Artvin Çoruh Üniversitesi'ne yapılacak kütüphane binası kafalarda soru işaretleri yarattı.
Üniversitenin kütüphane binasının AA Mimarlık tarafından kitap şeklinde tasarlanması mimarlık ortamında tartışmaları beraberinde getirdi.
Vegas’ın öğretileri devam mı ediyor, ikonlar işlevden daha mı önce geliyor tartışmaları sürerken, bir kütüphane yapısının tasarlanma sürecinde önem arz eden bir örnek dikkatimizi çekti. Antik çağın en büyük kütüphanesi olan ve yok edilen İskenderiye Kütüphanesi’nin yenisi yarışmayla yapılmıştı…
2000 yıl önce yaklaşık 500.000 kitapla birlikte yanarak yok olan İskenderiye Kütüphanesi’ni yeniden canlandırmak amacıyla, UNESCO ve Mısır Hükümeti 1988 yılında uluslararası bir yarışma açtı. Uluslararası Mimarlar Birliği üyesi olan mimarların katılabildiği, tek aşamalı olan yarışmaya 1366 ekip başvurdu ve 524 proje teslim edildi.
Antik kütüphanenin yeniden ayağa kaldırılmasıyla birlikte Mısır, Kuzey Afrika, Akdeniz ve Arap kültürlerinin canlandırılması hedeflendi.
İskenderiye Üniversitesi’nin işleteceği kütüphane için İskenderiye Limanı’nın kıyısında, 4 hektarlık alan Üniversite tarafından sağlandı.
El yazması eserler, basılı yayınlar, harita, müzik kayıtları vb. belgelerin saklanacağı, kültürel ve eğitsel mekanları da içerecek şekilde kütüphanenin programı oluşturuldu.
Uluslararası ve Mısırlı mimarlardan oluşan jüri üyeleri projeleri değerlendirirken, kent silueti ve çevre ile ilişki, mimari form, ekonomik olması gibi kriterleri göz önünde bulundurdular. 524 projeden, birinci, ikinci, üçüncü projelerin yanında 13 proje de mansiyon ile derecelendirildi.
Birinci Ödül: Snohetta Architects
İkinci Ödül: Manfredi Nikoletti
Üçüncü Ödül: Fernardo M.G. Ramos, Carlos Antonio Brandao, Jose Edvardo Ferolla
Tasarım ekibi: Hasan Özbay, Tamer Başbuğ, Baran İdil
Tasarım ekibi: Hülya Yürekli, Özlem Berk, Ferhan Yürekli, Hakan Tong
Tasarım ekibi: Selim Pınar
3 yorum
Daha İskenderiye Kütüphanesi’ni gezeceğiz yani. Gez gez bitmez bu yapılar; Mimarlık Zor Zanaat vesselam.
İskenderiye Kütüphanesi yarışmasını kazanarak inşa edilen binayı 2012 yılında gezme fırsatı edindim. Total bir kütüphane mekanı olan, etkileyici bir yapı olarak tanımlamak doğru olur. Aslında benzer mekana Berlin’de Hans Scharoun tarafından tasarlanan kütüphane de sahip. Scharoun’un kütüphanesini gördüğümde tasarımımızda eksik olanı anlamıştım. Kütüphane yapısını kent mekanının dili ile tasarlamak yeterli değildi. Snoheta özgün bir kütüphane makanı tasarlamıştı ve bu tasarımıyla tüm yarışmada öne çıkmayı bilmişti.
Eleştirisel olmaya çalışmış gibi gözüken yazınız, bir parça daha bütünlüğe sahip olabilseydi, sanırım verimli bir fikir alışverişi oluşturabilirdi. Ancak bir parça da olsa düşünmeye sevk ediyor yine de :). Artvindeki çaba da takdiri hiç haketmiyor değil kanımca.