Kapalı Maraş küllerinden doğar mı?

Kıbrıs Barış Harekatı'nın 37. yıl dönümü sebebiyle önümüzdeki günlerde KKTC'ye gidecek olan Tayyip Erdoğan'ın Kapalı Maraş bölgesini ziyaret etmesi bekleniyor. Peki 37 yıldır âtıl durumda olan ve çürümeye terkedilen Kapalı Maraş'ın geleceği ne olacak?

Askerler nizamiyede kimlik kontrolü yaparken, yolun karşısında tüm heybetiyle yer alan Maraş İkon Kilisesi dikkat çekiyor. Yol boyunca insanın içine işleyen, ürpertici bir ıssızlık hakim. Mermi delikleri ile bezeli çürümüş binalar, kapıları hâlâ açık ‘ünlü’ markaların dükkanları göze çarparken; birkaç dakikadır süregelen garip sessizliği, otelden bozma karakol önünde langırt oynayan Birleşmiş Milletler askerleri bozuyor.

1974 öncesi Akdeniz’in en ünlü tatil merkezlerinden biri olan, ancak Kıbrıs Barış Harekatı sonrası BM Güvenlik Konseyi’nin almış olduğu karar uyarınca yerleşime ve iskana kapatılan Kapalı Maraş, 37 yıldır misafirlerini ağırlayacağı günü bekliyor. Harekatın 37. yıldönümü sebebiyle KKTC’ye hareket edecek olan Başbakan Erdoğan’ın Kapalı Maraş’ı ziyaret edeceği ve bu sebepten dolayı bölgede yoğun bir temizlik ve bakım çalışmaları başlatıldığı iddiası bir süredir Kıbrıs basınını meşgul ediyor. Temizliğin “yangına karşı önlem” olduğunu belirten yetkililerin beyanatı, hem Kıbrıs Türk, hem de Rum basınını tatmin etmiş gözükmüyor.

Zira 43 yıldır devam eden ve zaman zaman kesintiye uğrayan Kıbrıs müzakereleri, geçtiğimiz hafta büyük bir dönemeçten geçti. Cenevre’de yapılan üçlü görüşmelerde, 2012 yılının başında Kıbrıs’ın birleşerek, iki kesimli, iki toplumlu federal bir devletin oluşturulması amaçlanıyor. Bilindiği üzere, 2004 yılında yapılan ve kamuoyunda Annan Planı olarak bilinen Birleşik Kıbrıs projesi, Rum halkının reddetmesi sonucu rafa kalkmıştı.

TOKİ formülü düşünülüyor
Çözüme bu kadar yakın olunan bir dönemde, garantör ülke Türkiye’nin Başbakanı tarafından yapılacak bir ziyaret haliyle büyük bir önem arz ediyor. Özellikle Türk yetkililerce sürekli ‘koz’ olarak alındığı vurgulanan ve belirli tavizler karşılığında geri verileceği söylenen Kapalı Maraş bölgesinin durumu da tartışmaları alevlendiriyor. Hal böyleyken Kapalı Maraş bölgesinde yaşanan bir takım gelişmeler de Kıbrıs halkları tarafından tedirginlikle karşılanıyor.

Rum basını, Erdoğan’ın Maraşlı Rumların BM Kontrolü altında olacak şeklinde şehirlerine geri dönmeleri çağrısında bulunarak iyi niyet gösterisinde bulunacağını iddia etse de, Kıbrıslı Türk muhaliflerde, Maraş’ın diğer kamu kuruluşları gibi özelleştirilebileceği düşüncesi hakim. Geçtiğimiz yıl Kapalı Maraş’ın TOKİ benzeri bir emlak idaresine verilerek ihya edilmesi gündeme gelmiş, ancak bu fikir Birleşmiş Milletler yetkilileri tarafından memnuniyetle karşılanmasına rağmen, tasarı Rumlar tarafından beğenilmemişti. Geçtiğimiz hafta da bölgedeki temizlik faaliyetlerinin artması bu düşüncelerin ayyuka çıkmasına sebep olmuş. Çünkü son günlerde, uzun zamandır faaliyet gösteren eğitim kurumları başta olmak üzere Kuzey Kıbrıs’a ait bir çok kamu kuruluşunun özelleştirilmesi Kıbrıs Türk halkının tepkisini çekmekte ve satılan kuruluşların tartışmalı ihalelerle Türkiye’den gelen sermayedarlara devredilmesi kamuyounda büyük bir infial yaratmakta. Durum böyleyken, Kapalı Maraş hususunda atılacak her adım iki taraftan da tepki ve tedirginlikle karşılanıyor, devam eden süreç sebebiyle Kapalı Maraş’ın cezası uzadıkça uzuyor.

