Başbakan Erdoğan, Taksim’de yeniden inşa edilecek Topçu Kışlası için “AVM, belki de rezidans olacak” dedi.
Başbakan Erdoğan, Taksim’de yapılacak Topçu Kışlası’nın AVM ya da rezidans olarak faaliyet göstereceğini açıkladı. Partisinin Kızılcahamam’daki il ve ilçe başkanları toplantısında konuşan Erdoğan, Topçu Kışlası, Kanal İstanbul, 3. Köprü ve 3. Havalimanı’yla ilgili çarpıcı açıklamalar yaptı. Erdoğan, “Çılgın projeler için bize hendek atlatıyorlar. Bakın Marmaray’a bize çanak çömlekle kaç sene kaybettirdiler” dedi.
Taraf ’a konuşan uzmanlar Başbakan’ın derhal bu kararından vazgeçmesi çağrısında bulundu. Başbakan Recep Tayip Erdoğan şunları söyledi: “Kanal İstanbul’la ilgili birileri gelip bize akıl veriyor ‘bu yanlış’ diye. Ya arkadaş sen aklını kendine sakla. Dört yıl gibi bir sürede üçüncü havalimanını bitireceğiz. Taksim Gezi Alanı dedik hemen karşı çıktılar. Kışlayı yeniden yapacağız dedik başta anamuhalefet partisi karşı çıktı. Ben de reddinize ret dedim ve sonra retlerine ret kararı çıktı. Yahu çanak çömleği koruyorsun da oradaki tarihî kışlayı neden korumuyorsun? Bu tabii kışla olmayacak. AVM, belki rezidans olarak hizmet görecek. Divan Oteli tarafında da bir şehir müzesi yapmak üzere adım atacağız. Trafiği alta alıyoruz meydan yayalara kalacak.”
Şu anda yapılan projeler diktatörler tarafından yönetilen ülkelerdeki yapılaşmaya benziyor. Artık talimatlarla yapılaşma oluyor. Bu sadece Mimarlar Odası’nın görüşü değil, şehir, mimari alanında uzman olan herkesin görüşüdür. Bu kesimlerin hepsi de projeye karşı çıkıyor. II Numaralı Koruma Kurulu’nun kararı hiçe sayılıyor. Koruma Kurulları’nı hiçe saymak bilimi ve hukuku ayaklar altına almak demektir. Taksim Gezi Parkı’na herhangi bir bina yapılamaz. 80 yıldır burası yeşil alan ve Topçu Kışlası asla ihya edilemeyecektir. Başbakan aldığı kararı gözden geçirmelidir. Alınan bu çılgın kararlardan vazgeçilmezlerse duyarlı İstanbullular cevaplarını vereceklerdir.”
Başbakan’ın AVM çıkışı bizim için çok da şaşırtıcı olmadı. Biz projenin AVM olacağını daha önce söylemiştik. Şu anki plana baktığımızda, projenin alışveriş merkezi olmasına izin vermiyor. Projede böyle bir hüküm yok. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin tekrar hazırlayacağı projenin onaylanması gerekiyor. Ona göre bir işlem yapılması lazım. Aksi taktirde şu anda bunun olma şansının olmadığı görülüyor. Kamuya ait bir yeşil alanı kamunun kullanamayacağı, kamuya yararı olmayan bir alan haline getirmek şehircilik ilkelerine aykırıdır. Projeye olan karşıtlığımız ve davalarımız sürüyor. Ne olursa olsun bölgeye böyle bir yapının yapılması engellenmelidir” diye konuştu.
Söyleyecek bir şey bulamıyorum. Anladığım kadarıyla projeyi yapmaya kararlılar. Ancak projeye bu fonksiyonu yüklemek istiyorlarsa bunun kurula sunulması gerekir. Koruma Kurulu’nun da alınan AVM kararını onaylaması gerekir.”
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, 7 şubatta A Haber ’de katıldığı bir programda yeniden inşa edilecek Taksim Kışlası’nın AVM olmasının söz konusu olmadığını söylemişti. Topbaş, Topçu Kışlası’yla ilgili bir soru üzerine şunları söylemişti: “AVM yok. AKM’yi yıkalım yeniden yapalım derken de bize cami mi otel mi AVM mi yapacaklar diye söylediler. Herkes kendi endişelerini veya hayallerini dile getirerek konuşuyor. Kendilerince gündeme onu koyuyor ve gündem tutuyorlar. Asla böyle bir şey yok. Net olarak söylüyorum AVM yok.”
Sayın Başbakan Ankara’dan kalkıp İstanbul’daki bir parkın, bir meydanın nasıl olacağına karışacağına, gitsin Türkiye’nin merkezi siyaseti ilgilendiren sorunlarıyla uğraşsın. Ama çok istiyorsa, hazır gündeme gelmişken, barış ve yeni anayasa sürecinde nasıl bir kent yönetimi modeli öngördüğünü açıklasın. Hep birlikte tartışalım, daha iyisi nasıl olur diye düşünelim. Eğer bu modelle, yani merkezden bir şehir meydanı için karar vermeye kalkarsa, bu otoriter gidişten kendisi de dahil herkes zararlı çıkar. Çünkü demokratik dünyanın hiçbir yerinde başbakanlar kentlerdeki mimari konulara, kararlara karışmazlar. Erdoğan, bir taraftan barıştan söz ederken diğer taraftan da bir diktatör gibi konuşuyor. Konuşma biçimi, her konuda görüş sergilemeyi marifet zanneden Kenan Evren’i ve cuntacı generalleri anımsatıyor. Tepeden inme biçimde alınan bir kararın yıkımdan hiçbir farkı yok. İhya eylemi de yıkım gibi otoriter bir davranış.