Kapalıçarşı restorasyonunda, 2009 yılından bu yana hâlâ somut bir adım atılamadı.
Anıtlar Kurulu, bugüne kadar yapılan çalışmaları bir rapor haline getirdi. Zaman’ın ulaştığı raporda, esnafın, tarihî yapı üzerinde yaptığı tahribatın korkunç boyutlara ulaştığı belgelendi. Restorasyonun başlama tarihiyle ilgili ise kurumlar arasında görüş ayrılığı var. Fatih Belediyesi, “Üç-dört ay sonra çalışmalar başlar” derken, edinilen bilgiler sürenin en az üç yıl olacağı yönünde.
25 yıl öncesinin gazete sayfalarında yer alan bir haber, aslında zaman kavramının nasıl da ‘izafi’ olduğunu göstermeye yetiyor. Aradan geçen çeyrek asra yakın bir sürede maalesef, dünyanın en muteber yapılarından biri olan Kapalıçarşı’nın derdine derman olup yaraları sarılamadı. 1980 öncesinde, ‘Kapalıçarşı çöküyor’ haberleri yapan muhabirler, bugün yaş itibarıyla çoktan kemale erdi. Kapalıçarşı ise bazılarına göre kan kaybından çoktan ölüp gitti, yetkililer sadece imkânsızı deniyor… Zaman Gazetesi yazarı Nuriye Akman, mart ayında, tarihi çarşı ile ilgili geniş bir haber çalışmıştı. O günden bugüne nasıl bir gelişme oldu sorusunun peşine düştük.
Anıtlar Kurulu ve Fatih Belediyesi, Kapalıçarşı’nın restorasyonuyla ilgili 2009’dan bu yana ortaklaşa bir çalışma yürütüyor. Bugüne kadar alınan mesafe bir rapor haline getirildi. Zaman’ın ulaştığı rapor, yıllar içinde, Kapalıçarşı’da yapılan tahribatın tahmin edilenden de fazla olduğunu belgeledi. Bugüne kadar sadece üç etabın rölöve (belgeler ışığında binanın durum tespitinin yapılması) çalışmalarını bitirebilen yetkililer, çıkan manzara karşısında büyük bir şaşkınlık yaşadı. Duvarları kaldırılarak büyütülmüş 135 dükkan, dolap ve tezgah konulması için duvarları oyulan 242 nokta, iç duvarları inceltilerek alan kazanılan 926 nokta ile 52 bodrum kat, çok sayıda asma kat ve çelik kolon… Rölöve çalışmaları tamamlandığında tahrip edilen dükkan sayısı, yukarıdaki rakamların neredeyse iki katını bulacak. İşin daha da vahim boyutu ise çarşının her an bir çökme tehlikesiyle karşı karşıya olması. İnceltilen duvarlar, çatıdan sızan yağmur sularıyla kazılan bodrum katları, yapının direncini büyük oranda azaltmış. Adeta bir harabeye dönmüş çatının klimalar, su tankları ve çanak antenlerle dolu olduğunu söylemeye zaten gerek yok…
Bugüne kadar çarşı ile ana gövdeye bağlı olan hanların rölöve ve restitüsyon (emsal binalara bakılarak eksiklerin giderilmesi) projelerinin bir kısmı tamamlandı. Ancak, raporlara yansıyan şu ifadeler, maalesef Kapalıçarşı’da yapılan saha çalışmalarında birtakım eksikliklerin olduğunu, bu yüzden de sürecin uzadığını gözler önüne seriyor: “Rölövelerde çizilmesi gereken döşeme planlarının çizilmediği, sistem kesitlerinin bulunmadığı, ilke kararında en az iki kesit çizilmesi gerektiği tanımlanmasına rağmen bazı adalarda bir kesitin bile bulunmadığı; İstanbul Yenileme Alanları Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 7.5.2009 tarih ve 732 sayılı kararıyla farklı dönemleri içeren restitüsyon projeleri ve raporlarının hazırlanmasına karar verilmiş olmasına rağmen restitüsyon projelerinin tek dönemi yansıttığı, projenin dönem özelliklerini yansıtmadığı; restorasyon projelerinin ise daha çok müdahale paftası niteliğinde olduğu, yapılacak müdahalelerin uygulama sırasında elde edilecek veriler doğrultusunda yapılacağı ifade edilmekle birlikte, Kapalıçarşı’nın en büyük sorunu olan dükkan içlerine müdahale anlamında restorasyon projelerinin restitüsyon esaslı değil rölöve esaslı hazırlandığı, rölöve ve restorasyon projelerinde dükkan içlerine girilmediği, genel izlerle çizildiği, çoğunluğu yok olmuş olmasına rağmen özgün muhdes malzeme ayrımına dükkan bazında değinilmediği tespit edilmiştir.”
