Cumhuriyet Gazetesi yazarlarından Oktay Ekinci yazısında, Pamukkale Karahayıt'taki kentsel dönüşümü sorguluyıor.
UNESCO’nun Dünya Mirası listesindeki Pamukkale, tarihin en eski “termal” kentlerinden Hierapolis’i kapsıyor. Kaplıca suyundaki karbonat minerallerinin beyazlattığı travertenleriyle bin yıllardır “şifa” bulmak isteyenlere kucak açıyor.
70’lerden sonra arkeolojik alanın “üzerinde” kurulan turistik tesislerin tahribatını yaşayan Pamukkale, aynı “işgalci” tesislerden, Mimarlar Odası’nın 90’larda başlattığı girişimlere Denizli Belediyesi, Valilik ve Kültür Bakanlığı’nın da katılmasıyla kurtarıldı.
Mimarlar şimdi de Pamukkale’ye 5 km. mesafedeki “kırmızı su”larıyla ünlü Karahayıt’taki “kentsel dönüşüm”ü sorguluyorlar. Ilıca turizminin emektarları Karahayıtlıların evlerini yıkarak TOKİ’nin yeni binalarını almaya zorlandıkları, “tip konut”larla beldenin “kasaba” dokusunun yitirileceği belirtiliyorlar.
Bütün bunlara, yeni Büyükşehir Yasası’yla “belde” belediyesinin kapatılarak “mahalle” olması da eklendiğinde, Karahayıt’ta “katmerli” bir dönüşüm sancısı yaşanıyor.
Mimarlar Odası’nın Denizli ve Antalya şubeleri gelişmeleri tartışmak üzere geçenlerde ortak bir etkinlik düzenlediler… Beldeyi kaçak yapılaşmadan arındırmak için dönüşüme umutla bakan valilik ile “Özel Çevre Koruma Kurumu” yetkililerinin bilgilendirmelerinin ardından teknik incelemeler yapıldı.
İnşaatları üstlenen TOKİ yüklenicilerinden bilgiler alındı, Denizli Ticaret Odası’ndaki panel-forumda ise mimarlar ve belde halkından temsilciler endişelerini dile getirdiler.
Yetkililerin açıklamalarına göre “dönüşüm projesinin hedefi”, imar yasağı bulunan “fay hattı”ndaki “yasadışı yapılaşma”yı ortadan kaldırmak planlı bir termal “kent” yaratmak.
Nitekim TOKİ, Karahayıt Belediyesi ile 2010’da protokol yapmış; 250’yi aşkın konut, 4 işyeri ve 700’e yakın oda içeren 20 pansiyon bloku ile 19 ticari binanın inşaatını üstlenmiş.
Peki, tereddütler neler; çarpık yapılaşmanın yeni binalar inşa edilerek giderilmesi neden tepkiyle karşılanıyor?
Forumdaki tartışmalar sorunun “pazarlama”cı politikadan kaynaklandığını gösterdi. TOKİ yapılarını satın alma gücü olmayan Karahayıtlılar, dönüşüm sonucunda “evsiz” kalmaktan çekiniyorlar; çünkü yapıların kaça ve hangi koşullarda satılacağı bile “belirsiz”.
Yeni yapılara müşteri olacak “paralı yabancılar”ın Karahayıt’taki pansiyon turizmine egemen olacağı endişesi ise gerilimi tırmandırıyor.
Tartışmaya “kimliksiz yapılaşma” kaygılarıyla katılan mimar ve şehirciler de TOKİ’nin “tip proje”lerinin Karahayıt’ın “termal kasaba” özelliğini yitirmesine neden olacağını belirtiyorlar.
Proje bu şekliyle uygulanırsa sokakları, çarşısı, pazarı ve özellikle “yerli halkın kırmızı suda şifa arayan turistleri ağırladıkları küçük pansiyonları”yla yaşamını sürdüren Karahayıt, birbirinin aynı binalarla adeta “site”leşecek… Yeni yasayla “mahalle” yapılsa bile bu tanımla tamamen çelişen sıradan bir turistik tatil köyüne dönüşecek.
Bakalım TOKİ “kimliksiz” projesini değiştirerek Karahayıt’ın kasaba karakterine özen gösterecek mi? Dönüşüm adına inşa edilen konutlar “gerçek” Karahayıtlıların yeni ev ve pansiyonları olabilecek mi?