanacak biçimde yerleştirilmiş. Yapıların ayrı birimler olarak tasarlanması hem kontrol ve işleyiş hem de inşaat esnasında kolaylıklar yaratmış. Nitekim oldukça zorlu bir araziye yerleştirilmesi gereken bu yapının üretim sürecindeki zorluklar Niğde’nin zorlu iklimi ile sınırlı değil. Bu bağlamda yerel bir yüklenici firma ile çalışmaları büyük bir şans olmuş.
Projenin iç mekan tasarımında doğal ışık kullanılmaya önem verilmiş. Dolaştığımız tüm mekanlar hava kapalı olmasına rağmen yumuşak ve gri bir ışık ile doluydu. Yapı, olması gereken her yerde, son derece geçirgen ve yapının içindeyken bile etrafındaki peyzaj ve içindeki avlu ile bütünleşik bir ortam oluşturuyor. Gezimizin devamında Tarım Makineleri Bölümü’nün 2 katlı ve koridordan izlenebilecek şekilde şeffaf olarak tasarlanmış atölyeleri, fakülte kütüphanesi, idari birimler ve özel tasarlanmış laboratuvarları da gezdik. Mekanlar açısından birbirine benzer bir tasarım diline sahip olsalar da aslında her bölüm ayrıştırmaya yardımcı olabilecek bir biçimde farklı malzemeler ile tasarlanmış.
Gezimiz Niğde’nin Konaklı Kasabası ve Hasaköy Köyü’ndeki eski manastırlardan geçerek, Argos Oteli’nde, Aslı Özbay’ın büyülü ve her zaman heyecanlı sunumu ile sona eriyor “ama bu başka bir öykü başka bir yerde anlatılmalı”.
1 Yorum
Selamlar Niğde Üniversitesine… Binalar tamam görünüyor…Ya insanlar…İyi ahlaklı çalışkan dürüst güvenilir aklı selim vicdanlı diyaloğa açık.. mezunlarınızın yararlı verimli yeterli ürün haberlerini de bekliyoruz. Tekrar selamlar.