Korsan Yasayla Korsan Düzen…

Sayması olanaksız, her birimizin belleğine kazınmış birkaç cümle vardır...

Başbakan Erdoğan başta, iktidarlarının sözcüleri, yeri gelse de gelmese de, uysa da uymasa da meslek örgütlerinin açtıkları davalarla iktidarlarının icraatlarında engel oluşturmalarından yakınırlar… İnanmak isteyen inanır…

12 Mart askeri darbesi ruhuna uygun bir operasyonla Cumhuriyet gazetesi sahipliği, aile mirasçıları üzerinden yaptırılan darbede, Nadir Nadi’nin gazete yönetiminden uzaklaşmak zorunda kaldığı, yazarları, çalışanlarının koparılması bağlantılı, dünyada örneği yaşanmamış büyük bir okur boykotunun gerçekleştirildiği dönemde bir yıldan uzun işsiz kaldığımızda… İlhan Selçuk Ağabey’e işkence yapılan, karnımdaki çocuğun babası, iş arkadaşlarım, yakın dostlarım, aydınların hapiste oldukları günlerde, hiç unutamam İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi kucak açmıştı… “Teknik Güç” dergisinin ilk sayılarını birlikte çıkarmıştık… Meslek odaları ile duygu, akrabalık bağlarım o günlerden…

İşin duygusal boyutunu bir kenara atalım, işin doğrusu 1961 Anayasası’nın demokratik açılımlarının ürünleri yaşamın her alanında, sendikal, meslek örgütlenmeleri ile aydınlanmaya, yerel demokrasi, toplumsal dinamik, bana göre kutsal kavramlardan olan, kamu denetimlerine açılmıştı… Halkın en yaşamsal insan hakları sağlık, eğitim başta yaşamın dünü, bugünü, yarınına yönelik alanlarında, insan hakları ekseninde çok dinamik, düzeni sorgulayan kamu denetimi düzeni, işte bu örgütlenmelerin güç kazanmaları, meslek ahlak ve etiği çerçevesinde, kamu yararı denetiminin kavram olarak yaşamımızda yerleşmesi sayesinde, yaşamımızın, demokrasimizin olmazsa olmaz, vazgeçilemez bir parçası olmuştu…

Bir odanın bir uzmanlık şubesi iş ediniyor, piyasalarda, her gün inşaatların önünde yapılan betonların kalitesini, binaların sadece depremlerde değil, en sıradan koşullarda ayakta kalması anlamında inceleme konusu yapabiliyordu. Ortaya çıkan tablo, sonuçlarını büyük Gölcük depreminde de yaşadığımız üzere vahimdi. Bina inşaatlarında kullanılan beton malzemenin dayanıklılığı, un ufak olma anlamında dayanıksızlığı bilimselliği reddedilemeyen araştırma souçları ile dudak uçuklatıyordu… Sonuçta 12 Mart sonrası sağ iktidarlar sermaye düzeni yandaşlığına karşın kaçınılmaz, anlamlı bir yasa değişikliğini getirmişti. O günden bugüne inşaatlarda kalitesi standarda bağlanmış ortak üretim beton kullanılması, bu standartlara uygun üretilmiş yaş betonun günlük satın alınması artık sorgulanmayan bir yasal zorunluluk olmuştu.

TMMOB, barolar, Türk Tabipleri Birliği, meslek örgütleri şemsiyesinde kamu yararına dönük yapılmış yaşamsal önemde çalışmalardan birkaçını bile bu köşeye taşımak, sığdırmak olanaksız… Böyle olduğu içindir ki, rejimi demokrasi olan tüm ülkelerde olduğu üzere, ülkemizde de meslek örgütleri kamu yararı denetimi kapsamında, pek çok sorumluluğu kuruluş yasaları içinde üstlenmişlerdir. Üyelerinin özlük haklarının kollanması, meslek etiği, kalitesi anlamında kamu denetimi ilk akla gelenler. Kamu yararı sorumluluğu ile yargısal denetimin sağlanmasında da doğrudan sorumlulukları, uzmanlık katkıları söz konusudur. Siyasi partiler, sendikal örgütlenmeler yanında meslek örgütlenmeleri kamu yararı denetiminin odağında, etkin demokratik işlev yapmak sorumluluğu olan örgütlenmelerdir. Demokrasinin varlık ölçütü, olmazsa olmaz kurumlarıdır…

AKP iktidarının çok sırıtan, gece yarısı torba yasası içinde “Gezi’nin intikamı” olarak değerlendirilen korsan yasası haber olarak sunulan boyutu ile gerçeği yansıtmaktan çok uzak. TMMOB’ye bağlı mühendislik odalarının proje inceleme karşılığı aldıkları harçların mühendislik odalarını ayakta tutan gelir kaynağı olması buz dağının sadece görünen yüzü. Meslek odalarının gelirine el konulması, Enerji Bakanlığı’na para ve hizmetin aktarımı demokratik kurum işlevinin ortadan kaldırılması boyutunda tabii ki korsan yasa gibi bir korsanlık operasyonu. Tabii ki Taksim, Gezi Parkı olayları olarak bilinen gelişmelerde ilgili meslek odalarının iktidar icraatlarına karşı açmış oldukları davalar, kazanmaları ile doğrudan bağlantılı bir öfke söz konusu. İktidarlarının frenlenemez bu öfkelerinde, Taksim Dayanışma adıyla ilgili tüm meslek örgütlenmelerinin birlikte çalışmaları, kamu yararı ile çatışan iktidar icraatları ile birlikte, Taksim Meydanı, Gezi Parkı’nın toplumsal işlevlerinin korunması, kamu hukuku uygulamalarının, yararının korunması duruşlarının payı yadsınamaz.

Dayanışmanın tüm meslek örgütlerinden en azından birer kişi içeriye alabilmeye dönük, İstanbul Valisi’nin başrol oynadığı son gecelerin cana ve mala mal olan orantısız polis operasyonları, dün bir kez daha süresi uzatılan savcılık soruşturmaları çarpıcı örnekler. Ancak son büyük toplumsal patlamanın ürünü bir öfke, intikam duygusu ile açıklamak yetersiz kalır. İktidarları adı geçen bakanlık başta, pek çok bakanlığın kullanıldığı kamu yararına aykırı merkezi yağmacılıkta, ayakbağı meslek odalarını çoktan düşman belledi, işlerini bitirmeye bakıyor…

Etiketler

Bir yanıt yazın