“Mimari Medyada Söylemler” konferansı mimari medyanın yapılı çevre üzerindeki rolünden, basılı yayın/dijital yayın ikilemine, mimari medyadaki talep ve iktidar ilişkilerinden mesleki sorunlara dek pek çok konu tartışıldı.
Arredamento Mimarlık dergisinden Uğur Tanyeli, Mimarlık dergisinden Bülent Tuna, Yapı dergisinden Yasemin K. Enginöz, Kolokyum.com’dan Evren Başbuğ, Mimdap’tan Hasan Kıvırcık ve Arkitera’dan Ömer Yılmaz’ın konuşmacı olarak yer aldığı konferansın temel konusu, yayınların mimarlık medyası ve mimarlık gündemi üzerindeki rolü oldu.
Medyanın gündem belirlemede bir rolü olmadığını ama toplumu sosyalize etmek açısından büyük bir etkiye sahip olduğu görüşünü savunan Güvenç ilk sorusunu Uğur Tanyeli’ye, yöneltti. Mesleğin gidişatını çok vahim görmediğini ancak mimarlığı Türkiye için tek bir boyuttan ele almanın mümkün olamayacağını belirten Tanyeli, Türk mimarisinin medya ile ilişkisine dair olarak ise “Türkiye’de bütün mimarlık dergileri İstanbul’da satılır,” dedi. Ankara ve İzmir’in aktif gözüktüğünü ancak medyadaki aktifliğin İstanbul ile kıyaslanamayacağını belirtti. 80’lerde Ankara için durumun çok daha farklı olduğunu ancak İstanbul’un üretim, tüketim ve yeniden üretimde çok daha önde olması sonucu tüm reklam verenlerin burada toplandığını söyledi. “Sizde yayınlandıktan sonra iş portföyüm arttı,” diyen birçok mimarla karşılaştığını ancak küçük bir şehirde mimari bir mecrada yayımlanmanın daha fazla iş alma açısından pek bir işe yaramayacağını belirtti. Uğur Tanyeli, esas sorunun “Mimari mecralara kimler neden ihtiyaç duyar?” olduğunu söyledi. Tanyeli’nin görüşüne göre Mimarlar Odası kaynaklı yayınlar ve dijital kaynaklar bedelsiz, erişilebilir olmaları nedeniyle daha farklı bir konumda yer alıyor. Diğer şehirlerdekilerin mimarlık dünyasına değebileceği yegane kaynakları oluşturuyor.
Medyanın iletişim aracı olarak gündem oluşturma ve belirleme gücüne dair olarak Bülent Tuna, asıl belirtmek istediği konunun mimarlık medyasının yapılı çevre üzerindeki rolü olduğunu vurguladı. Bu alanda ilk sırada devletin yer aldığını ve ilk akla gelenin TOKİ olduğunu belirten Tuna diğer aktörleri ise sırasıyla yerel yönetimler, uluslararası gayrimenkul firmaları olarak tanımladı. Mimari yayınların yapılı çevreyi beslemediğini öne sürdü. Uluslararası gayrimenkul şirketlerinin akımlarının bombardıman şeklinde Türkiye’ye de geldiğini ve devasa bina hevesinin burada da başladığını söyledi.
Yaptığı kısa araştırmaya dayanarak Türkiye’de toplamda 100’ü aşkın mimari kaynak olmasına rağmen, mimarların etkinliğinin yeterli düzeyde olmadığını vurguladı. Bununla birlikte mimari medyayı sadece resimli baskılar olarak tanımlamanın haksızlık olacağını belirten Tuna, ciddi dergilerin varlığına, yayınların çok olmasının farklılıklara olanak tanıdığına dikkat çekti ve ekledi: “Medyanın toplumdaki mimarlık kültürünün gelişmesinde etkili olacağını düşünüyorum.”
Medyayı bir ortam olarak ele alan Yapı Dergisi’nden Yasemin Enginöz medyanın sadece yayınları kapsamadığını, çok fazla etkinlik yapıldığını ve mimarlık medyasının aslında bir bütünü kapsadığını belirtti. Enginöz, yapı sektörü ile oldukça iç içe olan mimarlık medyasının sadece mimarlık ile sınırlanamayacağını ve kitlenin tamamına hitap etmesi gerektiğini vurguladı.
Süreli, kişisel ve dijital yayınların yanı sıra çok yaygın olan dekorasyon dergilerinin varlığına dikkat çeken Enginöz, mevcut ortamda dijital yayınların hem kolay erişilebilir hem de maliyetsiz olması açısından çok daha yaygınlaşabileceğini ve mimarlığın doğru anlatılmasında, gündemin belirlenmesinde oldukça ön açıcı olabileceğini belirtti.
