“Karanlığı Aydınlat”

Birleşmiş Milletler Kadın Birimi (UN Women) tarafından Ankara Büyükşehir Belediyesi, Çankaya Belediyesi ve İsveç Büyükelçiliği ortaklığında düzenlenen "Karanlığı Aydınlat" ışık enstalasyon sergisi, kadınların maruz bırakıldığı şiddetin farklı biçimlerini ışık tasarımlarıyla anlatıyor.

Türkiye’de kamusal alanda kurulan ilk ışık enstalasyon sergisi kadına şiddete dur demek için başkentte açıldı. Eş Küratörlüğünü Ekin Kılıç ve Fırat Engin’in üstlendiği sergi, Ankara’nın Çankaya ilçesinde bulunan Seğmenler Parkında, 25 Kasım – 10 Aralık tarihleri arasında ziyaretçilerini bekliyor.

Seğmenler Parkının çeşitli ışık enstalasyonlarıyla düzenlenmesi ile oluşturulan sergi, fiziksel şiddet, ekonomik şiddet, kadın cinayetleri ve aile içi şiddet olmak üzere kadınların maruz kaldığı şiddet türlerine dikkat çekiyor. Çağdaş sanat alanında usta 12 sanatçının sergilediği 10 eser parkta belirlenen bir patika üzerinde ziyaretçilerle buluşuyor. Neon, led, spot ve ampul gibi malzemelerin parkın doğal dokusu ile buluştuğu sergide yer alan sanatçılar ise şöyle: Aykut Öz, Ece Kibaroğlu, Ecem Dilan Köse, Efe Alpay, Ekin Kılıç, Emre Okçuer, Erhan Tunalı, Esra Koruç, Fırat Engin, Hazal Ünsal, Oğuz Akın ve Zeynep Üçöz. Türkiye’de kamusal alanda gerçekleşen ilk açık hava ışık enstalasyon sergisi olma özelliğini taşıyan “Karanlığı Aydınlat”, 25 Kasım – 10 Aralık tarihleri, 17:00 – 23:00 saatleri arasında ziyaret edilebilecek.

Ev bir kutudur ve bu kapalı kutunun içerisinde olan biten her şeyi görmemiz mümkün değildir. Ancak toplumca onaylanmış roller kadının üzerinde görünmeyen baskılar oluşturur. Evlerin içinde görünebilecek ölçüdeki şiddet bile görünmez olur. (Görünmeyen I Invisible – Aykut Öz)

Bu çalışma siyasette toplumsal cinsiyet eşitliğini vurguluyor. Üzerine çıkılabilen farklı renklerdeki bu platformlar, kürsüleri temsil ediyor. Kürsüler, üzerine çıkıldığı zaman yaş, cinsiyet, boy, ağırlık fark etmeksizin, kampanyanın rengi turuncuya dönüşüyor. (Yerden Yüksek I Higher than the Ground – Hazal Ünsal)

Bu eser, şiddetin sadece doğanın kendi dinamiklerine özgü bir eylem olarak kalmasını diliyor. “Yıldırımın Çarpması, Yağmurun Şiddeti, Kışın Kıyameti, Gök Gürlemesinin Sesi, Rüzgarın Vurması” cümlelerinin neon kullanılarak yazıldığı bu düzenlemede, sanatçı şiddetsiz bir toplum dileğini yeniliyor. (Dilek Ağacı I Wishing Tree – Fırat Engin)

Bu yerleştirme günümüzde yaşanan şiddet olaylarına ve onların sonucunda yaşananlara dikkat çekiyor. Masumiyeti temsil eden ışık halkalarının altından geçen ziyaretçiler adım adım şiddete kurban gidenlere tanıklık ediyor. Eser, arkadan gelen ziyaretçileri de masum olup olmadıklarına dair bir sorgulamaya teşvik ediyor. (Adım Adım I Step by Step – Efe Alpay, Erhan Tunalı, Oğuz Akın)

Hayata eşit katılım sağlanmalıdır, ancak erkek egemen toplumlarda kadınların içlerindeki ışığı, gücü, potansiyeli yansıtmaları çok zordur, bunun yanı sıra şiddetin her türlüsüne de maruz kalırlar. Çoğu kadından çıkan ses rüzgarın fısıltısı gibidir, bazıları ya tamamen sessiz ya da susturulmuştur. (Rüzgarın Fısıltısı I Whisper of the Wind – Emre Okçuer)

Tahterevalli, hem bir oyun formu olarak hem de bir metafor olarak şiddet ve gücün etken – edilgen ikiliği ile bağlantılıdır. Oyunbozan şiddetsiz bir dünyanın ancak çift taraflı çabayla mümkün olduğuna işaret eder. Dengesizken ışığı kırmızıya döner, dengedeyken turuncudur. (Oyunbozan I A Killjoy – Esra Koruç)

Şiddete maruz bırakılmış kadınların sığınma ihtiyaçlarını sembolik olarak ifaden eden variller, farklı şiddet türlerine odaklanıyor. Sanatçı, varillerin üzerine yazdığı şiddet söylemleriyle, etrafımızda duyduğumuz söylemlerin şiddetine dikkat çekiyor. (Sığınma Varilleri I Sanctuary Barrels – Ekin Kılıç Ezer)

Kadınların psikolojik şiddet sonucu, fiziksel ve duygusal anlamda hareket alanını daraltılmıştır. Bu durum mekânsal bir müdahale olarak ele alınmış ve söz konusu alanın derinliğinin ve ışığının görünmesini kısmen engelleyen bir yerleştirme ile üstü kapatılmıştır. (Ölü Alan I Dead Zone – Zeynep Üçöz)

Barınma ihtiyacı, doğa koşullarına karşı bir korunma ihtiyacı olarak ortaya çıksa da günümüzde insanın insandan korunmak için gereksinim duyduğu bir olgu haline dönüşmüştür. Barınma metaforuyla yaratılan bu eser, izleyicinin barınma kavramını sorgulamasını amaçlıyor. (Güvenlik Kabini I Safety Booth – Ece Kibaroğlu)

Şiddete doğrudan maruz kalan çocuklar kadar dolaylı olarak maruz kalan çocuklar da bu durumdan olumsuz etkilenirler. Tanık isimli bu eser, ona söyleyeceğimiz şeyleri seçmemizi istiyor. Onunla iletişim yolunu seçerek şiddet yerine başka yollar seçebileceğimizi hatırlatıyor. (Tanık I Witness – Ecem Dilan Köse)

Etiketler

Bir yanıt yazın