Meydanlar ve İnsanlar

Mümtaz Soysal'ın gündeme ilişikin yazısı...

Yenitartışma başladı: Büyük kentin meydanları nasıl olmalı?

Ağaçlı mı, ağaçsız mı? Trafikli mi, trafiksiz mi?

Prototip yok ki “meydan dediğin öyle olsun” diyebilesiniz, herhangi bir kent ya da başkent sakinleri arasında anketimsi yarışma bile açsanız, bin türlü yanıt gelir, hiçbirine ödül veremezsiniz.

Çünkü herkesin meydanı kendine. Sizin beğendiğiniz “örnek meydan”ın adını bile duymamış olanlar çıkacaktır. Başka birçok konuda olduğu gibi bunda da insana ve toplumlara göre sonuç değişecektir. Hele şu var: Meydan, adı üstünde, hep meydandadır ve her yerde herkesindir, herkes farklı sever ya da benimser. Mekânlarla insanlar arasındaki ilişki, halkların değerlerine ve ulusların ve tarihlerine göre değişir.

Böyle olduğu için, bu konu uzadıkça uzar. Örneğin, sizin resmine bakıp pek beğenip içinizden “Keşke böylesi bizde de olsa” dediğiniz o meydan sanki ortak bir çöplükmüş gibi her Allah’ın günü halkın kirlettiği, izmarit attığı, hatta sıkışınca kuytusunda apdes bozduğu bir yerse? Ya da asılmış, boynu vurulmuş, linç edilmiş ünlü insanların anısını aklınıza getiriyorsa? Veya falanca miting sırasında yüzlerce insan orada kurşunlanmışsa?

O bakımdan sonu gelmeyen meydan tartışmalarıyla helak olmaya, o konuda birbirini kırıp selamlaşamaz duruma gelmeye değmez. Meydanlar açılırken, değiştirilip yenilenirken yanlışlar yapılmış ve hatta çirkinlikler gözleri rahatsız edecek biçimde ortalığa konmuşsa kahrolmak da gerekmez; meydanlar nispeten kolay düzeltilip güzelleştirilebilecek ferah yerlerdir. Yeter ki, en münasebetsiz köşelere masraflı ucubeler kondurulmamış olsun ve siz demokratik çabanızla iktidara geldiğinizde onları yıkmanız çok masraflı olmasın.

Daha da iyisi şudur: Bu yollara başvurmadan, yüksek bilimin ve estetiğin öğretildiği insan yetiştirme kurumlarını geliştirmek, onlara gerçek özerklik sağlayarak doğrunun, iyinin ve güzelin ülkeyi yönlendirmesini sağlamaktır elbet.

Etiketler

Bir yanıt yazın