Kentsel dönüşüm tozsal dönüşüme döner mi?

Kentsel dönüşüm projesini desteklememek mümkün değil.

Hele hayatınızda bir kez olsun büyük bir depremi yaşayıp, sonrasında yaralarını sarmaya çalışan insanlarla karşılaştıysanız daha kolaylaşıyor bu dev projeye destek olmak.
Cumhuriyet tarihimizin en büyük yeniden yapılanma hareketlerinden biri olan kentsel dönüşüm projesinden kendi adıma önemli beklentilerim var.
Birincisi dönüşümün sadece müteahhit ihyası şeklinde kalmaması.
Bu proje çerçevesinde yıkılan evlerin yerine yenisi yapılırken güncel şehircilik projeleri üreterek ülkemizi 70’lerin başından itibaren adeta rehin alan çarpık kentleşmeye de son verilmeli.
İnsanların otomobillerini park edebileceği makul sayıda otopark, yayaların otomobil korkusu olmadan yürüyebileceği genişlikte kaldırımlar, engelli insanların kimseye muhtaç olmadan sokakta hayatlarını sürdürüp ulaşımlarını sağlayabileceği yeni kentlere imza atmalıyız.
Eğer bu büyük proje sadece “Yıkalım, yerine tıpkısının aynısını yapıp bırakalım”a döner ve biz yine kargacık burgacık sokaklara sahip kentlerde yaşamaya devam edersek hiçbir anlamı kalmaz.
Kentsel dönüşüm ile ilgili bir başka endişem de bu büyük yıkımın yaşadığımız kentleri birer toz bulutuyla kaplaması.
Bilirsiniz bizde belediyeler şantiye yönetmeliklerini asla uygulamazlar. Ne gürültü konusunda ne de şantiyede üretilen çamurun, pisliğin dışarı taşınmasında taraf olurlar.
Mesela çok basit bir önlem olan şantiyeden çıkan kamyonların lastiklerini yıkama kuralı bile uygulanmaz bu ülkede.
Mahallenizde bir inşaat varsa her yer çamura toza keser, gürültü huzur kaçırır.
Kimse ne telefonunuzu dinler ne şikâyetinizi.
Üstelik bu ana arter üzerindeki inşaat için de aynıdır mahalle arası inşaatı için de.
Şimdi düşünsenize çok büyük çapta bir inşaat seferberliği başlatılıyor.
Kentlerde hem toz, çamur hem de inşaat harfiyatını taşıyan kamyonlar ciddi birer soruna dönüşecek.
İçinde yaşadığım için biliyorum, birçok kez bu koordinatlardan sizinle paylaştığım için siz de konuya hâkimsinizdir, biz İstanbul’da mevcut halde bu sıkıntıların doğru dürüst göğüslendiğine tanık olamadık bugüne kadar.
Şimdi korkum o ki bu süreçte toza, yolları sarı kamyon terörüne doymuş kentlerde yaşamak zorunda kalmamız. Merak ediyorum büyükşehir belediyeleri, trafik ekipleri ve şehir planlamacılar da müteahhitler gibi alarma geçirildi mi?

 

Etiketler

Bir yanıt yazın