Bugün düzenlenen 11. Uluslararası ANAMED Yıllık Sempozyumu'nun konusu Bizans ve Bizans sonrası Anadolu şehirlerindeki kutsal mekanların, anıtların kentsel peyzajlarla ilişkisi ve kutsal yapıların öyküsüydü.
Sempozyumda Robert Ousterhout’un ve Tolga Uyar’ın sunumlarını dinleme fırsatı bulduk.
Pennsylvania Üniversitesi’nde sanat tarihi profesörü olan Robert Ousterhout, “Bizans Konstantinopolisi’nde Kutsal Mekanın Yapısal İnşası ve Yıkımı” isimli bir sunum yaptı. Ousterhout çalışmasında, Bizans Konstantinopolisi’nin kutsallığının aslında politik bir inşa olduğunu söylüyor. Konstantinapolis’te teatral Hristiyan ritüelleri, mekanı törensel bir alana, sahneye dönüştürür. Ousterhout’a göre bu durumda kutsal olan mekan değil, mekanda gerçekleştirilen ritüeller ve ithal edilen kutsal emanetler olan hareketli nesneler. Erken Bizans Dönemi mekanları, onlara yüklenen anlamlarla, metaforik olarak kutsal mekan haline geliyor. Ousterhout bu durumu şöyle örnekliyor: “Konstantinopolis Kudüs değildir; Aya Sofya Süleyman’ın Tapınağı değildir; bezenmiş bir Bizans kilisesi gerçekten Kutsal Topraklar değildir. Özetle, kutsallık sadece ithal edilmekle kalmaz, mecazi çağrışımla başka bir yeri ifade eder.”
Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Sanat Tarihi bölümünde öğretim görevlisi olan Tolga Uyar, “Ortaçağ Kapadokyası’nda Kutsal Mekanlar: Gelenek, Dönüşüm ve Temellük” isimli bir sunum yaptı. Uyar bu çalışmada, Bizans dönemi ve sonrası Kapadokyası’nın kırsal alanlarındaki kaya yerleşimlerinde kutsal mekan kavramını inceliyor. Araştırması, kutsal peyzajların odak noktaları olan kiliseler ve süslemeleri, epigrafik bulgular, manastırlar, ayazmalar, mezarlıklar ve bazı durumlarda kutsal özellikler taşıyabilen tarımsal mekanlar üzerine temelleniyor. Uyar, Bizans yerleşimlerinde farklı din ve milletlerden yerleşimcilerin kutsal mekan kavramını nasıl, neden dönüştürdüklerini veya kendilerine mal ederek kullanmaya devam ettiklerini araştırıyor.