Tarlabaşı'nda tüm komşuları giden Argiş ailesi, istemese de artık evi boşaltmak için mahkeme kararını bekliyor; çünkü sokak lambaları bile çalışmıyor.
Tarlabaşı’nda altı yıldır “kentsel dönüşüm” adı altında devam eden süreçte sokaklar bir bir boşalmaya devam ediyor.
Yıkılmayı bekleyen binaların çoğunun içleri çöp dolmuş; kapı, pencereleri sökülmüş. Pencereden sarkmış eski bir yorgan ya da duvarlara yazılı sözler, sokaklarda bir zamanlar yaşam olduğuna dair kalan son izler…
Küçükkırlangıç sokakta harap binaların arasında kalan Argiş ailesi de sokağın son sakinlerinden. Mardin’den 15 yıl önce İstanbul’a göç eden aile evi boşaltmak için bir türlü bitmek bilmeyen mahkeme sonucunu bekliyor.
Zar zor aldıkları 100 metrekarelik evleri için GAP inşaat 56 bin lira, ya da yeni projeden 51 metrekareye nerede olduğu belli olmayan bir ev teklif etti. Kabul etmeyince de “acil kamulaştırma” tehdidi ile “37 bin liraya düşürürüz” dedi.
Bahattin Argiş direnip dava açmış.
“Mahkemede biz onlara Demirören AVM için ödenen fiyatı emsal gösteriyoruz, onlar bize tehditle satın aldıkları evleri. Evlerini satan insanlar şimdi ağlıyor, içlerinde kalp krizi geçirenler var. Düşünebiliyor musunuz, üst komşunla aynı değerdeki evi korkundan satıyorsun, o ise dava açıp üç katına alıyor.”
Mahkemede üç kata çıkıyor
İki yıldır mahkeme sonucunu bekliyor; şu anda evine 160 bin verilmesi planlanıyor. Yani ilk teklif edilenin üç katı.
Argiş mahkemenin fiyatı artırmasının mağduriyeti ortadan kaldırmadığını söylüyor; çünkü asıl mesele ailesiyle Tarlabaşı’nda yaşamaktan mutlu, işlerine yakın, komşuları vardı.
“İstanbul’a ilk geldiğimizde biz burada dostluklarımızı kurduk; çocuklarım bu semtte büyüdü. İki oğlum ve ben Taksim’deki restaurantlarda çalışıyoruz, gece ikide işten çıkıyoruz, 10 dakikada evdeyiz.
Komşular gitti, çöpler kaldı
“Ama yok onlar bizi, Taksim’e layık görmediler. Şimdi o parayla aynı büyüklükte ve işime yakın ev bulmam imkansız. Her şeyden öte buraya alışmıştık, kahveye gittim mi 50 kişiyi tanırdım… “
Songül Argiş ne olacakları belli olmadığı için evlenme çağındaki iki oğlunu evlendiremediklerinden yakınıyor; bir de sokakların boşluğundan.
“Tüm komşular gitti, evlerin içi çöp içinde, kokudan geçilmiyor. Akşamları sokak lambası bile yanmıyor. Bu halde daha ne kadar kalabiliriz ki burada…”
Jirayr Zincirci de Tarlabaşı’nın en mağdurlarından biriydi; çünkü ne mülk sahibi ne de kiracıydı ama 30 yıllık Tarlabaşılıydı; iki ay önce küçücük odasından çıkarılmak isteniyordu.
bianet, Radikal ve Milliyet gazetesinin konuyu haber yapmasının üzerine, twitter üzerinden “jirayr amcaya ev” kampanyası başlatıldı. Bunun üzerine Beyoğlu Belediye Başkanı Misbah Demircan, Zincirci’ye ev verileceğini belirtti.
Haftasonu Zincirci, 30 yıllık minicik odasından ayrılıp, kız kardeşi ile birlikte Tarlabaşı’nda oturduğu yerin alt mahallesinden birinde minik bir eve yerleşti. Evinde ziyaret ettiğimiz Zincirci, kedilerini de yanına aldığında tamamen rahatlayacağını söyledi.
Bizim haberi yaparken amacımız, acilen Zincirci’nin barınma hakkının karşılanması ama esasen Tarlabaşı’nda kentsel dönüşümün getirdiği mağduriyete dikkat çekmekti.
Demircan, bizzat devletin barınma hakkını hiçe sayarak yarattığı mağduriyeti giderdi. Şu an Zincirci memnun; peki diğer Tarlabaşılılar… Sorun sadece Zincirci değil ki.
Kiracılar zaten kentsel dönüşümün görünmez özneleri olarak Tarlabaşı’nı terk etti. Mülk sahiplerinin bir kısmı ihaleyi alan Çalık Grubu’na ait GAP inşaatın kurduğu ikna odalarında avukatları olmadan acil kamulaştırma tehdidi ile evlerini çok düşük fiyata sattı.
Bir kısım mülk sahibi ise her ne kadar mağduriyetlerini hiçbir zaman gideremeyecek de olsa kamulaştırmaya karşı açtıkları davaların sonucunu bekliyor.
Tarlabaşı Mülk Sahipleri Derneği’nin avukatlığını yapan Barış Kaşka, en mağdurların korkudan evlerini yok pahasına satanlar olduğunu mahkemelik olanların da fiyat arttırımı kazansa dahi yine de bunun piyasa değerinin çok altında olduğunu söylüyor.
5366 sayılı yasanın en önemli maddesi “uzlaşma”nın “soylulaşma” pahasıne hiçe sayıldığını söyleyen Kaşka, dünyada örneği olmayan “Belediye, şirket” ortaklığıyla “kamu yararının zerresinin gözetilmediğini” belirtiyor.
Kaşka, binaların aslına uygun şekilde tarihi özellikleri korunarak yapılmasının mümkün olmadığını, zaten bunu denetlemesi gereken Anıtlar Kurulu’nun da görevini yapmadığını söylüyor.
Dernek Avan projenin iptali için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurmuştu. Ama bir ay içinde kamulaştırma davası ile ilgili AİHM’e ilk kez bireysel başvuru yapılacak.