İstanbul’un Kadıköy ilçesinde kamyonlar can alıyor, kiracılar sürgün ediliyor, demografi değişiyor. Rant odaklı, kimliksiz, hastalık yayan, ekoloji krizinin kapıda olduğu bir semt inşa ediliyor.
Kadıköy’de 21 mahallede süren kentsel dönüşüm, semti yaşanmaz hale getirdi. Neredeyse tüm anayollardan ortalama 2 dakikada 1 hafriyat kamyonu geçiyor. Çevre kirliliği ve gürültü bir yana denetimsiz kamyonların yol açtığı büyük bir trafik kaosu söz konusu. İnşaat kamyonları “daha çok para” hırsıyla fazla mesaiye zorlanıyor. Bu nedenle araçlar hız limitini aşıyor. Fazla süratin dışında, aşırı yük de çevre sakinlerini bekleyen bir başka tehlike…
Aşırı hız, dar sokaklarda manevra imkânını zorlaştırıyor ve manevra alamayan kamyonların üzerinden yükler devrilerek ölümlere yol açıyor. Belediye, “hafta sonları ve saat 19.00’dan sonra çalışmalar duruyor” dese de semt sakinleri bunun doğru olmadığını şöyle ifade ediyor: “Cumartesi ve pazar da kamyonlar geçiyor. Gün içinde ise gece geç saatlere kadar çalışmalar sürüyor.”
Öte yandan Kadıköy’deki çevre tahribatını sadece kamyon sorununa indirgemek elbette mümkün değil. Evlendirme dairesinin önünden, Göztepe minibüs yolundan her iki dakikada bir geçen kamyonlar aslında plansız kentsel dönüşümün bir parçası.
Denetimsizlik büyük
Her firmaya hafriyat ve inşaat ruhsatı veriliyor. Kamyonlar eski ve denetlenmiyor. Kadıköy’de ne zabıta ne de trafik polisi görüyoruz. Şikâyet olduğunda bile araçlara ceza yazılmıyor. Ara sokaklarda yük alıp yük boşaltan kamyonlar yolları kapatıyor. Kadıköylüler, bu uygulama için; “Yasal olup olmadığını bilmiyoruz” ifadelerini kullanıyor. Kaldırımlar, kamyonlar tarafından tahrip edilip kırılıyor. Kamyon trafiğini gözlemlemeye çalıştığımız kısa süre içinde bile kazalara şahit oluyoruz. Park halindeki araçlar çiziliyor, yaşlı ve engelli vatandaşlar yürüyecek yol bulamıyor. Yayalar her an büyük bir risk altında. Yoğun bir trafik sıkışıklığı yaşanıyor. Saat 19.00’dan sonra tüm çalışmaların bitmesi gerekiyor ancak “kamyon mesaisinin” gece 23.00’e kadar sürdüğü oluyor. “Hafta sonu çalışma yok” dense de bunun gerçeği yansıtmadığı belirtiliyor.
Paris olacaktı beton santralı oldu!
Semt sakinleri kentsel dönüşüm ile başlayan sıkıntıların merkezinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni (İBB), Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nı ve Kadıköy özelinde bir önceki Belediye Başkan’ı Selami Öztürk’ü görüyor. Bu çerçevede Kadıköy’ün şimdiki Belediye Başkan’ı Aykut Nuhoğlu da ilginç ifadelerle değerlendiriliyor: “Kendisi iyi ama çevresi kötü.”
Eski Başkan Öztürk’ün ‘Fikirtepe Paris olacak’ sözü anımsatılıp tam tersi bir gerçeğe vurgu yapılıyor: “Paris değil beton santralı oldu.” Şehir içinde bu türden bir üretim merkezi yapılması gerçekten de akıldışı bir uygulama. Kamyonlar da Kadıköy’ün dört bir yanına buradan dağılıyor. Fikirtepe’deki durumu ve sonrasında neler yaşanacağını İBB Başkan’ı Kadir Topbaş’ın sözleriyle daha anlaşılır kılmak mümkün. Topbaş, ‘dönüşümün iknası’ için burada evi olanlara, “Size göklerden pay vaat ediyorum” diyor. Sonuç; Eğitim Mahallesi, Dumlupınar ve Fikirtepe’yi içine alan 33 adada dönüşüm.
