Emre Arolat Architects (EAA) internet üzerinden yaptığı bir açıklama ile Mardin Artuklu Üniversitesi İbadet Kompleksi'nin tasarımını üstlendiğini duyurdu.
Ofis tarafından yapılan açıklama şu şekilde; “Mardin Artuklu Üniversitesi’nin Mardin-Diyarbakır yolu üzerinde konumlanan yeni yerleşkesinde yer alacak ibadet kompleksinin tasarlanması ve gerçekleşmesi amacıyla, yarışma niteliğinde olmayan bir proje elde etme süreci öngörülmüş, iki ön tartışma toplantısı ve bir fikir projesi hazırlama evresiyle bir de sunuş aşamasından oluşan bir tür çalıştay düzenlenmiştir.
Süreç neticesinde EAA – Emre Arolat Architects tarafından tasarlanan proje, gerçekleştirilmek üzere uygun görüldü.”
3 yorum
Üniversitelere, bugünün Türkiye Cumhuriyeti’nin içinden geçtiği siyasi, dini koşullar dikkate alındığında, ibadet mekanlarını yerleştirmek, çağdaş mimari tasarım dili ve star mimarları bunda kullanmak ciddi bir eleştirel pozisyonu gerektiriyor. Sayın profesörler, sizden bu toplumun beklediği ve ihtiyaç duyduğu şey bilim yapmanızdır. İbadetinize saygı duyulur, ama bu sizin özel alanınız kapsamındadır. Beş vakit namaz kılabilir, bayramda kurbanınızı kesebilirsiniz. Ama bunlar üniversite işlevinin bir parçası değildir, olmamalıdır. –her dönemin kendini yansıtan mimari dili, üslubu olduğu gibi, kendine özgü akademisyen profili de beliriyor, ama, dinle içiçe mimar adaylarının ülkeye nasıl faydası olacak, herhalde göreceğiz. Hasan Yılmazer.
Hala böyle düşünenler var olduğunu biliyorum da böyle arada görüntü vermesi iyi oluyor.
Üniversite de ibadethane olmasın demek düpedüz ayrımcı ve ötekileştirici bir yaklaşım. Nasıl kantin varsa, tuvalet varsa, dükkanlar varsa bir ihtiyacı karşılayan ibadethane de elbette olmalı. Laiklik insanların ibadet olanaklarını ellerinden almak ya da namazını ancak evinde kılabilirsin demek değil. Her bireyin dini inanışını özgürce yerine getirmesini sağlamak bu kadar zor olmamalı.
Öte yandan bununla bağlantılı olduğuna gönülden inandığım içki meselesi. Üniversitelerde içki yasağı kadar bencil ve ayrımcı bir davranış da olamaz.
Biz hep yasak üzerinden gidiyoruz. Madem öyle benden de iki yasak:
1- Üniversitelerde ibadethane yapmamak yasak.
2- Üniversitelerde içki satmamak, kokteyllerde vb kullanılmasına izin vermemek yasak.
Bu ikisi kimsenin hakkını elinden almıyor ama hakkı alınanların (namaz kılmak isteyen, içmek isteyen) haklarını koruyor.
Affınıza sığınarak, bu projenin, müellif bürosu adına açıklama yapan bir kardeşlimizin şu ifadesine dikkatinizi tekrar çekmek istiyorum.. “Müslümanlar, Süryaniler ve Yezidiler dışında, üç dinle ilişkisi olmayanların kullanacağı bir meditasyon alanı da yer alacak !..” buyurmuş.. Vay anasına sayın seyirciler !… Meditasyonun dinle ilişkisi olmadığını sananların, ibadet mekanına soyunması bir başka yaman çelişki !. Bu aralar cami tasarımına balıklama dalan ünlülerimizin çoğalması da pek hoş bir tesadüf !.. Yanlış anlaşılmasın, hiçbir itirazım yok.. Herkes şansını denemeli.. Ama hakkını da vermeli..
Bir hastane planlarken, nasıl ki nerede ise doktor kadar hastaneyi, pastane tasarlarken de pastacı kadar pastaneyi bilmek zorunda isek, sıra camiye geldiğinde de ibadetin sadece görsel ritüelini değil, az biraz anlamını da bilmek zorundayız.. Okullarımızda, en az yetmiş yıldır bu konuya girmekten ödü patlayan sevgili hocalarımız yüzünden, ortaya böyle mimarlar çıkmasını yadırgamıyorum.. Elalemin kilisesi çağdaş mimarlığın da uç örneği olurken bizim camilerin zavallı hali bu basiretsizliğin sonucudur..
Gelelim tekrar meditasyona.. Binlerce yıldır, önce suyla temas, ardından bedendeki enerjiyi devindiren hareketler ve en sonunda; dua, tefekkür, rabıta, zikir gibi, aslında “derin düşünce” demek olan, yani düpedüz “meditasyon” tavsiye edilmiştir bütün dinlerde.. Din nedir bilmeden dînî mekana kalkışmak, ancak bizim sosyetenin gülü mimarlara yakışır.. Tabii bir de her şeyi bilen ama yaşadığı toplumu bilmeyen, jüriliğe soyunan hocalarımıza !.. İbadet mekanı; bu tasarımda olduğu gibi bireysel yalnızlığı değil, birlikteliği yansıtan, fakat içsel dinginliğe fırsat tanıyan mekandır.. Evet, hiç de kolay değil. Olay; bir çatı, bir minare ile bitmiyor…
Allah kabul eder eminim. Çünkü hiç karışmaz.. Ama tarihsel süreçte toplum kabul eder mi ?.. Çok şüpheliyim..