2020 Olimpiyatları evsahipliği için yarışan 3 büyük kent; Madrid, Tokyo ve İstanbul arasından kazanan 7 Eylül'de açıklanacak.
Gezi Parkı dienişi ile birlikte Türkiye’nin yurtdışındaki imajının sarsıldığı düşünülerek İstanbul’un olimpiyat adaylığının da tehlikeye girdiği son zamanlarda ülke gündeminin en sık konuşulan konulardan biri oldu. Geçtiğmiz günlerde Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış olimpiyatların kazanılamaması durumunda sorumlusunun Gezi Parkı olacağını söylemiş, ardından CHP Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ise muhtemel bir başarısızlığın Gezi Parkı’na mal edilmeye çalışıldığını vurgulayarak yanıt vermişti.
İstanbul’un olimpiyat adaylığı için farklı görüşler ortaya koyuldu. Bir tarafta tarihi, kültürel ve coğrafi konumu itibariyle dünyanın en ilgi çekici kentlerden biri olan İstanbul’un olimpiyatlara ev sahipliği yapmasında geç bile kalındığını, olimpiyatların kentin gelişimi için büyük fırsat olacağını düşünenler varken diğer taraftan olimpiyat adaylığı için hem sosyal hem de fiziksel altyapının yeterli olmadığı, olimpiyatların kazanılması durumunda hazırlık sürecinde ise kentin daha da ranta açılması için olimpiyatların bir bahane olacağı görüşünde olanlar vardı. İstanbul’un olimpiyat adaylığı geçmişine bakıldığında bütün bu endişelerin kuruntu olmadığı aşikar. İstanbul 4 kez olimpiyatlara adaylığını koymuştu ve her seferinde de olimpiyatlar bahane edilerek kentin farklı bölgelerinde dönüşüm çalışmaları hız kazandı. Bunlardan biri Atatürk Olimpiyat Stadı’nın inşası için Ayazma’da başlatılan kentsel dönüşüm projesiydi.
Kentsel muhalefetin önemli bir parçasını oluşturan Kent Hareketleri grubu Olimpiyatlara Hayır kampanyası başlattı. Özellikle Egemen Bağış’ın olimpiyatlarla ilgili yaptığı açıklamaya cevap olarak olimpiyatlara karşı çıkarak ülkenin büyümesini engellemeye değil, tam tersine kentin ve ülkenin geleceğini korumaya çalıştıklarını ifade eden grup bir basın açıklaması yayınladı. Geçmişten bugüne olimpiyatların kentlerde hem fiziksel hem de sosyal birçok soruna yol açtığını söyleyerek Atina, Brezilya gibi önceden olimpiyatlara ev sahipliği yapmış kentlerdeki krizleri örnek gösteriyor. Olimpiyatların kentleri ranta açan önemli bir araç olarak kullanıldığını ifade ederken aynı zamanda büyük bütçelerle yola çıkılan etkinliklerle kentlerin iflasa sürüklendiğini vurguluyorlar.
İstanbul 2020 için hazırlanan internet sitesinde yapılması planlanan tesislerin görselleri gündeme bomba gibi düşmüştü. Hazırlanan konsept planda Sahil Bölgesi, Olimpik Şehir Bölgesi, Boğaziçi Bölgesi ve Orman Bölgesi olmak üzere 4 bölge tanımlanmıştı. Her bölgede inşa edilmesi planlanan tesisler içinde Haydarpaşa’nın önünde konumlandırılmış Boğaziçi Stadyumu en çok tartışılan proje oldu.
Aynı zamanda kuzey ormanlarında inşa edilmesi düşünülen tesisler de kentin kuzeye doğru gelişmini tetikleyeceği endişesi verdi. Böylesine aceleye getirilmiş ve tepeden inme bir konsept planla yola çıkılması düşündürücü oldu. Diğer taraftan adaylık kitapçığında sunulan bilgilerin birçok açıdan eksik olduğu söylendi. Miras konusunun ele alınmaması, istihdam hedeflerinin belirtilmemesi ve sosyal katılım mevzusunun düşünülmemesi gibi eksiklerle yüzeysel hazırlanmış bir konsept olarak değerlendirildi.