Arkitera’nın kurucu ortağı Ömer Yılmaz, Arkitera.com’un Hüseyin Kahvecioğlu’nun kurmuş olduğu Anaftar Pafta’dan sonra mimarlık alanındaki ilk internet yayını olduğunu belirtti. Yılmaz’a göre mimari medyada 4 önemli aktör var ve bunlar: Arkitera, Yapı Endüstri Merkezi, Tasarım dergisi ve Depo. Arredamento Mimarlık Boyut yayınlarının prestij dergisi. XXI dergisi ile Mimdap ise kendi güçleri ile ayakta kalmaya çalışıyor. Peki tüm bunların ötesinde mimarlık nedir ve kimlere hizmet ediyor? Mimarlık mesleğinin icrasında en önemli aktörün kamu değil yatırımcı olduğunu savunan Yılmaz, Türkiye’nin kurallar içinde hareket eden nitelikli geliştiricilere ihtiyacı olduğunu vurguladı. Ancak yine de mimarlık medyasının yapı sektörü üzerinden beslendiğinin üzerinde önemle durdu.
Mimdap’ın kurucusu Hasan Kıvırcık, Mimarlar Odası yayınlarının yapılı çevreyi belirlemediğini öne sürdü. Bu görüşe göre mimarlık ve toplum buluşması mimarlığınbü daha nitelikli bir hale gelmesine katkıda bulunamıyor. Yayınlar kadar izleyicilerde de sıkıntı olduğunu belirten Hasan Kıvırcık bunun nedenini ise mimarlığa dair önemli konuların izleyiciler arasında pek kabul görmemesine bağladı. “Dijital yayınların ortaya çıkması ile birlikte basılı yayınların azalması, görsel öğelerin öne çıkarak yazılı kaynakların ikinci planda kalması bu alana dair ciddi bir okuma sıkıntısı yarattı,” diyen Kıvırcık, Dünya’nın okumaktan çok baktığını ve artık günümüz dünyasının bir imajlar dünyası olduğunu ekledi.
Kolokyum.com ise dijital medya konusunda daha farklı bir alan benimsemiş. Kendilerini yayıncı olarak görmediklerini belirten Kolokyum.com’un kurucusu Evren Başbuğ, sözlerine sitelerini mimar kimlikleri ile paralel olarak şekillendirdiklerini de ekledi. “Kelime anlamıyla yayıncı bir bilgi aktarımında aracı kurumsa evet yayıncıyız ama geleneksel olarak düşünürsek farklı bir noktadayız,” diyen Başbuğ, editöryal kadroların subjektif ürünler ortaya çıkardığını ve geri dönüş kanallarının kapalı olduğunu vurguladı. Kendi sistemlerinde sabit bir kadronun olmadığını, sadece teknik konularda ve düzenleme aşamalarında destek sağlayan bir ekiplerinin bulunduğunu söyledi. Geri dönüşün anında gerçekleştiği bu ortam, ürün ve kullanıcı arasındaki doğrudan bir etki-tepki ilişkisini ve kullanıcılar arasındaki network sağlayan bir sistemini mümkün kılıyor. Kendilerini görmek istedikleri yer de Başbuğ’un belirttiği üzere tam da bu nokta.
Kenan Güvenç’in Arredamento Mimarlık’ın kendini nasıl konumlandırdığına dair sorusuna bir cevap vermek istemediğini belirten Uğur Tanyeli mimarlığın çok farklı alanları ve anlamları olduğunu belirtti. Medya ve mimarlık arasındaki ilişkinin zorluğuna ve mimari medya kullanıcılarının monolotik bir bütün olarak ele alınamayacağına değinen Tanyeli, bu alanda sayısız aktör bulunduğunu ve dijital medya ile basılı yayınların konuları ele alış ve sorgulayış biçimlerinin büyük farklılıklar taşıdığını ekledi.
Dijital yayının basılı yayınları öldürdüğü tartışması ise konferansın başka bir boyutuydu. Günümüz koşullarında basılı yayınların dijital medya ile rekabetinin çok da bir anlam taşımayacağını vurgulayan Bülend Tuna, Mimarlık dergisi ilk çıktığında her şeyin ondan beklendiğini ve bu durumun işlerini oldukça zorlaştırdığını belirtti.
Kenan Güvenç’in “Ulusal mimarlık adına kamuoyu yaratılmasında mimarlık medyası etkin olabilir mi?” sorusuna ise Tuna bu konuyu birçok farklı platformda masaya yatırdıklarını ancak yeterli ilgiyi uyandıramadıklarını ve bu metine dair tartışma yaratma konusunda ciddi bir isteksizlik bulunduğunu belirtti.
