MEF Üniversitesi Sanat, Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Tasarla-Yap Stüdyosu ve Herkes İçin Mimarlık, İstanbul Ayazağa İlk ve Ortaokulu'nun bahçesi için tasarladıkları oyun alanı projesinin uygulamasını Temmuz ayında tamamladılar.
MEF Üniversitesi Sanat, Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Tasarla-Yap Stüdyosu, İstanbul Ayazağa İlk ve Ortaokulu’nun bahçesinde çocuk oyun alanları oluşturmak üzere Mayıs’ta başladıkları tasarım çalışmalarını Haziran’da uygulamaya başlamışlardı. Öğrenciler, hocalar, dernek üyeleri ve gönüllülerin tasarımdan uygulamaya her aşamada beraber çalıştıkları proje Temmuz ayında tamamlandı.
Stüdyo proje uygulamalarını şöyle anlatıyor:
Okul hocaları ve velilerinin dayanıklılık konusundaki isteği doğrultusunda ağırlıklı olarak beton elemanların yer alacağı, ahşap ve metal malzemelerin betonla birleşiminin deneneceği bir proje olması konusunda temel yaklaşım kararı aldık.
28 öğrencinin katıldığı tasarım çalışmaları Mayıs ayının son iki haftası MEF Üniversitesi stüdyolarında yapıldı. Alanın büyüklüğü ve özellikle oyun birimleri konusunda isteklerin çokluğu tasarımın detaylandırılması konusunda bir engel gibi gözükmekteydi; ancak bu durumu değerlendirip, yaklaşım ve ilişkiler konusunda belli kararlar alarak, sahada gelişmeye imkan verecek bir tasarıma yöneldik. Bu yöntem bazı detay çözümlerini önceden planlamakla beraber, birçok konuda bahçenin şartlarını ve ulaşabildiğimiz malzeme ile işgücü imkanlarını yerinde değerlendirerek tasarım denemeleri yapmamızı sağladı.
Haziran ayında sahada öğrenciler, hocalar, dernek üyeleri ve gönüllüler ile beraber uygulama çalışmaları gerçekleştirdik. Bahçede betondan dökülen iki platform üzerinde yükselen prizmatik beton elemanların kimi yerde birleşip kimi yerde ayrılması ile bir oyun parkuru oluşturduk. Ahşap ve metal malzemeden üretilen barfiks küpü ve denge tahtaları prizmalar ve kademeli sahnelerle birleşti. Sahnelerin önünde üretilen oturma birimlerine ve parkur prizmalarının bazılarına betonla aynı bitiş seviyesinde birleşen ahşap parçalar yerleştirdik. Uygulamaların sonunda gerçekleştirilen zemin ve yüzey boyamaları ile parkurun görsel bağlantısını güçlendirdik. Ahşaptan iki kale de ürettiğimiz projenin adını “m³” olarak belirledik.
Projenin çalışma sürecini buradan okuyabilirsiniz. Fotoğraf albümüne buradan ulaşabilirsiniz.
1 Yorum
Bu çalışma mimarlık eğitiminin içinin ne kadar gittikçe boşaltıldığını ve özel üniversitelerin bundaki önlemez katkısını! gösteriyor. Herşeyden önce, bir mimari tasarım probleminin, bir mimarlık eğitiminde nasıl ele alındığını neredeyse hiç anlayamıyoruz bu ifade ortamlarından; bol miktarda öğrenci fotoğrafı (medyatik sunum araçlarını -ve onları da içinde mimarlığın olmakla olmamak arasında yer aldığı biçimde kullanarak ve sunarak-) görüyoruz sadece. İkinci olarak, “ortaya net şekilde konan mimari tasarım problemlerine” (ki, onların da neler olduğunu anlayamıyoruz, pek anlatılmaya gerek görülmemiş nedense) getirilen tasarım çözümlerine dair, “bir tane düzgün, açık, net, mimari tasarım çizimi” göremiyor gibiyiz. Daha ziyade, bol “action” içeren bir etkinlik var ortada. Mimarlık öğrencisi, pratikle içiçe olmalı tabii ki ama bu kadar yüzeysel, bol aksiyon ve medya soslu bir dille değil. “Beton döktük, ahşabı çaktık” şeklinde, “mimari pratik” yapılamaz. Bu, sadece bir pratiktir ama “mimari” pratik icin, bunun arkasındaki, bir mimari tasarım probleminin, mimarca nasıl çözümlendiğini ve analiz edildiğini gösteren bir şey yok. MEDYATİK mimarlık ömrünü tamamlamadı mı hala? (Oyun alanına dair bir plan vb. gören var mı bu sunumlarda?). -MEF? Bu, bir dershane değil miydi?-