Suna ve İnan Kıraç Vakfı İstanbul Araştırmaları Enstitüsü, İstanbul'un kimlik değiştiren mimarî sürecine tanıklık eden özel bir sergiye ev sahipliği yapıyor.
İtalyan Mimar Edoardo De Nari’nin (1874-1954) üç yıl önce tesadüfen keşfedilen kişisel arşivinden derlenen sergi, günümüze kadar mimarı bilinmeyen pek çok yapının tasarımının ona ait olduğunu ortaya çıkarıyor.
İtalyan mimar Edoardo De Nari’nin arşivi, bir antikacının deposundaki iki bavulun içinde bundan üç yıl önce Yüksek Mimar Büke Uras tarafından tesadüfen bulunmuş. Ortaya çıkan kişisel arşiv; mimarı bilinmeyen, yanlış bilinen ya da kuşkulu olan birçok yapının gerçek tasarımcısını açıklamakla kalmayarak dönemin anlaşılmasına da katkı sağlayınca sergi kaçınılmaz olmuş. 20 Nisan’a kadar ziyaret edilebilecek ‘Değişen Zamanların Mimarı Edoardo De Nari 1874-1954’ isimli sergide; Osmanlı döneminin sonlarında ve Cumhuriyet’in ilk yirmi beş yılında İstanbul’da faaliyet gösteren De Nari’ye ait 300’e yakın mimarî çizimin yanı sıra günlükler, mektuplar ve fotoğraflar yer alıyor.
Çizimler arasında bugün kentin en tartışmalı binaları arasında yer alan Park Otel’le ilgili detaylar da var. Atatürk, Adnan Menderes ve Yahya Kemal gibi çok önemli isimlerin müdavimi olduğu Park Otel, 19. yüzyıl sonunda bir İtalyan sefiri tarafından yaptırılmış görkemli bir konak aslında. Sefirden sonraki sahibi Osmanlı Sadrazamı Ahmet Tevfik Paşa zamanında geçirdiği yangında büyük bölümü yok olunca aile kalan kısmı otele dönüştürmeye karar veriyor ve yapı 1930’da Miramare adıyla açılıyor. 1934’te büyütülerek Park Otel ismini alan binanın tamamı ya da en azından iç mekân tasarımındaki imza büyük olasılıkla De Nari’ye ait. De Nari, otel için ayrıca 1944 yılında bir gökdelen projesi hazırlamış. Buna göre yemek salonu üzerine 8 katlı yeni bir otel ve yüzme havuzu gelecekmiş. Uygulansaymış 15 katıyla İstanbul’un ilk gökdeleni Park Otel olabilirmiş ve tartışmalar taa o zaman başlayabilirmiş.
Sergideki çizimlere ve belgelere bakılırsa daha önce mimarı bilinmeyen Tepebaşı Casa D’Italia’nın renovasyonu, Elmadağ Surp Agop Apartmanları, Beyoğlu’nda Şark (Lüks) ve Saray (Glorya) Sinemaları, Lion Mağazası, Santa Maria Draperis Kilisesi renovasyonu, Saint’Antonio Kilisesi inşaatı ve Karaköy L’Union Han da birer De Nari tasarımı. Mimarın en başarılı işlerinden biri ise bugün Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi olarak hizmet veren Atlı Köşk. Hıdiv İsmail Paşa’nın torunu Prens Mehmed Ali Hasan 1927 yılında İtalyan mimar Edouard De Nari’ye köşkün projesini çizdirmiş ve inşa ettirmiş.
De Nari’nin İstanbul’a yerleşmesi de bir tesadüfün eseri. 16 Şubat 1874’te İtalya’da doğan De Nari, İtalyan donanmasına katılarak yıllarca süren deniz yolculuklarına başlıyor. 14 Aralık 1895’te İstanbul’a geliyor ve Alman Mortman ailesinin kızı Christina’ya âşık olup İstanbul’a yerleşmeye karar veriyor. İkili, 24 Şubat 1899’da evleniyor. De Nari, epey iyi bir ressam o zaman. Uluslararası sanat fuarlarında ödüller alıyor ve İtalyan Büyükelçiliği’nin tavan resimlerini yapıyor ama bunlar İstanbul’da yaşamını sürdürmesine yetmiyor. Derken kişisel bağlantıları ve kayınpederinin konumu sayesinde inşaat alanına geçiyor. Ve hiçbir meslekî eğitimi olmamasına rağmen kısa zamanda başarılı bir mimar ve mühendis oluyor. 16 Ağustos 1954’te Büyükada’daki evinde ölünceye kadar da üretimini sürdürüyor.