Bir zamanlar Akdeniz’in Las Vegas’ı olarak anılan ve dünyanın her yerinden turist çeken Kapalı Maraş, Rumca ismiyle Varosha, günümüzde çürümeye terkedilmiş bir bölge. Gazimağusa şehrinin güneyinde yer alan bu bölgeye sadece askeri personel ve askeri tesisin yanında bulunan kız yurdu öğrencileri girebiliyor. Onun dışında ziyarete tamemen kapalı olan bu ilgi çekici yerde bir çok yasak söz konusu.

Kapalı Maraş bölgesi ayrı bir dünyanın olduğu bir yer ve bu ayrı dünyada farklı hukuk kuralları geçerli. Öncelikle içeride bulunana askeri tesise araç dışı ulaşım kesinlikle yasak. Bunun yanında bölgede yürümek, araçtan inmek, seyir esnasında aracı yavaşlatmak ve metruk binaların fotoğrafını çekmek de yasak. Araç içerisinden gizli gizli fotoğraf çekmeniz halinde, nereden gözlediği belli olmayan askerler nizamiye çıkışında sizi durdurarak, “askeri yasak bölgede fotoğraf çekildiği ve çekilen fotoğrafların silinmesi gerektiği” uyarısında bulunuyor.

Rezervasyonlar 2000’e dek dolu
Onun dışında, içeride bulunan terk edilmiş dükkanlar bir zamanların ihtişamını ve lüksünü gözler önüne seriyor. Yol boyunca, o zamanlar Türkiye’de bile bulunmayan otomobil markalarının galerileri, eğlence mekanları, lüks restoranlar ve kampanyaları halen tabelalarında asılı bulunan turizm acentaları yer alıyor. Ancak en ilgi çekici olanı ise 37 senedir tek bir çivi bile çakılmamış olmasına rağmen, tüm heybetiyle Akdeniz’e doğru uzanan Golden Sand oteli. 1970’lerde dünyanın en lüks otellerinden biri sayılan Golden Sand, sadece ‘belirli’ bir kesime hizmet vermekteymiş. Yetkililer tarafından 2000’li yıllara kadar rezervasyon defterinini dolu olduğu belirtilen bu otelin plajındaki ince kumun bile Sahra Çölü’nden taşınarak getirildiği söyleniyor.

Sorun çözülüyor mu?
Ancak son günlerde devam eden Kıbrıs görüşmeleri ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne intikal eden bir çok mülkiyet davası Kapalı Maraş’ın makus talihini değiştirecek yönde adımlar atılmasına sebep olabileceği bekleniyor.

Doğu Akdeniz Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Ahmet Sözen’e göre Kapalı Maraş konusunda taraflar karşılıklı adımlar atarak çözüm sürecini hızlandırabilir. İhtimaller dahilinde Maraş’ın Birleşmiş Milletler denetiminde açılması da söz konusu. Ancak, Türk tarafı da bu durum karşılığında bir takım tavizler bekliyor. Özellikle Ercan Havaalanı ve Gazimağusa limanının direkt seferlere açılması, Kıbrıs Türk tarafının beklediği en büyük iki taviz.

