MAD'in sanatsal bir ifade kattığı “Işığın Tüneli”, 2018 Echigo-Tsumari Triennale vesilesiyle açıldı.
Ma Yansong liderliğindeki MAD Architects, Japonya’nın Niigata vilayetindeki Kiyotsu Geçit Tüneli’nin restorasyonunu tamamladı. Yeniden canlandırma projesi, tarihi gözetleme tüneli boyunca, bir zamanlar bölgeyi güçlendiren kültürel enerjiyi geri getirme niyetiyle birkaç kalıcı sanatsal mekânın kurulumunu öngörüyor.
Japonya’daki Echigo-Tsumari; dağlık araziye ve geleneksel çiftçilik yöntemlerinin uygulandığı tarımsal bir alan olan “satoyama”ya ev sahipliği yapıyor. Zengin bir doğaya sahip olmakla birlikte, bölge yavaş yavaş yaşlanan ve azalan bir nüfustan muzdariptir. Bu, genç ve kırsal kesimin büyük şehirlere iş veya eğitim fırsatları için göç ettiğini gösteriyor. Bu durum, Japonya genelinde yaşlı (65 yaş üzeri) nüfus ortalaması %27.7 iken bu bölgede %37 olmasına neden olmuştur.
2000 yılında Fram Kitagawa, Echigo-Tsumari Triennale’yi bölgede kaybolan kültürel enerjiyi geri kazanmanın bir yolu olarak kurdu. Echigo-Tsumari Sanat Alanı, 760 kilometrekareden uzun bir alana yayılıyor ve 200 köyde yaklaşık 160 sanat eserine ev sahipliği yapıyor. Sanat enstalasyonları, dünyaca ünlü sanatçılar ve yerel halkın iş birliği ile bölgedeki alanlarda, ormanlarda, boş evlerde, okullarda ve diğer terk edilmiş alanlarda gerçekleştiriliyor.
Geçmiş dönemlerden gelen eserler, çevreyi kültürel olarak zenginleştirmenin bir aracı olarak, Triennale’in sona ermesinden sonra bile, yerel çevrenin ayrılmaz bir parçasını oluşturuyor. Dinamizmini yitirmiş ve izole edilmiş bir toplulukta, Echigo-Tsumari Triennale, insanları yerle olduğu kadar, birbirleriyle de yeniden birleştirmeyi amaçlıyor. Ziyaretçiler sanat eserlerini incelerken, taraçalı pirinç tarlalarını fiziksel olarak geçmeleri veya kayın ormanında yürümeleri gerekiyor. Böylelikle, insanların doğa ile nasıl ilişki kurabileceğini, toprağı sanat ve kentsel canlanmanın devam eden kültürel çalışmalarıyla birlikte nasıl işleyebileceğini gösteren yeni bir model ortaya çıkıyor. Bu model aynı zamanda, farklı jenerasyonlar ve komşu bölgeler arasındaki iş birliğini de teşvik ediyor.
2018 programının bir parçası olarak, MAD Architects, farklı kaya oluşumlarını kesen ve Japonya’nın üç büyük uçurumundan birinin panoramik manzarasını sunan tarihi 750 metrelik bir geçit olan Kiyotsu Geçit Tüneli’ni canlandırmaya davet edildi.
Doğanın beş elementinden (ahşap, toprak, metal, ateş, su) yararlanan MAD’in planı, çeşitli mimari alanların ve sanatsal atmosferlerin gerçekleştirilmesiyle tarihi tünel boyunca noktaları dönüştürmekti. Tasarımlar; insan ve doğa arasındaki ilişkiyi yeniden düşünmemizi sağlıyor ve toprağın görkemli güzelliği ile yerel halkı ve ziyaretçileri yeniden bir araya getiriyor.
“Periskop” (Ahşap)
Tünelin zemin katında kafe, hediyelik eşya dükkanı (yerel yapım el sanatları ile) olarak hizmet veren küçük bir ahşap kulübe inşa edildi. Üst seviyedeki eğimli sedir çatının içinde spa bulunuyor. Yuvarlak bir açıklık – “Periskop” – tavandan çatıya doğru açılıyor. Çatıya naif bir müdahale ile yerleştirilen, çevresindeki alanın doğasını yansıtan mercekler sayesinde, ziyaretçiler açık alanda doğal manzaranın keyfini çıkarırken, bir yandan da ahşap iç mekanın sıcaklığı içinde dinlenip ayak banyosu (foot bath) yapabiliyor.
“Renklerin İfadesi” (Toprak)
Tünel girişi restore edilerek eski ihtişamına kavuşturuldu ve yakın zamanda renove edilen pasajlara yönelim sağlandı. Doğal yollarla aydınlatılan tünel boyunca, her bir gözetleme noktası orayı tanımlayan bir dizi farklı renk ile donatıldı. Mekânın esrarengizliği müzikle birleştiğinde, merak uyandıran, ince ama dinamik bir ortam yaratıldı.
“Görünmez Kabarcık” (Metal)
Gözetleme noktası renovasyonlarından ilki “Görünmez Kabarcık” oldu. Başka bir dünyadan iniyormuş gibi gözken kapsül benzeri yapı, tünelin siluetini yavaşça yansıtıyor. Tuvalet olarak işlev gören, geçite bakan duvar şeffaftır. Bu dış pencere, içten dışa tek yönlü görüşlere izin veren, kamusal ve özel kavramlarla oynayan metalik bir filmle kaplıdır. Sessiz bir kaçış yeri olan mekan; yalnız kalınabilecek, kendini birden kamusal bir ortamın ortasında bulmanı sağlayan samimi bir alan sağlıyor. İnsanların, hiç kimsenin onları izlemediğini düşündüklerinde nasıl tepki verdiklerini sorgular – ideal bir inziva köşesi.
“Damla” (Ateş)
İkinci gözetleme noktasının eğri yüzeyi boyunca “çiğ damlaları” yerleştirildi. “Damla”, bir dizi yansıtıcı açıklıktan oluşan, belirsizlik pencereleri gibidir. Doğal çevresini yansıtarak gerçeklik duygusunu korurken aynı zamanda tavanda ve duvarda asılı duran gerçeküstü su moleküllerine benzer. Bu dışbükey aynalara baktığımızda, ateşli kırmızı aydınlatma sayesinde doğa ile alternatif bir bağ kuruyoruz.
“Işık Mağarası” (Su)
Restorasyonun en çok hissedildiği nokta “Işık Mağarası” formudur. Yarı cilalı paslanmaz çelik; tüneli, ayrı kaya oluşumlarını, yemyeşil alanları ve hazine arazisinin turkuaz sularını kapalı alana çekiyor. Su havuzu, rüzgarın esintisiyle hafifçe dalgalanıyor. Buna karşılık, mağaradan yansıyan geçitten imgeler, kendilerini doğanın sonsuz bir yanılsaması haline getiriyor. “Işık Mağarası” nın özü, bir zamanlar karanlık ve nemli tünele bir sonsuzluk hissi uyandırarak bir hafiflik ve durgunluk getirerek, ebedi yalnızlık duygusunu hissettirmektir.
MAD’in “Işık Tüneli”, sanat ve doğanın bir toplumu yeniden canlandırmak için nasıl bir araya gelebileceğini gösteren sanatsal bir dönüşümdür. Kurulumların her biri, ziyaretçilerin gözlemci rolünü aşabileceği ve aktif bir katılımcı haline gelebileceği, bireylerin kendilerini doğada beklenmedik şekillerde yerleştirmelerine olanak tanıyan şiirsel bir alan oluşturur.