YTÜ Mimarlık ve Tasarım Kulübü, Mimari Deneyim ve Felsefe Üzerine Söyleşi'lerinin 4.cüsünde Dârâ Kırmızıtoprak'ı konuk etti.
7 Kasım günü Yıldız Kampüsü’nde düzenlenen, öğrencilerin yoğun ilgi gösterdiği söyleşiye GAD Global Architectural Development’dan Ozan Ertuğ da katıldı.
Dârâ Kırmızıtoprak söze “kendi maceramı anlatmak istiyorum” diyerek başladı. Öncelikle Gökhan Avcıoğlu ile olan işbirliklerinden bahseden Kırmızıtoprak, GAD ile farklı prensiplere sahip olduklarını belirterek kendisinin ofisinde uzun çalışma saatlerinin olmadığını, çalışanlarının 18:00’de mesaiyi bitirerek kendilerine zaman ayırmalarını istediğini, modayı, sanatı, sinemayı takip etmelerini beklediğini belirtti. Bunun yanısıra GAD ile beraberliklerinin çok uzun soluklu ve çok profesyonelce ama bir o kadar da dostluk üzerine kurulu oluşunda dolayı sağlam temelleri olduğunu vurguladı.
“Kağıt üzerinde birşeyler tasarlamak mimarlığın sadece bir ayağı. Pazarlamaya gelene kadar o kadar kanal var ki onları oturtabilirseniz başarılı bir mimarlık şirketi olursunuz” diyen Kırmızıtoprak, “Mimarlık eğitimi sisteminde hiçbir eksik olmadığını” kılık kıyafetten, kültür sanata kadar gençlerin her anlamda kendilerini geliştirmeleri gerektiğini sözlerine ekledi.
Projeleri üzerinden konuşmasına devam eden Kırmızıtoprak Perlavista, Autopia ve Newada projelerini öğrenciler ile paylaştı. Ayrıca Atatürk Havalimanı CIP Salonu tasarımı sırasında yaşadıklarını izleyiciler ile paylaşan Kırmızıtoprak, “Osmanlı tarzında mobilyalar ile döşenen salonun tasarımı AKP dönemine denk gelmişti ve halkda genel bir tedirginlik hakimdi. Tüm bunlar birleşince, gazetecilerin salon açıldığında sordukları ilk soru, ‘Atatürk resmi nerede’ olmuştu,” diyerek kamusal alan tasarımında algı ve detay yönetiminin hiç bir zaman unutulmaması gerektiğini vurguladı.
Sunumunu Mehmet Uzun’un mezar projesi, Dersim 38 Projesi, Konya Medicana, özel tekne iç mekan düzenlemeleri ve Beykoz Konakları’ndaki iç mekan çalışmaları gibi özel çalışmaları ile sürdüren Dârâ Kırmızıtoprak kendisini İç Mimarlar Odası’nın dava ettiğini belirtti. Bu noktada kendisini iç mimari konusunda geliştirmiş olmaktan çok mutlu olduğunu ve her mimarın öyle olması gerektiğine inandığını, bina ya da iç mekan, kullanıcı tarafından beğenilen, kendisinin gurur duyduğu ve çevre tarafından kabul edilen yapılar yaptığı sürece doğru sonuca ulaştığına inandığını belirtti.