Çünkü Kıbrıs sorununun kilidini mülkiyet sorunu oluşturuyor ve mülkiyet meselesi tatmin edici bir şekilde halledilmeden, kapsamlı bir çözüme ulaşılması mümkün gözükmüyor. Mülkiyet sorununun da göbeğinde Kapalı Maraş bölgesinin belirsiz durumu yer alıyor. Kıbrıs sorununun en önemli ve en tartışmalı öğesi olan mülkiyet meselesi, KKTC yetkilileri tarafından kurulan Taşınmaz Mal Komisyonunun vermiş olduğu kararlarca çözümleniyor.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin de ‘yasal ve geçerli’ bir kuruluş olarak tanıdığı TMK, bugüne kadar birçok mülkiyet meselesini iade, tazminat veya takas yoluyla halletti. Ancak bu komisyonunun yetki sınırları içerisinde Kapalı Maraş bölgesi bulunmuyor. Dolayısıyla 1974 öncesi Kapalı Maraş’da mülkü olan ve 37 yıldır bu hakkı kullanamayan birçok Rum, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde Türkiye aleyhinde başvuruda bulundu.

Başvurulardan en ilgi çekeni ise neredeyse Kapalı Maraş’ın her mahallesinde bir oteli bulunan Andreas Lordos’un yapacağı başvuru. Zira Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Türkiye’yi “mülkiyet hakkını ihlal” ettiği gerekçesi ile haksız bulursa, Türkiye milyarlarca dolar tazminat ödemek zorunda kalabilecek. Lordos’un sadece ‘kullanım hakkı’ için talep ettiği miktar 114 milyon euro.

Türkiye, hem hukuki hem de siyasi olarak köşeye sıkışırken; AİHM’nin olası kararı ve AB dönem başkanlığı Kıbrıs Rum Kesimi’ne geçmesi yaklaşırken; Kıbrıs sorununda bir an evvel çözülmesi gereken en önemli meselelerden biri olarak Kapalı Maraş’ın terk edilmişliği önde geliyor.
Binlerce insanın acılarına sahne olmuş bu topraklarda, Kapalı Maraş bütün ihtişamıyla Akdeniz’e doğru uzansa da, terk edilerek çürümeye bırakılmış olması insanın içini acıtıyor.

İçeride bir de kız yurdu var
Kapalı Maraş bölgesinin içindeki askeri tesisin yanında bir kız öğrenci yurdu bulunuyor. Yaklaşık 150 öğrencinin ikamet ettiği bu yurtta kalan öğrencilerden biri olan Nur Tokur, iki farklı duygunun bir arada yaşandığını ifade ediyor: “Yaya olarak ulaşmanın yasak olması sebebiyle giriş çıkışlar ancak arabayla yapılıyor. Bu yüzden içeri girmek için araç beklemek zorundayız. Araç gelmediği takdirde ne içeri girebiliyoruz, ne de dışarı çıkabiliyoruz. Bunun dışında, bir zamanlar içinde insanların bulunduğu, herkesin lüks içinde yaşadığı bu binaların çürümeye terk edilmesi oldukça üzücü.”

Maraş neden kapalı?
İkinci Kıbrıs Barış Harekatı sırasında Maraş, pazarlık masasında koz olarak kullanılmak ve sonraları geri verilmek üzere alınmıştı. Hatta, 1975 yılında taraflar arasında imzalanan ve bugünkü Kıbrıs görüşmelerinin temelini oluşturan Doruk Antlaşmaları’nda, Maraş’la ilgili özel bir madde bulunuyordu. Buna göre, bölgeyle ilgili bir anlaşmaya varılması halinde, tam kapsamlı bir çözüm beklenmeden Maraş açılacaktı. Ancak devam eden görüşmelerde iki taraf da Maraş hususunda bir anlaşma sağlayamadı.

1983’e kadar devam eden belirsizlik ve kesintiye uğrayan görüşmeler, KKTC’nin ilan edilmesiyle birlikte başka bir boyut kazandı. BM Güvenlik Konseyi, çıkarmış olduğu kararla önce KKTC’nin ilanını geçersiz saydı. Bu karardan yaklaşık 6 ay sonra, Maraş bölgesine Doğu Akdeniz Üniversitesi öğrencilerinin yerleştirilmesi planlanırken, Güvenlik Konseyi çıkarmış olduğu ikinci bir kararla, Maraş bölgesine yasal sahipleri haricinde hiç kimsenin yerleşemeyeceği ilan edildi.

Etiketler

Bir yanıt yazın