C40 Cities, Community Jameel ve UrbanShift işbirliği ile kentsel tasarımcılar için bir iklim hareketi rehberi yayımladı.
2050 yılına kadar üç kişiden ikisinin şehirde yaşayacağı öngörülüyor. Şehirler büyüdükçe dışarı doğru genişliyorlar, gittikçe büyüyor ve daha fazla araziyi kentsel kullanıma dahil ediyorlar. Bu nedenle şehirlerin yerleşim alanı nüfuslarından daha hızlı büyüyor, bu da genişleyen ve yayılan şehirler ortaya çıkarıyor. Çoğu zaman iklim tehlikelerine karşı savunmasız alanlar da işgal ediyor.
Şehirlerin yaklaşık %80’i sıcaklık artışı ve sel gibi ciddi risklerle karşı karşıya kalırken Güney Yarımküre’deki ülkelerdeki kentsel genişlemenin yaklaşık %90’ı tehlike altındaki bölgelere yakın alanlarda ve genellikle plansız, düzensiz yerleşimler şeklinde gerçekleşiyor.
İngilizce, Fransızca, İspanyolca, Portekizce ve Arapça dillerinde sunulan bu rehber, dünyanın dört bir yanındaki şehirlerden kentsel planlamacıların iklim krizini ele alırken tam anlamıyla katkıda bulunmalarını desteklemeyi amaçlıyor. Kentsel planlama, şehirleri daha düşük karbonlu ve değişen iklim risklerine daha duyarlı kalkınma yollarına yönlendirme fırsatları sunan benzersiz bir şehir fonksiyonu olarak öne çıkıyor.
Rehber, stratejik mekansal planlar, masterplanlar, arazi kullanım planları gibi çeşitli adlarla bilinen kentsel planların hazırlanması ve kentsel planlama politikalarının içeriğine odaklanıyor. Ayrıca, dünyadaki şehirlerden iklimle ilgili özel hususlar göz önünde bulundurularak tasarlanmış çeşitli planlama politikalarını da tanıtıyor.
Rehber, kentsel planlamanın artan iklim zorluklarına bir çözüm olarak önemini vurguluyor. Kentsel planlamacıların kararları, şehirlerin iklim hedeflerini karşılama ve tüm sakinlerin yaşam kalitesini artırma kapasitesini belirliyor. Örneğin rehber, bunu şu şekilde açıklıyor:
– Artan yoğunluk ve verimli yapılaşma, binalardan kaynaklanan emisyonları azaltabilir.
– Mesafeleri kısaltmak ve ulaşımda mod değişimini teşvik etmek, ulaşım emisyonlarını azaltabilir.
– Kentsel yayılmayı ve yeşil alanların gelişimini sınırlamak, doğal alanların korunmasına ve karbon emilim potansiyeline katkı sağlayabilir.
– Tehlikeli arazilerde kentsel gelişimi kontrol altına almak, sel veya toprak kayması gibi iklim risklerine maruziyeti azaltabilir.
– Doğal alanları korumak ve doğa temelli çözümleri önceliklendirmek, iklim olaylarının meydana gelmesi durumunda, etkileri hafifletebilir.
Kentsel planlamayı etkili bir iklim eylemi aracı olarak sunan rehber, iki temel bileşene odaklanıyor:
1- Kentsel bir planın hazırlanması ve uygulanmasında yer alan on ortak aşamayı damıtarak, bu aşamalara iklim değişikliği hususlarının nasıl dahil edilebileceğini açıklıyor.
2- İklim eylemi için yedi ana planlama alanı tanımlıyor ve bunları dünya çapında uygulama örnekleriyle gösteriyor. Bu kapsamda şu örnekler yer alıyor:
– Sel, aşırı sıcaklık ve kuraklıkla mücadele (Auckland, Cape Town, Londra, Singapur).
– Doğa (Bogotá, São Paulo, Oslo).
– Dayanıklı düzensiz yerleşimler (Nairobi, Mumbai, São Paulo).
– Kompakt şehirler (Amman, Portland).
– Çok merkezli şehirler ve yakınlık (Seul, Milano).
– Mod değişimi ve toplu taşıma odaklı gelişim (Delhi, Austin, Mexico City, Jakarta).
– Sürdürülebilir binalar (Şanghay, Medellín, Londra).
Rehber, iklim kriziyle mücadele edilmeden daha yeşil, daha sağlıklı ve daha adil şehirler yaratmanın imkansız olduğunu ortaya koyuyor. Bu kaynağın, kentsel planlamacıların şehirlerin sera gazı emisyonlarını azaltma ve iklim tehlikelerine karşı dayanıklılığı artırma konusundaki kritik rollerini destekleyen değerli bir rehber olması öngörülüyor.
Detaylı bilgi için C40 Knowledge Hub web sitesini inceleyebilirsiniz.