Bugünlerde gecekondu mahallelerin dönüşümü gündemdeyken Altın Aslan ödüllü "Torre David/Gran Horizonte" projesinin küratörleri gecekondu yerleşimlerine farklı bir pencereden bakıyor.
Venedik Mimarlık Bienali Common Ground sergisinde Altın Aslan ödülünü kazanan küratör Justin McGuirk, “Torre David/Gran Horizonte” isimli projesinde, kentsel yerleşimlerin yeni bir biçimi olarak Venezuela’nın başkenti Karakas’ta bulunan bir düşey gecekonduyu konu almıştı.
McGuirk şu soruyu soruyor: “Madem ki kent merkezinde boş ofis kuleleri var, neden Venezuela gibi ülkelerdeki fakir insanların çoğu kent çeperlerindeki gecekondularda yaşamaya zorlanıyor?” Urban Think Tank mimarları ve fotoğrafçı Iwan Bann’dan oluşan ekip ile McGuirk bir yıl süren araştırma projelererinin bulgularını paylaştılar.
Karakas’ta ünlü Venezuelalı mimar Enrique Gómez tarafından tasarlanan 45 katlı Torre David gökdeleni 1990’larda finans organizasyonu için tasarlanmıştı fakat yapı geliştiricisinin ölümünden sonra ve gecekonducuların binaya taşınmaya başlamasıyla birlikte metruk hale geldi. Şimdi bu bina, her odayı kendi ihtiyaçlarına göre bölen 3000 gecekonducunun yuvası oldu.
Urban Think Tank ofisinin kurucusu Alfredo Brillembourg 27 Ağustos Pazartesi günkü gösterimde şunları söyledi: “Gökdelenin içine baktığınızda burada orta sınıfın yaşadığı apartman dairelerini görürsünüz. Aslında burası artık bir gecekondu değil, gecekondu sadece kafanızın içindeki bir kalıptan ibaret.”
Arsenale sergisinde sunulan Iwan Bann fotoğrafları ise imalathanelerin, kuaförlerin, bir spor merkezinin hatta bir kilisenin bile binada yer aldığını gösteriyor. Bann, “insanların kendilerine nasıl bir kent ve altyapı inşa ettiklerini göstermek istedik” diyor.
Geçici Venezuela restoranı olarak kurgulanan enstalasyon, ekibin “Yemeğini paylaşmak tartışma için ortak bir platform yaratmanın en iyi yoludur.” anlayışını yansıtıyor.
Alfredo Brillembourg ve Hubert Klumpner, Urban Think Tank ve ETH Zürih ofislerindeki araştırma ve tasarım ekipleriyle birlikte 1 yıl boyunca bu binanın sosyal ve fiziksel organizasyonunu araştırdılar. Herkesin başarısız bir geliştirme projesi gördüğü yerde U-TT ekibi enformel çalışma için bir laboratuvar keşfetti.
Bu sergide ve “Torre David: Enformel Düşey Topluluklar” adıyla yayınlanacak kitaplarında mimarlar, Torre David binasındaki pratik, sürdürülebilir girişimleri ve dünyanın her yerinde bulunan benzer enformel yerleşimler için vizyonlarını ortaya koyuyor. Temel argümanları ise kentsel gelişmenin geleceğinin mimarlar, özel girişimler ve küresel gecekonducu nüfus arasındaki ortaklıkta yattığı üzerine.
Bienal teması Common Ground’a uygun olarak enstalasyonda didaktik bir sergi mekanından ziyade gerçek bir sosyal mekan yaratıldı. Torre David binası sakinleri de kendilerine, spor, eğlence, ibadethane ve toplanma mekanlarını kapsayan bir çeşit ortak mekan yaratmıştı.
Açılıştan önce bile bu enstalasyon Venezuela mimarlık camiasında tartışma yarattı. Ülkenin mimari başarıları hiç tamamlanmamış ve harabeye dönmüş çalışmalarla sunulduğu için çoğu mimar bu projeden endişeliydi. Bazıları ise serginin, Venezuela hükümetinin illegal yerleşimlere ve mülkiyet gaspına karşı gösterdiği açık desteğe göz yumduğunu savundu. Aslına bakarsanız bu görüşlerin hiçbiri serginin amacını yansıtmıyor. Küratörler politik taraf olmaktan kaçınıyor ve Torre David binasının Venezuela mimarisini ortaya koymadığını, sadece enformel ile formelin bir aradalığını ve enformel yerleşmelerin küresel bir fenomen olarak damga vurduğunu gösterdiğini belirtiyor.