Mark Twain’in İstanbul’u Kaleme Aldığını Biliyor muydunuz?

Amerikalı yazar Mark Twain 1867 senesinde Kutsal Topraklar’a düzenlenen bir gezi sırasında İstanbul’u da ziyaret etmiş ve ilginç üslubuyla dönemin İstanbul’unu betimlemişti.

Quarker isimli gemiyle, Ağustos 1867 İstanbul’a geldiği düşünülen Twain, o dönemin diğer Batılı gezginleri gibi İstiklal Caddesi’nde yer alan bir otelde kalmış ve “The Innocents Abroad or The New Pilgrims’ Progress” başlıklı kitabında Tarihi Yarımada, Haliç ve Üsküdar ve çevresine yer vermişti.

Deniz yoluyla İstanbul’a ulaşan yazar ilk olarak şehrin coğrafi konumunu betimlerken, şehri “(…) Demirlediğimiz yerden bakınca şimdiye kadar gördüğümüz en güzel kent” şeklinde nitelendiriyor. Ancak şehre ayak bastığında bu “çekiciliğin ve soylu görüntünün” kaybolduğunu söyleyen yazar, “Kıyıya doğru yola çıkışınızdan geri dönüşünüze kadar geçen zaman içinde nefret ediyorsunuz bu şehirden. Kara uçsuz bucaksız bir sirkti. Daracık sokakları, arı kovanlarından daha kalabalıktı. (…)” sözlerine yer vermiş. Sokakları, dükkanları, sosyal ortamı aynı eleştirel üslupla betimleyen yazar “İstanbul’da bir sokak, insanın görmesi gereken bir yer, ancak sadece bir kez” diyor.

Batılı gezginlerin oldukça ilgisini çeken ve İstanbul’da en çok betimlenen yapılardan birisi olan Ayasofya için ise Twain çağdaşlarıyla aynı görüşü paylaşmamaktadır: “Ben Ayasofya Camisi’nden pek etkilenmedim. Zevksizin biriyim, ondan herhalde. Neyse, lafı uzatmayalım. Ayasofya, kafir diyarının en yaşlı ve külüstür alanı. İlgi çekmesinin tek nedeni bir Hristiyan kilisesi olarak yapılıp Müslüman fatihler tarafından pek fazla değiştirilmeden camiye çevrilmesi. (…) Kubbenin St. Pierre’inkinden daha muhteşem olduğu söyleniyor ancak pisliği kubbesinden daha müthiş, bundan hiç söz eden yok. (…) Her yer ak saçlı geçmişin izlerini taşıyor, ama güzellikten yoksun, duygu yaratmaktan uzak. (…) Ayasofya’yı kendinden geçerek övenler, o lafları, her kiliseyi ‘değerli eleştirmenlerin pek çok yönden dünyada eşi görülmedik, fevkalade bir yapı olarak kabul ettikleri’ diye anlatan gezi rehberlerinden ezberlemişlerdir mutlaka.”

Binbirdirek Sarnıcı’na da kitabında yer veren Twain, Kapalıçarşı’yı ise “İstanbul’daki Büyük Çarşı’yı tek bir çatı altında belki binlerce küçük dükkanın toplandığı ve üstü kemerli, dar sokaklar tarafındn sayısız küçük bloklara bölünmüş dev bir kovan” diye anlatmanın yeterli olduğunu ve yapının görülmeye değer bir yer olduğunu belirtiyor. Kapalıçarşı’da dikkatini çeken ise sosyal doku olmuş ve “Çarşı, hayat, hareket, ticaret, pislik, dilenci, eşek, seyyar satıcı, hamal, derviş, alışverişe çıkmış soylu Türk kadınları, Yunanlılar ve dağlardan, en uzak yörelerden gelen garip kılıklı, garip görünüşlü Müslümanlarla dolu” sözlerine yer vermiş.

İstanbul’da dönemin gazeteciliğini de eleştirel bir gözle değerlendiren yazar, genel olarak gezginlerin yaptığı üzere bir Türk hamamını ziyaret etmiş ve hayalkırıklığını “Doğu’yu anlatan gezi kitaplarıyla aldatıldığımı düşündükçe sabah kahvaltısında bir seyyahı yiyesim geliyor” diyerek ifade ediyor. Yıllar boyunca Türk hamamının mucizelerini düşlediğini dile getiren yazar ziyaretini ise şöyle anlatıyor: “Beni mermer karolarla kaplı, büyük bir avluya aldılar. Avluyu çevreleyen balkon tarzındaki geniş bölmelerin trabzanları boyasız, yollukları köhneydi. Bölmelerdeki büyük, harap sandalyelerin kirli şilteleri, üzerlerinden geçen dokuz kuşağın izlerini taşıyordu. Geniş, çıplak ve iç karartıcı bir yerdi burası. Avlu ambara, bölümler ahıra benziyordu. (…) Zindan şimdi sıcak havayla dolmuştu. Beni daha yüksek ısıya dayanacak kadar ısıttıktan sonra ıslak, kaygan, buhar dolu bir odaya alıp ortasındaki platformun üzerine yatırdılar. (…) Sıcak suları seller gibi üzerime döktükten sonra başıma bir sarık sardı, vücudumu da kuru masa örtüleriyle kundakladı. Bölmelerdeki tavuk kümesi gibi yerlerden birine götürüp Arkansas gibi yataklardan birini işaret etti. Sıska hizmetkar yine nargile getirdi ama hemen geri postaladım. Ardından şairlerin kuşaklar boyu vecd ile övdükleri dünyaca ünlü Türk kahvesi geldi. Doğu lüksüne ilişkin düşlerimden kalan son umutla kahveye sarıldım. Bu da bir başka aldatmacaydı”

Dönemin seyahat kültürü sonucu büyük talep gören seyahatnamelerde yazılanların aksine Doğu’nun yapılarına ve sosyal hayatına bambaşka bir perspektiften bakan Mark Twain’in, eleştirel ve eğlenceli üslubuyla kaleme aldığı seyahatnamesi yazarın okunması gerekli eserlerinden birisi.

Etiketler

1 Yorum

  • cigdem-yontem says:

    eglenceli falan degil bence resmen eleştirmiş..hic mi iyi bir sey gorememiş yani?? ne ile karsılastırdıgına da baglı tabi ama o zamanlarda daha neyin nasıl oması gerekiyordu ki..

Bir yanıt yazın