Türkiye’nin nefesini tutarak izlediği yolsuzluk operasyonunun yanında ne kadar ilgi çeker bilmem ama, Beyoğlu’nda iptal edilen Nazım İmar Planı, büyük resimdeki inşaat dalaverelerinin nasıl işlediğiyle ilgili çok önemli ipuçları veriyor.
Bu açıdan Beyoğlu’ndaki mülk sahiplerini mağdur ederek, her bir vatandaşın imar uzmanı olmasını sağlayan hukuksuzluk süreci, artık mahkemelik olan “çılgın” müteahhitlerin ve onlara ruhsat veren kamu görevlilerinin Türkiye çapındaki faaliyetlerinden ayrı düşünülemez.
Çünkü zihniyet de yöntemler de aynı.
Taksim Meydanı’nın yayalaştırılması, meydandaki otoparka yapılacak ünlü cami, Gezi Parkı’na Topçu Kışlası projeleri açıklandığında sivil toplumdan ve meslek örgütlerinden yapılan itirazların temelinde tek bir şey vardı: Beyoğlu, yıllar önce kentsel koruma alanı ilan edildi, bu bölgede kafanıza göre inşaat yapamazsınız. Bedrettin Dalan’dan bu yana Taksim’de girişilen bütün benzer projeler mahkemelerden geri döndü, bunlar da dönecek.
Bu konudaki yasalar tartışma götürmez olduğu için yapacak tek bir şey kalıyordu; yasaların etrafından dolaşmak. Öyle de yapıldı.
• Koruma kuralları gereği; Taksim Meydanı’na kazma vurulamazdı, vurdular.
• Gezi Parkı’na inşaat yapılamazdı, yapmaya kalkıp memleketi yangın yerine çevirdiler.
• Taksim’e cami yapılamazdı, karşı çıkanları İslamofobik olmakla suçladılar.
• Tarlabaşı, Haliç Tersanesi, Park Otel, Salıpazarı Limanı, Galata Meydanı…
Bütün bu alanlarda koruma kurullarını, yasaları hiçe yasayarak inşaat faaliyetlerine giriştiler.
Nihayet İstanbul 10. İdare Mahkemesi, bütün bu projelerin dayanağı olan 1/1000 ölçekli “Beyoğlu Kentsel Sit Alanı Koruma Amaçlı Uygulama Planı” ile 1/5000 ölçekli “Beyoğlu Nazım İmar Planı”nı iptal etti.
Şimdi Beyoğlu’nda tam bir inşaat kaosu yaşanıyor. Mahkeme kararına göre, yapılan planlar koruma amacından ve korumaya ilişkin yasal mevzuattaki kurallara uzak. En önemlisi de, Beyoğlu’nun yerel özelliği gözardı ediliyor, kültür odaklı turizm yerine ticaret ve hizmet odaklı turizme ağırlık veren bir planlama tercih ediliyor.
Peki, şimdi ne olacak? Davayı kazanan derneklerin avukatlarına göre, Beyoğlu Nazım İmar Planı dışında yapılan, Taksim Meydanı, Tarlabaşı, Salıpazarı Limanı, Galata Meydanı ve Park Otel’deki imar planlarına karşı açılan davalarda verilen iptal kararı ciddi bir argüman olacak. Saydığım tüm projeler mahkemeden dönecek.
Belediye, yeni bir imar planı hazırlayacak, yasaya uygun olarak, meslek örgütlerini ve sivil toplum kuruluşlarını hazırlık sürecine dâhil edecek. Yani baştan beri yasal olarak yapılması gerekenler yapılacak.
Örneğin, Taksim Meydanı ile ilgili yapılan yeni imar planı Koruma Kurulu’na sunulacak, çıkan karar neyi gerektiriyorsa uygulanacak. Tarlabaşı’nda mülk sahipleriyle yeni anlaşmalar yapılacak, zararlar tazmin edilecek.
Beyoğlu’nda çılgın projelerin yerini, sağduyulu, katılıma açık ve hukuki projeler alacak.
Darısı, yağma projeleriyle çıldırtılan bütün vatandaşların başına…
***
● Beyoğlu Nazım İmar Planı’na karşı dava açan Cihangir Güzelleştirme Derneği ve Galata Derneği’nin üyeleri, bazı kesimlerden gelen, “Taksim’e camiye engel oldunuz” eleştirilerinden rahatsızmış. Cami karşıtı gibi gösterilmekten şikâyet eden dernekler, Beyoğlu’nda yıkılan pek çok tarihî caminin aslına uygun olarak yeniden inşa edilmesi için çalışma yürüttüklerini, eleştirilerin haksız olduğunu söylüyormuş.
***
Fransızca “silhouette” bir şeyin yalnızca kenar çizgileriyle tek renk olarak beliren görüntüsü, gölge anlamında kullanılır. Daha çok dağların, belli yükseklikleri olan coğrafi elemanların panoramik görüntüsü için kullanılan bu kavram, son yıllarda İstanbul’da kentsel dokuya zarar veren inşaat projelerini ifade ediyor. Türkiye’yi sarsan imar yolsuzluklarıyla ilgili çok yakında başlayacak davalarda bu kavramı daha çok işiteceğiz.