Anıtlar Kurulu, şu an büyük bir titizlikle rölöve ve restitüsyonu biten etapların projelerini inceliyor, yapının aslına sadık bir şekilde yenilenmesini hedefliyor. 129 adaya ait bitirilen rölöve çalışmalarının neredeyse yarıya yakını incelenmiş, 25 adanın projesi kuruldan geçmiş. Beş adaya ait rölöve çalışması ise aslına uygun hazırlanmadığı için iptal edilerek ‘projenin yenilenmesi’ kararı alınmış. Gelinen bu noktada Fatih Belediyesi ile Anıtlar Kurulu arasında birtakım görüş ayrılıkları olduğu anlaşılıyor. “Kapalıçarşı’nın yenilenme çalışmaları rüyalarıma giriyor.” diyen Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir’e göre projelerin tamamı bu yıl sonuna kadar kuruldan çıkacak ve restorasyon başlayacak. Ancak edinilen bilgilere göre bu hızla giderse projelerin kuruldan onay alması yıllar sürecek. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nda çalışan ve ismini vermek istemeyen bir yetkili, projelerin tek tek incelenip kuruldan geçerek restorasyon için düğmeye basılmasının en az iki-üç yılı bulacağını söylüyor: “Çalışmalar iki ileri, bir geri ilerliyor. Proje için çarşıda ölçüm yaparken bile engellerle karşılaşıyoruz. Esnaf, çalışanlarımızı, ‘İşlerimizi engelliyorlar.’ şeklinde şikâyet ediyor.”
Anıtlar Yüksek Kurulu, hazırladığı raporda tadilat adı altında dükkanlarda değişiklik yapanlar hakkında yasal işlem başlatacağını şöyle belirtiyor: “Müdürlüğümüz uzmanlarınca Kapalıçarşı’nın taşıyıcı sistem bütünlüğünü bozan ve kullanıcı tarafından duvar inceltmek, tevhit (birleştirme), ifraz (ayırma) ve bodrum açmak gibi olumsuz müdahalelerde bulunulduğu tespit edilmekte ve söz konusu dükkan sahipleri hakkında adli mercilere suç duyurusunda da bulunulmaktadır.” Yalnız burada da şu sorun ortaya çıkıyor. Tahribat yapılan bazı işyerleri zaman içinde el değiştirmiş. Mesela bir önceki dükkan sahibinin yapıya verdiği zararın hesabını şu an kim verecek? Kapalıçarşı’da mücevherat satan bir esnaf, isminin yazılmaması kaydıyla beni bodrum katına indirdi. 1950’den kalma İngiliz malı para kasalarını göstererek, “Kasaları buraya dükkanı satın aldığında babam koymuş. Yani bodrum bizden önce de varmış. Şimdi bu bodrumu kapatacaklar ama bunun hesabını kim verecek? Biz mi yoksa eski mal sahibi mi?” diye soruyor.