Peki İstanbul’da durum böyleyken Madrid ve Tokyo olimpiyatlara nasıl hazırlandı?
Daha önce 2012 ve 2016 Yaz Olimpiyatları’na aday olan Madrid, 2020 Yaz Olimpiyatları adaylığı için hazırladıkları konsept planlarında olimpiyat ve spor ruhuna dikkat çekiyor. Olimpiyat adaylığı için hazırlanan master planda 2 temel bölge tanımlıyor.
Olimpiyat ve paralimpik köyünün bulunacağı Compo de las Naciones Bölgesi ve kentin yeşil alanı olarka tanımlanan Manzanares Bölgesi. Compo de las Naciones Bölgesi kentin doğusunda yer alıyor ve 2 küme, 14 olimpik tesis, olimpik ve paralimpik köyü, medya köyü, uluslararası yayın merkezi ve basın merkezi bulunuyor. Bu bölge, kentin gelişmesi öngörülen alanı olarak kurgulanıyor. Manzanares Bölgesi ise kentin batı yakasında konumlandırılmış ve 2 küme, 15 olimpik tesis barındırıyor. Bu bölgede çevresel yenileme çalışmalarına ağırlık verilmiş ve Madrid’in ortasından geçen nehir ıslah edilerek çevresinde geniş bir rekreasyon alanı yaratılmış.
Madrid, oyunlar için kullanılacak tesislerin % 80’ini çoktan inşa etmiş durumda ve bu, Madrid’in olimpiyatlardaki şansını arttıracak bir gelişme olarak ele alınıyor. Miras kriterlerinde tesislerin sürdürülebiliriği ve erişilebilirliğine önem verilirken bu tesislerin, uzun dönemde kent sakinlerinin kullanımı için entegre bir sistem oluşturması öngörülüyor. Olimpiyat Köyü’nün ise oyunlardan sonra sosyal konut işleviyle değerlendirlimesi planlanıyor.
Kent merkezinde Körfez Bölgesi ve Miras Bölgesi olmak üzere iki bölge tanımlayan Tokyo, tesisleri merkezde toplayarak oyunların yakın mesafelerde izlenmesini sağlamayı hedefliyor.
33 tesisten 28’i Olimpiyat ve Paralimpik Köyü’nden 8 km uzaklığında yer alıyor. Tokyo Körfezi bölgesi ilerleyen zamanlarda kentsel gelişme için bir model olarak görülürken Miras Bölgesi ise Tokyo 1964 Olimpiyat Oyunları’nda kullanılmış tesisleri ile mirası yaşatacak. 3 tesisi 1964 Olimpiyat Oyunları’na evsahipliği yapan Tokyo’nun toplamda 15 tesisi inşa edilmiş durumda. 22’si 2020 Olimpiyatları için inşa edilecek olan tesisten 11’i kalıcı olacak. Tokyo’nun Uluslar arası yarışmayla elde ettiği Ulusal Olimpiyat Stadı‘nın tasarımı ise Zaha Hadid’e ait.
2006-2016 yılları arasında öngörülen 10 yıllık planın hayata geçirilmesi için büyük bir şans olarak değerlendirilen olimpiyatlar ile Tokyo’nun 21. yüzyılın ideal kenti olacağı düşünülüyor.
2020 Yaz Olimpiyatları’na ev sahipliği yapacak şehir ise 7 Eylül’de açıklanacak.
1 Yorum
En yüksek tonda sesleyelim duyanlara ve görüp anlayanlara ki “ÖNCELİK” kentsel dönüşüm…İnsani bir dönüşüm, insanca bir yaşam için sağlam, sağlıklı ve estetik tabii ki… bir seferberlik halinde parkıyla, okuluyla yaya yolları, yeraltı otoparkları(abartma,dan!)mutlaka toplu taşıma ağları ile YENİ İSTANBUL’u şehrin içine taşıyalım… İçerden değişip dönüşerek geliştirelim şehri…Saygılarımla.