Geçtiğimiz hafta sonu Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'de gerçekleşen 'Masumiyet Müzesi Sempozyumu' gerçekleşti.
Geçtiğimiz hafta sonu Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’de gerçekleşen ‘Masumiyet Müzesi Sempozyumu’, cumartesi sabahı Rektör Prof. Yalçın Karayağız’ın, Pamuk’un Masumiyet Müzesi ile İstanbul’a kazandırdığı görsel belleği övdüğü kısa konuşmasıyla başladı ve Orhan Pamuk’un ‘Şeylerin Masumiyeti’ isimli müze kataloğunu nasıl yazdığını anlattığı nispeten uzun konuşmasıyla son buldu.
Her anı kalabalık olan sempozyumun ilk bildirisini Prof.Dr. Jale Parla sundu: ‘Masumiyet, Müze, Merhamet’. Parla, o konuşmasında müzenin olası ziyaretçilerine verilebilecek en güzel ipucunu verdi: “Bir müzenin masumiyetle ilişkilendirilebilmesi için, o müzenin içindekilerin yalnızca merakla, hayretle ve hayranlıkla değil, merhametle de seyredilebilmesi gerekir.”
Parla’yı; Nişantaşı, Fatih ve Boğaz’ın anlatıldığı ‘İstanbul/Orhan Pamuk’un Edebi Müzesi’ ve ‘Masumiyet Müzesi ve Orhan Pamuk 1’ oturumları izledi. Burada, Prof.Dr. Turan Karataş, ‘Masumiyet Müzesi’ni Gerçeklik, Sahicilik ve İnandırıcılık Bağlamında Okumak’ başlıklı bildirisinde Pamuk’un ‘Saf ve Düşünceli Romancı’ kitabındaki “Roman sanatının temel derdi, hayatı doğru temsil etmek” cümlesinden hareketle romanın gerçekliğini sorguladı. 1970’lerde babanın karşısında sigara içmenin imkânsızlığı ve roman kahramanı Kemal’in yaz kış ceket giymesi gibi eleştirilerle Pamuk hayranlarını epey sinirlendiren bildiriyi Esin Pervane’nin “Mutluluk: Kayıp Bütünlüğe Yolculuk” başlıklı konuşması izledi. Pervane, mutluluk kelimesinin romanda 264 defa geçtiğini belirterek başladığı konuşmasını Kemal’den bir cümleyle bitirdi: “Mutluluk, insanın sevdiği kişiye yakın olmasıdır sadece.” Aynı oturumda Asuman Kafaoğlu Büke, “Masumiyet Müzesi’nde Duran Zaman, Akan Zaman” başlıklı bir bildiri sundu ve romanı zamanlara, Kemal’in bir daha asla yalan söylemeyeceğine dair babasının başı üzerine ettiği yeminle ayırdı. Kemal yalan söyledi, babası öldü ve hayatın üzerine bir uğursuzluk çöktü. Ne oldu? Kemal, nişanlısından ayrıldı. Füsun başkasıyla evlendi. Romandaki zaman da akan, dondurulmuş ve geçmiş olarak üçe ayrıldı.
İlk gün, Zeki Demirkubuz’un ‘Yeşilçam’ın Masumiyeti’ üzerine Zahit Atam’la yaptığı söyleşiyle sona erdi. Demirkubuz’un ‘Masumiyet’ filminin uzun uzun tartışıldığı söyleşinin sonunda Atam, kitabın ‘ne fena bir şey’ olduğunu söyledi ve Demirkubuz da ona kısmen katıldı: “Pamuk’a Kar’dan sonra bir şeyler oldu. Olmadı yani.” dedi. Gün, Masumiyet Müzesi’nin hikâyesini anlatan ve 12 yılda tamamlanan ‘Adım Adım Masumiyet Müzesi’ isimli belgeselin izlenmesiyle sona erdi.
Pazar günü, yani dün, sempozyumun ‘Aşk/Kadınlar ve Erkekler’ isimli oturumunda Deniz Şimşek, Pamuk’la bir okur olarak tanışma ve bir ada değil, kıta keşfetme serüvenini paylaştı. Aynı oturumda Doç.Dr. Talat Parman, “Nedir Kemal’in hastalığı?” sorusuna anımsama, yineleme ve özümseme hallerinin farklarını anlatarak cevap verdi. Günün sonunda Orhan Pamuk da dahil olmak üzere ‘Masumiyet Müzesi’ çalışanları, bir bir deneyimlerini anlattı. Pamuk, bu müzeyi neden yaptığını samimiyetle söyledi: “Bilmiyorum, bilmek de istemiyorum.”