“Fikirtepe adeta Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın ofisi tarafından yönetiliyor” diyen Kadıköy Kent Dayanışması, “En büyük rant burada” ifadeleriyle şöyle özetliyor durumu: “Semte 300 bin yeni nüfus eklenmesi bekleniyor. Hastane ve okul sayısı çok az. Kamusal alan neredeyse tükendi. Bu alanlar ranta çevrildi. Mevcut alt yapı yeni nüfus yoğunluğunu kaldırmaz. Kurbağlıdere’de ıslah çalışmalarının bittiği doğru. Kanalizasyon Marmara’ya bağlandı. Artık şehir atıkları olduğu gibi Marmara Denizi’ne dökülecek.”
Mağdur da çok yeni zengin de
Fikirtepe ve mahallelerinde kentsel dönüşüm çalışmalarının uzun süre başlayamadığı biliniyor. Kadıköy’deki riskli alan içinde ‘en riskli alan’ burası. Dolayısıyla rantın kokusunu alan müteahhidin buraya çabucak üşüştüğü anlatılıyor. İnşaat sektörü üzerinde duran ülke ekonomisi de devlet de belediye ve geleceğini düşünmeyen ev sahibi de ‘günü kurtarmaya’ uğraşıyor. Fikirtepe’de 2 milyon bütçesi yokken 20 milyon dolarlık bina satın alan müteahhitlerden söz ediliyor. Bitmeyen binalar, batan inşaat şirketleri mağdurlar yaratıyor. Elbette Fikirtepe’nin ortaya çıkardığı ‘şanslı yeni zenginler’ de var.
Kadıköy’de kiracı sürgünü
Kısacası sorunların ortaya çıkmasında, belediyeler ve bakanlık gibi “Mülkün iki üç katına çıkacak” vaadiyle ikna edilen ev sahiplerinin de sorumluluğu bulunuyor. Semtte mağdur edilenler ise kiracılar. Dükkân ve ev kiracılarının Kadıköy’de üç katına çıkan kontratları karşılaması mümkün olmuyor. Kiraların gün geçtikçe yükselmesi bir yana, kaç yıllık kontratları olursa olsun kentsel dönüşümün başladığı binalardaki kiracılar ve esnaf kapı önlerine konuyor. Dolayısıyla Kadıköy’de demografik yapının değişiminden söz etmek de mümkün. Bu “yeni nüfusun” semtin siyasal eğilimlerini farklılaştırdığına da şüphe yok. Açıkçası mülkü olmayanların sürgünü kültürü de değiştiriyor. Adeta bir kent soykırımı ile karşı karşıya bırakılıyoruz.
Şehrin belleği yitiriliyor
İpucunu kamyonlar veriyor. Farklılaşan nüfus gibi yeni ve estetikten yoksun binalar, Kadıköy’ün kültürel belleğinin yok edilmesini daha da kolaylaştırıyor. Söz gelimi çok kısa süre içinde Koşuyolu’nun o benzersiz yapılaşmasının bozulacağı söyleniyor. Ekonomi kurtulsun, gün kurtulsun… Devlet, kamu yöneticileri, çıkar peşindeki firma ve bina sahipleri topyekûn kentin biriminin karşısında duruyor. Kişisel mülkiyet kaygısı kamu mülkiyeti hakkını silindir gibi eziyor. Avrupa’da bir kentin ve semtin eski sayılması için 200 yıl boyunca kaldırımlarının bile değişmemesi gerekiyor. Venedik ilginç bir örnek. Neredeyse 600 yıldır şehri anlatan yeni bir kitap yazılmıyor. Çünkü değişen hiçbir şey yok.