Mimari medyanın mimarlığın kapalı çevresinin çözülmesinde önemli bir yere sahip olduğunu vurgulayan Yasemin Enginöz kitap ve dergi gibi statik yayınların yanı sıra Yapı’nın dijital medyada da akmasını planladıklarını belirtti. Güncel medya dendiğinde derginin bunu karşılamada yetersiz kaldığını vurgulayan Enginöz, dergi okuyucusunun ise farklı beklentileri olduğunu ekledi. Yapı dergisinin bir şeyleri kırma amacı gütmediğini belirten Enginöz dergi işinin seçici olmayı gerektirdiğini ve aynı seçiciliğe dijital yayın aşamasında da devam edeceklerini ancak artık herkese daha kolay ulaşabileceklerini ekledi.
Kenan Güvenç’in Arkitera’ya dair olarak “dijital medyada hem sosyo-iktisadi hem de imgesel bağlamda bir mimarlık borsası oluşturulabileceği” sorusuna basılı yayınlardan her zaman için daha çok reklam geliri elde edildiği cevabını veren Ömer Yılmaz, Türkiye’nin en çok reklam alan yayının RAF Ürün Dergisi olduğunu vurguladı. Arkitera’nın devamlılığının RAF ile sağlandığını belirten Yılmaz mimarlık medyasının kapitalist sistemden beslendiğini öne sürdü. Mimari medyanın gayrimenkul sektöründen bağımsız hareket edemeyeceğini ancak kişisel “blog”lardan ve özellikle Twitter’dan çok güzel muhalif yayınlar yapıldığından bahseden Yılmaz’ın görüşü basılı yayının çok yakında ortadan kalkacağı ve medyanın bireysel yayıncılığa doğru gideceği yönünde.
Mimarlar Odası’nın yayını olan Mimarlık dergisinin ise bugünün koşullarını karşılamada yetersiz kaldığını ve kadrosunun değişmesi gerektiğini söyleyen Ömer Yılmaz mimarlık politikasının mimarlık medyası ile oluşamayacağını belirtti. Bu bağlamda Mimarazzi’yi örnek veren Yılmaz popülizmle medyanın ayrı düşünülmemesi gerektiğini öne sürdü. Basılı yayının hep olması gerektiğini çünkü onun bir nirengi noktası oluşturacağını vurgulayan Yılmaz buna rağmen yazılı basının belirli bir çizgiden öteye geçemeyeceğini söyledi.
Üretim aşamasını çok katmanlı bir süreç olarak yorumladıklarını belirten Enginöz, konuya daha farklı bir noktadan yaklaştı. Enginöz’e göre dijital yayınların en önemli özelliklerinden biri aynı ürünün yeniden üretimine olanak sağlamasıydı. Sürecin ilk aşamasının üreticiye geri dönüş ikinci aşamasının ise ortama ve kamusal alana geri dönüş olduğunu belirten Enginöz, bu strüktürün geçişin geniş kitlelerce yapılmasını mümkün kıldığını belirtti. İdeal medya denen şeyin olmadığı, aralarda boşluklar bulunduğu ve bu boşlukların doldurulması gerektiği görüşünü savunan Enginöz, yaptıklarının da buna karşılık geldiğini söyledi.
Kolokyum.com’un ise bu bağlamda durduğu yer daha farklı. Mimari medyada durdukları noktayı yarışma bazlı olarak tanımlayan Evren Başbuğ, mimari paylaşım açısından bir platform sunduklarını belirtti. Başlarda proje elde etmek adına çok fazla efor sarf ettiklerini ancak şimdi yarışma sonuçları açıklandıktan sonra kişilerin kendi sayfalarında vakit kaybetmeden yayınladıklarını söyleyen Başbuğ, telif hakkı ile ilgili bir sorun yaşamadıklarını ekledi. Başbuğ’un görüşüne göre bu geleneksel medyanın ulaşamayacağı bir hız. Ona göre, basılı yayınlar tamamen ortadan kalkmasa bile kendini yenileyemeyen kaynaklar ortadan kalkacak.
Yasemin Enginöz ise içeriklerin söylem yarattığını belirtti. Telif hakkı bu kadar kolay dağıtıldığı zaman sınırların yıkıldığını, YEM’in her şey için telif ücreti ödediğini, giderleri olan, çok fazla sayıda ve nitelikli personeli bulunan kurumsal bir yapı olduğunu vurgulayan Enginöz giderlerin ancak reklamlarla kapatılmaya çalışıldığını ekledi.
Tartışma, mimarlık medyasının duruşu, konumu ve ürettiklerine dair oldukça ilginç, yenilikçi ve çok sesli bir platform oluşturdu.