İnan Kıraç, Tepebaşı'nda büyük çaplı bir Suna Kıraç Kültür Merkezi kuracaktı. Yine Tepebaşı'nda dev bir tiyatro kompleksi oluşturulacaktı.
Şimdi Deniz Palas’ın da satılmasıyla bölgede bir tek Pera Müzesi kalıyor ve Tepebaşı’nın bir kültür sanat bölgesine dönüşmesi hayalleri yerini turizm ve rant gerçekliğine bırakıyor.
1970’lerin başlarından bu yana kültür ve sanat dünyamıza büyük katıkılarda bulunan İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın (İKSV) yaşadığı mali krizi aşmak için Deniz Palas’ı satışa çıkarması sanat dünyasında tepki uyandırdı.
Edindiğimiz bilgiye göre, İKSV’nin 35 milyon TL’lik borcunu kapatmak amacıyla satışa çıkardığı Deniz Palas’ın yaklaşık 120 milyon TL’ye alıcı bulması bekleniyor. Satıştan elde edilecek 120 milyon TL’lik gelirle de Galata’da yeni bir bina alınması, kalan paranın bir bölümüyle borçların ödenmesi, bir bölümünün de vakfa sağlam bir temel oluşturması planlanıyor.
Sanat dünyasında şu sıralar bu satışın gerçekleşme nedenine yönelik çeşitli söylentiler dolaşıyor. Pek çok kimse bağışlarla satın alınan bir vakıf malının satılmasını etik bulmuyor.
Bunun somut göstergesi olarak da, Deniz Palas’a girildiğinde sağdaki duvarda yer alan bağışçıların adları gösteriliyor:
Feyyaz Berker, Selahattin Beyazıt, Nuri A. Çolakoğlu, Ömer Dinçkök, Bülent Eczacıbaşı, Faruk Eczacıbaşı, Nihat Gökyiğit, Asım Kocabıyık, Ertuğrul Kurdoğlu, Zafer Kurşun, Hüsnü Özyeğin, Sakıp Sabancı adına Güler Sabancı, Ethem Sancak, Ferit Şahenk ve Zafer Yıldırım.
Ayrıca, Deniz Palas için bazı sanatçıların da yapıt bağışladığı belirtiliyor.
Ancak, vakıf malının satılmasının etik olup olmaması bir yana, Vakıflar Kanunu’nun 12. maddesi vakıfların mal edinebileceğini ve malları üzerinde her türlü tasarrufta bulunabileceği hükmünü içeriyor. Kanun gereğince vakfın ve vakfa ait malların çeşidine göre, mahkeme kararı ile ya da vakfın yetkili organının kararı ile vakfa ait mallar paraya çevrilebiliyor.
Şişhane bölgesi, Deniz Palas satıldığında artık bir kültür vadisi olma olasılığından tamamen uzaklaşmış olacak. Şişhane yeni bir dönüşüm içinde. Bölge bir kültür vadisinden turizm ve rant vadisine dönüştü. Bölge son yıllarda turizm yatırımcılarının hedef noktası olması nedeniyle büyük bir değer artış sağladı. Deniz Palas da merkezi konumu ve büyüklüğü itibariyle önemli bir değer artışı sağladı. Bu durum da “Deniz Palas ranta mı kurban gidiyor?” sorusunu akla getiriyor.
Aslında Şişhane’nin bir kültür vadisi olarak tasarlanması planı 2006’da başlıyor. Deniz Palas, o dönemde de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olan Kadir Topbaş’ın açıkladığı büyük kültür sanat projeleriyle aynı vadide yer alacaktı ancak projeler uygulanmadı.
Bu projelerden biri büyük bir tiyatro kompleksi ile Suna Kıraç Kültür Merkezi kompleksiydi.
İBB tarafından 7 Mart 2008’de 6 bin metrekareye yayılan bir alan için İBB Şehir Tiyatroları Beyoğlu Sahnesi Mimari Proje Yarışması düzenlenmişti. Ödülleri bile dağıtılan projenin bugün esamisi okunmuyor.
Topbaş’ın bir diğer sözü ise İnan Kıraç’a idi. İnan Kıraç da 2006’da Tepebaşı’nda Suna Kıraç Kültür Merkezi açacaktı. Toplam 14 bin metrekarelik alanda 200 milyon dolarlık dev bir yatırımla bir kültür merkezi kompleksi hayata geçecekti. İnan Kıraç, projeyi, yüklü bir bedel ödeyerek dünyaca ünlü mimar Frank Gehry’e hazırlatmıştı bile…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları eski genel sanat yönetmeni Orhan Alkaya projelerin unutturulduğunu işaret ediyor:
“Kamusal alanda böyle bir kültür yatırımının neden yok edildiği konusunda bir açıklama yapılmıyor. Deniz Palas’ın satılmasıyla birlikte bir kültür vadisi olasılığı ortadan kalkacak. Turistik vadiyle sınırlı kalacak. Şu anda oluşan tablo içinde, uygulanmayan projelerle kültürel yatırımların hoyratça yok sayıldığını görüyoruz.”
Evet, tüm bu projelerin unutulmasının yanı sıra İKSV’nin Deniz Palas’ının da satılması ve olasılıkla turistik bir mekana dönüşmesiyle birlikte, bölgede bir tek Pera Müzesi kalıyor ve yörenin bir “kültür vadisi”ne doğru evrilmesi hayalleri tümden suya düşüyor.