BBC Türkiye, Guardian gazetesi yazarı Oliver Wainright'ın mimari ve şehir planlamanın, yaşanan sağlık krizinden ne gibi sonuçlar çıkarabileceğini incelediği yazısını Türkçe olarak yayınladı. Açık ofisin sonu mu geldi? Gökdelenlerin işi bitti mi? Telefonlarımızla hiçbir yere dokunmadan yaşayabilir miyiz?
“Aslında büyük şehirler ve binaların şekillenmesinde salgınlar hep etkili oldu.
19’uncu yüzyılda yaşanan kolera salgınları, kanalizasyon sistemlerinin gereğini, onların üzerindeki yolların daha geniş ve düz olmasının, nüfusun dengeli yayılmasının önemini göstermiş ve modern şehirleri şekillendirmişti.
1855 yılında Çin’de başlayan üçüncü veba pandemisi farelere karşı küresel savaş sürecinde, şehirlerdeki atık su borularından, kapı eşikleri ve bina temellerine kadar birçok şeyi değiştirdi. Modernizmin tertemiz görünüşlü estetiği de sanatoryumların beyaza boyalı, havadar, bol güneş alan odaları ve temiz beyaz fayanslı banyoları düşünüldüğünde kısmen tüberkülozun eseridir. Şekiller hep işlevselliğin yanı sıra salgın hastalık korkularının da izini taşır.
Şimdi her birimiz sosyal mesafelerimiz, izolasyonlarımız, karantinalarımızla yaşar, dükkanlar kapanır, ofisler terk edilir, kent merkezleri hayalet şehre dönüşürken insan ister istemez Covid-19’un şehirlerimizde neleri değiştireceğini merak ediyor.”
Yazının tamamına buradan, orijinaline ise buradan ulaşabilirsiniz.