Henüz başlangıç!
Kadıköy’deki “kamyon terörü” işin görünen tarafı. Hatta uzun vadede yaşanacak sorunlar karşısında devede kulak kalıyor. Kadıköy Kent Meclisi, yakın dönemde yaşanacak bir başka sorunu semtte yaşanacak ekolojik kriz olarak açıklıyor: “Kadıköy görmezden gelinen mafyalaşmış inşaat baronları tarafından yönetiliyor. Yeni binalar için yaratılan otoparklar çevre kırımını büyütüyor. Bahçe ve ağaçlar yok ediliyor. Peyzaj için ayrılan çok yetersiz parsellere süs bitkileri dikiliyor. Doğaya karşı betonun savaşı, sel baskını gibi çevre felaketlerini de ortaya çıkarıyor.
Asbest’i duydunuz mu?
Yeni binalar yeni riskler demek. Her binada, kanser yapan bir madde olan asbest, yoğun miktarda kullanılıyor. Kanser yayılıyor. Bu maddenin Türkiye’de olduğu gibi Kadıköy’de de denetimi yok. “Tahliller ve denetim yapılıyor” denilerek halk kandırılıyor. Oysa Türkiye’de sözüm ona denetimi yapılan asbest’i ölçecek ve tahlillerini ortaya koyacak cihazlar bulunmuyor.
***
KADIKÖY’DE HER AN CAN KAYBI YAŞANABİLİR
Kamyonlar fazla mesai için hız yapıyor, ara sokakları dolduruyor. Dönüşlerde görüş mesafeleri kayboluyor. Kaldırımlar tahrip oluyor, araçlar çiziliyor, dahası insanlar ölüyor. Aşırı yük de ölüm nedenlerinden biri. Kamyonlardan düşen beton kalıpları şehrin ortasında insanları eziyor. Vinçler ise diğer bir tehlike. Binaların üzerlerine devrildikleri görülüyor. Kadıköy’de bilanço giderek ağırlaşırken, semt sakinleri “Kadıköy’de yaşam ayrıcalıktır sloganı, Kadıköy’de her an ölebiliniz” sloganına dönüştü” diyor.
***
İşte yaşama mal olan “kazalar”
» Yokuş yukarı çıkan kamyondaki mikser vatandaşın üzerine devrildi.
» Bir hafriyat kamyonu karşıdan karşıya geçen yaşlı adamı ezdi.
» Yine bir hafriyat kamyonu kontrolden çıkıp Bağdat Caddesi’nde bir elektrik direğini devirip araçları ezdi.
» Mayıs ayında 23 yaşındaki Şule İdil Dere hafriyat kamyonunu altında kalarak yaşamından oldu.
» Suadiye’de 53 yaşındaki bir kadın, kamyondaki beton kalıplarının üzerine düşmesiyle ezildi.
1 Yorum
ülkemizdeki başlıca sorun.uygunsuz, dar ve şekilsiz yollar, geometrik olmayan,olduğu yere küme gibi konan binalar , küçük metrekarelere başka başka sıkıştırılan yapılar, kaldırımsız, otoparksız …park yeri,yol verme vs. kavgalarında çok insan ölecek inanın. olamaz böyle birşey.,yolları genişletip yeni güzel bir imar planı oluşturulmadan şehirlerin böylesi yıpranması korkunç….keşke komşular arası iletişim güzel olsaydı,bir kaç komşu birleşip aralıklı , otoparklı daha düzgün yapılar oluşturulsaydı, daha zengin ve para peşi koşmayan müteahhitler bu güzel kent ortası alanları düzenleyip herkese hakkını vererek siteler oluştursaydı…inanın bence küçük, hatta ne olduğu belli olmayan müteaahhitlerin cep doldurması dşında bir gelişme olmadı, ileride yeni yeni evlerin içi sığınak dışı cehennem olacak…binalarda dayanıklıysa elbet?