Lina Ghotmeh Architecture, Hermès için yeni deri ürünleri atölyesi tarafından tasarladı. Deri işcileri ve eyerciler için olan “Maroquinerie de Louviers”, Hermés’in Normandy bölgesindeki uygulama merkezini oluşturuyor.
Mimar Lina Ghotmeh, Beyrut’taki geçmiş yaşamını çağrıştıran çalışma pratiğini “geleceğin arkeolojisi” olarak tanımlıyor. Her proje, bir yerin tarihinin izleri ve anılarını kullanarak titiz araştırma ve yeni tasarımlardan gelişiyor.
Ghotmeh: “Bu proje, ustalığın hem bir başlangıç hem de bir bitiş noktası olarak Hermés’in tarihi ve değerleri üzerine bir yansıma şeklinde beliriyor. Mimarın araştırması, arazinin geçmişi ve Normandiya bölgesinin nemli ve killi toprağını da içine alan çevresinin özelliklerinin değerlendirilmesinin bir çalışmasını içeriyor.
“Yapıyı bir müze, kültür merkezi, konut ya da bir fabrika olarak düşünebilirsiniz. Asıl önemli olan yapının mimarisinin etkili, güzelliği meydana getiren, çevresinin hikayesini anlatan, ve hepsinin üstünde Hermés Tasarım Evi’nin hikayesini yansıtmasıdır.”
500.000’den fazla tuğla kullanılarak, terkedilmiş bir endüstri bölgesinde inşa edilen, 6.200 m² alana sahip atölye ahşap strüktüre sahip bir yapıda. Bu tuğlalar, Louviers bölgesinden tam 70 kilometre uzaklıktaki bölgeden gelen toprakla yapılmışlar ve böylece projenin çevresel etkisini miniminize ederken aynı zamanda Normandy bölgesinin tuğlacılarının ustalıklarını da gözler önüne seriyor. Yapının girift strüktürü, usta duvarcıların yeteneklerinin bir vasiyeti olarak öne çıkıyor. “Büyük açıklıklı kemerler atölyenin iskeletini takip ediyor” diyor Ghotmeh ve devam ediyor: “Tuğla yapısının manifest bir formu olarak kemerler, devinimi somutlaştırıyor ve dört nala giden bir atı anımsatıyor.”
Yeni bina, ilk kez Paris’in dışında kurulacak Hermes’in binicilik konseptli atölyesini içeriyor — bundan dolayı Ghotmeh’in tasarımı “atlara bir övgü” olarak nitelendiriliyor.
Yapının tasarımında, Hermés Tasarım Evi’nin değerli gördüğü birçok motif yansıtılmış: markanın ikonik ipek eşarbını andıran atölyenin kare formu; yenilikçi konstrüksiyon ve mimari detay düzeyi, usta zanaatçıların keskin hareketlerini anımsatıyor.
Arazide inşaat öncesi yapılan arkeolojik kazılarda tarih öncesi topluluklardan gelen deri işlemeciliğine atfedilen paleolitik çağdan kalma bir dizi çakmaktaşı açığa çıkarılmış. Kazılarda bir atın çene kemiğinin bulunmasıyla birlikte arazinin Hermés’in tarihiyle olan sembolik bağlantısı güçlenmiş.
Atölyenin kemerli geçişleri, doğal ışık ve havalandırmadan faydalanan cumbalar yaratıyor. Ayrıca, tavan açıklıkları, yapay ışıklandırma ihtiyacını azaltarak mekan boyunca dağılmış bir aydınlatma veriyor. Yapının enerjisi jeotermal enerjiyle karşılanıyor. 2.300 m² alan kaplayan güneş panelleri, Hermés atölyesinin enerji kullanımında kendi kendine yeten bir sistem sağlıyor. Araziden kazılmış toprak, Belçikalı peyzaj mimarı Erik Dhont tarafından yürütülen bir projede üç hektarlık hafif engebeli bahçeler yaratmak için kullanılmıştır. Yerel biyolojik çeşitliliği koruyacak şekilde bahçeler, yağmur suyunu yakalayan ve su tablasına ileten bir sistem içeriyor.
Hermés’in yeni atölyesi için yapılan biyoklimatik tasarım yüksek çevresel amaçlar barındırıyor. Lina Ghotmeh’e göre bu amaçlar “cisim ve zanaatçı, zanaatçı ve mekan, mekan ve peyzaj arasındaki birleşim”de buluşuyor. Yapının pasif tasarımı, düşük karbon ayakizi ve yenilenebilir enerji kaynakları, Hermés’in çevresel amaçlarına hizmet ediyor.
En yüksek enerjiye ve karbon seviyelerine ulaşan Maroquinerie de Louviers, karbon ayakizini azaltıcı verimli işleyişe sahip pozitif enerjili bir yapı olarak şu zamana kadar, Ghotmeh’in başlangıçtan itibaren sürdürdüğü bir standart olan Fransız E4C2 standardına erişmiş tek endüstriyel yapı olmuş.
“Deri, toprak, tuğla ve ahşapla beraber yapı doğayla bir birliktelik içinde yaşıyor.”, diyor Ghotmeh ve ekliyor: “İnşasından günlük işleyişine kadar herşey yapının doğal çevresini benimsemesini, uzanmasını ve tamamlamasını sağlayacak şekilde tasarlanmış.”
Hem mimari olarak kendini hissettiren hem de enerji pozitif olan bir yapı olmuş.
Ortasında yer alan meşe ağacına sahip açık bir avlu, atölyeye gelen ziyaretçileri karşılıyor. Bu mekan, zanaatçılar için bir buluşma ve toplanma noktası olan ve “plaza” olarak tanımlanan iç bir meydana açılıyor.
1821 tarihli Théodore Géericault tablosu “Epsom Derby”den esinlenen Fransız sanatçı Emmanuel Saulnier tarafından yapılmış sanat eseri tavanda asılı duruyor. Saulnier’in eseri, her biri Hermés’in eyer yapımcıları tarafından özel yapılmış asılı deri üzengi kayışlar, yedi büyük paslanmaz çelik iğnelerden yapılmış. Hermés: “Bu yatay çizgiler ışıklı fırtınalı gökyüzü altında atların hareketini anımsatıyor ve usta bir elin zanaatkar hareketine bağlantı yapıyor”
Atölyenin teslim alma bölgesinde, Ghotmeh “yapının yaşamını hissetmek” dileğiyle birçok gereklilik için küçük bir ofis tutuyor: “Gün boyunca, deri işleme aletlerinin sesleri, örtülü mekanlarla müzikal sesler yaratıyorlar — duvarları kaplayan akustik paneller duyusal komforu sağlıyorlar.” Ghotmeh ayrıca zanaatçıların iyi mizahlarından, kahkahalarından ve eğlencelerinden keyif aldığını belirtiyor.