Yüzde 98’i şahıslara ait olan dükkanların 3 binden fazla vârisi olduğu tahmin ediliyor. Fatih Belediyesi, dükkan sahiplerinin bir araya gelerek ortak çalışma yürüteceği bir zemin oluşturabilmek için Afet Yasası’nda birtakım değişikliklere gitmiş. Buna rağmen aradan geçen süre zarfında çarşı esnafı arasında restorasyonunun yapılabilmesi için tam bir mutabakat oluşamamış. Dükkanında tahribat yapan bazı çarşı esnafı, mahkeme sürecinden çekindikleri için yenileme çalışmalarına sıcak bakmıyor. Çarşıdaki kiracılar da restorasyona harcanan paraların kiralara yansıyacağından endişe ediyor. Ayrıca çarşıda, dernek başkanlığı rekabetinden doğan iki farklı grup var. Bazı çarşı esnafı, Kapalıçarşı Esnafları Derneği Başkanı Dr. Hasan Fırat’ın yolsuzluk yaptığını, seçimlere dışarıdan kişileri getirerek oy kullandırdığını, güvenlik ihalesinin Elazığ merkezli bir firmaya usulsüz olarak verildiğini iddia ediyor. Bu iddiaları yargıya taşıyan muhalefet grubu, açtığı davaların neredeyse tamamını kaybetmiş. Bazı davalar ise devam ediyor.
Restorasyonun kabaca maliyeti 220 milyon TL olarak tahmin ediliyor. Bu paranın nasıl ve kimler tarafından güvenli bir şekilde toplanacağı, hangi dükkan sahibinin ne kadar para ödeyeceği ise muammasını koruyor. Esnaf derneğinin para toplama ve ihaleye çıkma yetkisi olmadığı için dükkan sahiplerinden oluşan yeni bir yönetim kurulu seçilecek. Bu kurulun oluşturulması da bir hayli zor olacağa benziyor çünkü restorasyon için yapılan toplantılara esnafın katılım oranı çok düşük. Kapalıçarşı Esnafları Derneği Basın Sözcüsü Faruk Bektaş, daha yolun başında karamsarlığa kapılmış. Binlerce esnafın içinde taşın altına elini koyan kişi sayısının 10-15 olduğunu söyleyen Bektaş, “Son yapılan toplantıya 105 kişi çağırdım, sadece 15 kişi geldi.” diyor.
Şu an Kağıthane’deki Daye Hatun Camii’nin restorasyon işlerini yapan Macit Sarı, 45 yılını bu mesleğe vermiş. Kapalıçarşı’nın 1980 İhtilali’nden hemen önce başlayan ve 12 yıl süren restorasyonunda işçilerden sorumlu şef olarak çalışmış. Yapılan yenileme çalışmalarının her anına tanıklık etmiş. Sarı’nın o yıllara ait anıları, Kapalıçarşı’nın bir yandan restore edilirken bir yandan da nasıl bir tahribata uğratıldığını kayıtlara geçiriyor. O dönemde, çarşıda 310 dükkanın bodrum katı olduğunu tespit eden Sarı ve ekibi, bu bodrumlardan ancak 100 tanesini kapatabilmiş. Geri kalan bodrumlar için, “Sen işine bak. Bu meseleyi daha fazla kurcalama!” şeklinde uyarı almış. Dahası, restorasyon sırasında bile yeni bodrum katlarının açıldığına şahit olmuş. Bodrum açma işlemleri sırasında dükkan sahiplerinin parayla çarşıda görevli bekçileri çalıştırdığını, polis ekiplerinin de rüşvet karşılığında yapılan tahribatlara göz yumduğunu dile getiren Sarı, şunları söylüyor: “Kapalıçarşı’nın kubbelerinden tonlarca kurşun söküp üzerini kiremitlerle kapladık. Bu, o dönemin Türkiye’si için normaldi çünkü para yoktu. Kurşun kaplasak maliyet yüzde 50 artıyordu. İhaleyi yüzde 54 kırımla deprem konutları yapan bir müteahhide verdiler. Hal böyle olunca tavanlardaki süslemeler nalburlarda satılan toz boyalarla yapıldı. Anıtlar Kurulu devre dışı bırakılıp Bayındırlık Bakanlığı’nı devreye soktu. Hangi siyasi güç yaptı bunu bilmiyorum ama Bayındırlık sadece bina yapar, mühendislikten anlar. Restorasyonlar sırasında özgün malzemeler kullanılmadı. İşçilerin iaşesini getiren kamyonet, malzemeleri bırakınca bodrumlardan çıkarılan kum torbalarını taşıyordu…”