Mesele Bir Kentin Dönüşümü, Sadece Cepten Cebe Konan Para Değil

Yolsuzluk operasyonunun kent boyutunu konuştuğumuz Stuttgart Üniversitesi'nden ve Mülksüzleştirme Ağları'ndan Yaşar Adanalı, kentte denetimsiz yürüyen kamu özel ortaklığının başından beri şaibeli olduğunu söyledi.

Yolsuzluk operasyonunun en önemli ayaklarından biri de İstanbul kenti üzerindeki dönüşüm projelerinde yer alan kamu ve özel kurumlara yönelen iddialardan oluşuyor.

Üç büyük inşaat firması, TOKİ, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve Fatih Belediyesi hakkında “İmar Yasası”na muhalefet, devlet malına zarar verme, rüşvet, kurul kararları ve belediye meclis kararlarına uymama, tarihi yarımadada sit alanı olan arsalar için inşaat şirketlerine izin verme gibi suçlamalar var.

Mülksüzleştirme Ağları da tam bu eksende yani kentsel dönüşümün sermaye-iktidar ilişkileri üzerine kolektif veri derleme, haritalama çalışması yapıyor.

Proje ekibinden, kent çalışmaları üzerine de Stuttgart Üniversitesi’nde ders veren  Yaşar Adanalı ile operasyonların “kent” boyutunu konuştuk. 

Özel kamu ortaklığı şaibe yaratıyor

Bu operasyondaki isimler, suçlamalar sizi şaşırttı mı?

Mülksüzleştirme ağı çalışmasını hazırlarken kentle bağlantılı yapılan dönüşüm ve mega projelerin şeffaf olmayan süreçlerle ilerlediğini, ihaleleri nasıl, ne şekilde kimlerin aldığı bilgisine kolay ulaşılamadığını gördük. Kar amaçlı gayrimenkul firmalarını, kamu aktörleri TOKİ ve Emlak GYO ile çok yakın ilişkiler kurduğunu gördük. Bunu işbirliği içinde geliştirilen projelere bakınca doğrudan görüyorsunuz.

TOKİ ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın bu firmalarla ekonomik bir ilişki içinde olması şaibeli durum yaratıyor. Çünkü bu kamu ortakları bir alana dair emsal arttırabiliyor sonra aynı aktör burada geliştireceği projeyi kime vereceğini seçebiliyor ve sonunda karı paylaşıyor. Denetleme mekanizmaları da tırpanladığı için suistimala çok açık bir tablo var.  Bu liberal düzen ortamı kent yatırımları için normal şartlar altında gerçekleşemeyecek projelerin gerçekleşmesine imkan sağlıyor.

İnşaat firmaları zaten davalık

İsmi geçen firmalar hakkında soruşturma devam ediyor ve ne gibi iddialar olduğunu tam olarak bilmiyoruz. Bunlar hangi koşullar altında bugün gündeme geldi o da ayrı bir mevzu. Ancak bu isimler bizi şaşırtmadı.

Özellikle Taş Yapı ve Ağaoğlu’na karşı zaten odaların açtığı davalar var. Mesela Taş Yapı’nın FourWinds projesi ve Corner Hotel inşaatı için emsal arttırdığına dair davalar açıldı. Ağaoğlu’nun Maslak 1453 Projesi de davalık. Fatih Belediyesi Sulukule ile birlikte dönüşüm furyasının başladığı yer. 2005’ten beri yenileme yasası ile birçok usulsüzlüğü ve insan hakları ihlallini barındıran süreçler yaşandı.

Mesele operasyonda adı geçen Yorum İnşaat Derbent’teki kentsel dönüşüm projesini yapacak. Orada yaşayanların hiçbiri bu sürece katılmadı. Oysa proje yurtdışında tanıtıldı. Kentsel dönüşüm başladıktan sonra bölge Afet yasası kapsamında risk alanı ilan edildi. İşte riskli alanların gerçekten riskli alan olup olmadığıyla ilgili tartışmalara güzel bir örnek Derbent.

Yani tüm bunlar sadece bavullarla ortalıkta dolanan meblağın bir cepten öbür cebe akması değil kent özeline bakınca insanın yaşam alanını, sinemasını, tarihini alan projelere izin verilmesi demek.

Medya kent meselesini haber yapamıyor

Bunun medyadaki kent haberlerine yansıması nasıl oluyor?

Yazılı ve basılı medyanın patronlarının neredeyse hepsinin ya kent projelerinde imzaları var ya da altyapı yani inşaat alanında firmalara sahipler. Ya da medya kuruluşlarının ekonomik sürdürülebilirliği inşaat şirketlerinin reklamlarına bağlı.

İşte medya sahipliği ile kenti dönüştüren aktörlerin aynı olması kente yapılacak usulsüzlükleri ortaya çıkaracak medyayı da ortadan kaldırıyor. Bu şaibeli projeleri, usulsüzlükleri ortaya çıkaracak haberler medyada yer bulamıyor.

Kentte arınma için temiz siyaset istemek gerek

Bu operasyon sonrasında kente dair projelerin yürütülmesinde bir değişim yaşanacak mı?

Bu operasyon kamu ve özel şirketlerde otokontrol mekanizmasını mecburen geliştirecek. Hepimizde bu operasyonla birlikte usulsüzlüklerin görünür olmasından sonra beklenti oluştu. Ancak arzulan ekonomik çarkı sonuna kadar döndürecek inşaat sektörünün sınırsız şekilde  denetlenmemesi. Ekonomik birikim hala İstanbul kenti üzerindeyken bu kadar radikal bir değişim beklemek fazla iyimserlik.

Tabii bu yurttaşların da temiz bir ekonomi, siyaset ilişkisini talep etmesiyle doğru orantılı. Aktörlerin iktidar mücadelesini “bırakın birbirlerini yesinler” söylemiyle gladyatör dövüşü izler gibi izlersek kentte böyle bir arınma çıkmaz.

Etiketler

Bir yanıt yazın