Mekân ve yer ilişkisini konu alan yazılar toplamından oluşan ve Gülşen Özaydın ile Merve Akı'nın editörlüğünde yayına hazırlanan "Mekân ve Yer", Yeni İnsan Yayınevi tarafından yayımlandı.
Yine Yeni İnsan Yayınevi tarafından 2020’de yayımlanan “Mekânsallık: Sanat Üretiminde Eşzamanlılık Durumu” başlığını taşıyan kitabın ardından, bu kitap dizinin ikinci kitabı oluyor. Gülşen Özaydın, Sunuş yazısında, kitapta yer alan yazılar üzerine şunları söylüyor:
“Uzunca bir zamandır, mimarlık, şehircilik, antropoloji, sosyoloji, coğrafya gibi disiplinler bağlamında tartışılan bir kavram çifti olan ‘mekân ve yer’e farklı noktalardan değinen kitaptaki ilk yazı, Bu Mekân Artık Bu Yer Değil başlığını ve Aykut Köksal imzasını taşıyor. Mekân ve yer kavramlarını mimarlık, müzik, tiyatro, resim gibi çok geniş bir alanda ele alan, bu kavramları geleneksel dünyadaki kültürel üretim, modernizmin anlam bağlamı, özne-nesne ilişkisi, eşzamanlılık-artzamanlılık üzerinden düşünmeye açan ve okurun bu kavramlarla ilişkiye girmesinde bir bağlam alanı tanımlayan Aykut Köksal’ın metni, kitap için yapı kurucu bir önem taşıyor.
Emre Zeytinoğlu’nun Yer‘lerin Sınırı Olarak Deniz: Limandan Ayrılmak, Karşı Limanda Olmaktır isimli yazısı mekân ve yeri; şiir, roman ve felsefe içinden seçtiği metinlerle birlikte ele alarak okuyucuyu farklı bir yolculuğa çıkarıyor. Önay Sözer, Piri Reis’in Kartografik Düşüncesinde Yer, Uzam ve U-topi isimli yazısıyla, Piri Reis’in kartografi ve coğrafya ile ilgili çalışmalarında köklü İslam geleneği ile XVI.yy. Batı biliminin bir sentezini gördüğünü belirterek, onun asıl tarihsel kişiliğini ise hümanizm ve rönesansın dünya görüşüne bağlayarak tanımlıyor. Artık şimdi aramızda olmayan mimarlık kuramcısı Atilla Yücel’in metni bizim için ayrı bir anlam taşıyor. Yer, Yersizlik, Yersizleşme: Havaalanı Kalabalığından Yeşil Hat Issızlığına Adressiz Bir Yolculuk isimli yazısında; bir uluslararası havaalanının kalabalık koridorlarından, bekleme salonlarından, free shop mekânlarından geçerek uçaklara uzanan mekanik körükler ve uçak gövdeleri içinde devam eden ve daha sonraki sekansta, bölünmüş Lefkoşa’nın onlarca yıl boyunca hiç kimsenin yaşamadığı, terkedilmiş, belleğini yitirmiş sokaklarına yöneliyor. Jean-François Pérouse ise, Megapolde İnadına Yürümek ya da Yeri Tekrar Oluşturmaya Çalışmak: Yeniköy- Dış Kumsal Arası Bir Deneyim isimli yazısında; kentin metalaşma/bölüştürme sürecini sorgulamak amacıyla inadına yürümenin belki en basit ve en özgürleştirici yöntem olduğunu, aynı zamanda resmi ve egemen tarihi anlatımları dikkate almadan görmek için de bir fırsat oluşturduğunu belirtiyor. Aydan Balamir ise Yerden Gelen Esin – Bağlamla İlişkilenişin Türleri isimli yazısında; mimari mekânın kurulmasında yerin özelliklerinden esinleniş yollarını konu ederek, Ağa Han ödülleri için raporlarını hazırladığı üç bina üzerinden konuyu tartışıyor. İlhan Tekeli, İzmir- Deniz, İzmir Tarih Araştırmaları ve Gelişme Potansiyelleri isimli yazısında katılımcı planlamaya bir örnek olarak İzmir Deniz projesini açıklıyor ve kentsel tasarımdan çok bir demokrasi projesi olarak adlandırdığı ve Akdeniz kentler ağının etkin bir odağı olması hedeflenen İzmir’e bir yer olarak daha geniş bir vizyondan bakıyor. Günkut Akın ise, Mekân: Eski (miş) Bir Poetika? isimli yazısında; mimarlığın mekânı imgelemde bıraktığı izler nedeniyle şiirsel bir duyarlılığın da kaynağı olduğunu belirterek, bu iki olgunun ardındaki düşünsel davranışı sorguluyor. Derin Öncel, Galata: Yerin Değişimi – Mekânın Sahneleşmesi isimli yazısında, Galata’nın 19. yüzyılın ortalarından başlayan değişim sürecini bugüne gelene kadar anlamaya ve anlamlandırmaya odaklanan bir deneme yapmaya çalışıyor ve kentsel dokudaki katmanları, mimari tiplerin gelişimini, yeni kullanımları, dönüşümleri bu çerçeveden aktararak bugünün Galata’sını tartışıyor.”