Radikal, yapısökümcü tasarımlarıyla tanınan Zaha Hadid, erkek egemen mimarlık podyumunda kendi çizgisini oluşturarak adını mimarlık tarihine altın harflerle yazdıran bir mimardı. 2004 yılında Pritzker Mimarlık Ödülü'nü alan ilk kadın oldu.
“Kavislerin Kraliçesi” Zaha Hadid, 31 Ekim 1950’de Irak’ın Bağdat şehrinde doğdu. Mimarlık eğitimini Londra Architectural Association’da tamamlayan mimar, 1979’da Londra merkezli kendi firması Zaha Hadid Architects‘i (ZHA) kurdu.
2004’te Pritzker Ödülü’nü kazandığında dünyanın “en büyük kadın mimarı” olarak kutlanan Hadid’in çalışmaları, cinsiyet niteleyicilerini aştı; kıvrımlı tasarımları, kelimenin tam anlamıyla modern tasarım kavramına yeni bir bakış kazandırdı.
Başlarda Zaha Hadid’in yaptığı tasarımların inşa edilebilir olması için biraz daha zamana ihtiyacı olduğu düşünülüyordu. Dijital teknolojilerdeki ve bina yapım sistemlerindeki gelişmelerle birlikte kıvrımlı özgün tasarımlarının potansiyeli anlaşılmaya başladı.
Örneğin, Hong Kong’da özel bir eğlence kulübü tasarlamak için düzenlenen küresel bir yarışma için tasarladığı insan yapımı cilalı granit bir dağa benzettiği tasarımı birinci olarak seçildi. Proje başlarda eleştirel bir beğeniyle karşılandı ve Zaha Hadid’e uluslararası bir tanınırlık kazandırdı, ancak nihayetinde tamamen uygulanabilir olmaması nedeniyle başarısız oldu.
“Yapısökümcü” tasarımlarıyla tanınan Zaha Hadid, beklenmedik eserler yaratmak için formları parçalayan ve manipüle eden postmodernist bir mimari tarz benimsiyordu.
Alışılmadık tasarım stiliyle ilgili sorulan sorulara Hadid, “360 derece var, neden birine bağlı kalalım ki?” diye cevap verirdi.
Matematik, sanat ve mimarlığı harmanladığı kariyer hayatının ilk uygulama projesi 1993 yılında yaptığı Vitra Yangın İstasyonu’ydu. Brüt betondan inşa edilen bu yapı, günümüzde Vitra’nın sandalye tasarımlarını sergilediği bir müze binası olarak kullanılıyor.
Azerbaycan’daki Haydar Aliyev Kültür Merkezi ve Roma’daki MAXXI Museum gibi çalışmalarında Hadid, mekanları ve formları dinamik yapılar haline getirdi.
Hadid, akıcı formlarını yaratmak için Arap kaligrafisinin formlarından kısmen ilham aldı. Buna ek olarak, geleneksel ve hiyerarşik olmayan mekanları modern zamanlar için İslam mimarisine özgü yeniden yorumlayan çağdaş eserler yaratmaya çalıştı.
Mekansal konfigürasyonun sınırlarını zorlamak için eğrileri kullanmanın yanı sıra, Zaha’nın iç mekanları ve malzeme keşifleri, geleneğe meydan okuyan çizgili yüzeyleri de içeriyor.
Örneğin, Belçika’nın Antwerp kentindeki Port House projesinde Hadid, binanın yönlü, üçgen cam dış cephesini dengeleyen iç mekanlar kullandı. Kendine has bir korkusuzlukla, modern kuleyi tarihi bir itfaiye binasının üzerine yerleştirerek dünyanın en ilgi çekici tarihi koruma projelerinden birini gerçekleştirdi.
Zaha Hadid’in 2016 yılında zamansız ölümünden bu yana arkasında bıraktığı miras hala yaşatılıyor ve firması Zaha Hadid Architects, yaratıcı ortağı Patrik Schumacher’in liderliğinde dünyanın en iyi mimarlık firmalarından biri olmaya devam ediyor.