16 Ekim 2008 tarihinde sonuçlanan Kayseri İç Kalesi'nin Korunarak Kültür ve Sanat Ortamına Dönüştürülmesi için İki Kademeli Ulusal Mimarlık Yarışması Kolokyumu, 29 Kasım 2008 tarihinde Kayseri Kadir Has Kongre ve Spor Merkezi'nde gerçekleşti.
Kolokyum öncesi yapılan Ödül Töreni Açılış Konuşmaları’nda Jüri Başkanı Prof.Dr. Sevgi Lökçe, yarışmaların önemine değinerek yarışmayı açan Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na teşekkür etti. Yarışma sürecine dair bilgi veren Lökçe, kazanan yarışmacıları kutlayarak, yarışmacılara, jüri üyelerine ve raportörlere de teşekkür etti. Lökçe, mimarların en büyük ödülünün yapıların gerçekleşmesi olduğunu belirterek kolokyumda açıklamalarına devam etmek üzere konuşmasını bitirdi.
Daha sonra bir konuşma yapan Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki, göreve başladığı zamandan bugüne, kentte aciliyet sırasına göre pek çok sorunu çözdüklerini aktararak, bir kültür ve sanat ortamının eksikliğinin giderilmesinin önemine değindi. Kayseri İç Kalesi’nin böyle bir ortama dönüşeceğini ve kazanan projenin uygulanacağını belirten Özhaseki, bu alanda bulunan esnaf için de yer hazırlandığını söyledi. Projeye verdikleri önemi aktaran Özhaseki, kendi beklentilerinin ve bakış açılarının farklı olabileceğini, ancak doğru düşüncenin bu işlerin uzmanlarına ait olduğunu söyledi. Kentin yerel değerlerini de korumak istediklerini belirten Özhaseki, bu anlamda projeye küçük müdahalelerin yapılabileceğini söyledi. Kazanan yarışmacıları tebrik eden Özhaseki, tüm katılımcılara ve emeği geçenlere de teşekkür etti.
Ödül kazanan yarışmacılara ödüllerinin verilmesinin ardından başkayan kolokyumu açan Jüri Başkanı Prof.Dr. Sevgi Lökçe, ilk olarak yarışmanın hazırlık çalışmaları sırasında iki kademeli olması yönünde görüş belirttiklerini hatırlattı. Kayseri İç Kalesi’nin tarihi ve anıtsal değerinin tartışılmaz olduğunu söyleyen Lökçe, jüri olarak bu alanla ilgili bilgilerin tekrar gözden geçirilerek kendilerine sonuç bilgilerin verilmesini istediklerini ve alanın bu bilgiler doğrultusunda yarışmaya açıldığını belirtti. Yarışmanın şartnamesinin Kamu İhale Yasası’nın Yarışmalar Yönetmeliği’ne uygun olarak gerçekleştirildiğini belirten Lökçe, yasanın çeşitli alanlarda tartışılıyor olduğunu, mesleki açıdan ise özellikle jüri üyelerini çok rahatsız eden ve çalışmalarında kendilerini sıkıntıya sokan maddelerle karşılaştıklarını söyledi. Mimarlar Odası Genel Merkezi’yle bu konuda sık sık görüşmeler yaptıklarını belirten Lökçe, yasanın bağlayıcılığı karşısında yapacak bir şey olmadığını söyledi.
İki kademeli yarışmalarda, ikinci aşamaya geçildiğinde de yarışmacıların açık kimliklerinin jüri tarafından bilinmediğini aktaran Lökçe, bunun aşılması için de görüşmeler yaptıklarını ancak sonuç alamadıklarını, oysa ikinci aşamanın adeta davetli bir yarışma gibi olabileceğini düşündüklerini belirtti.
Yarışma sonucunda verilecek ödüllerin önceden üçer ödül ve üçer mansiyon şeklinde kararlaştırıldığını ve ilan edilen bütün ödüllerin verilme zorunluluğu olduğunu belirten Lökçe, kendilerinin daha çok derece ve satınalma ödülü verilmesini arzu ettiklerini, ancak muhtemelen işverenin ayırdığı bütçenin birtakım kısıtlamalar getirdiğini söyledi.
Titiz çalışmaları için raportörlere tekrar teşekkür eden Lökçe, bu sayede jürinin son ana kadar yarışmacıların kimliklerini bilmediklerini söyledi. Arkitera Forum katılımcılarına da teşekkür eden Lökçe, forum ortamında çok değişik tartışmalar olduğunu ve çeşitli senaryolar üretildiğini belirtti.
Yarışma alanının çok özel olması nedeniyle, birinci aşamada fikir yarışması olması önerildiğini ve kabul gördüğünü, bu sebeple yarışmaya katılımın arttığını belirten Lökçe, 75 yarışmacının katılmasının mimarlık ortamı adına çok kıvanç verici olduğunu söyleyerek yarışmacılara teşekkür etti.
Lökçe, iki kademeli olan bu yarışmada değerlendirme kriterleri hakkında epeyce çalıştıktan sonra temel üç yaklaşımın ikinci aşamaya geçmesinde yarar gördüklerini, ikinci aşamada ise yarışmacıların kendi projelerine yönelik öneriler ve jürinin bütün yarışmacılara yönelik ortak önerilerin kendilerine iletildiğini, sonuçta da ödüllerin ve mansiyonların belirlendiğini söyledi.
Lökçe, yarışma süreci içerisinde Serbest Mimarlar Derneği’nce yer görme belgesinin ibraz edilmesi karşılığında ücret ödenmesiyle ilgili şartnamede bir madde olmadığının iletilmesi üzerine, kendilerinin yarışmalar yönetmeliğinde bu konunun zaten yer aldığını belirterek teşekkür ettiklerini söyledi.
Lökçe, Peyzaj Mimarları Odası’nın ise yarışmada ekip başının peyzaj mimarı olabilmesi konusunda bir başvuruları olduğunu, bu konuda da çeşitli görüşmelerin yapıldığını ancak yasal olarak mümkün olmadığını söyledi.
Lökçe’nin ardından söz alan Jüri Üyesi Prof.Dr. Yıldırım Yavuz, tüm yarışmacılara teşekkür ederek başladığı konuşmasında yarışmada “koruma” konusunun ön plana çıkmasına değindi.
Kayseri’nin son zamanlarda “rengini kaybettiğini” söyleyen Yavuz, Orta Anadolu kentlerinde sosyal ve kültürel açıdan bir erozyon yaşandığını belirterek bu alanın kültür ve sanat ortamına dönüşmesinin önemini vurguladı.
Daha sonra söz alan Jüri Üyesi Prof.Dr. Nuran Zeren Gülersoy yarışmacılara, Kayseri Büyükşehir Belediyesi’ne ve jüri üyelerine teşekkür ederek yarışmayı kazanan projenin uygulanması konusunda takipçi olacaklarını belirtti.
Katılımcılara söz verilmesiyle devam eden kolokyumda ilk olarak söz alan Kasım Balcı, mevcut koruma kararlarında kuzey giriş kapısının kapatılmasının yer aldığını belirterek, birinci projede bu kapının açık olduğunu, jüri değerlendirmesinde neden buna uyulmadığını sordu.
Balcı’nın sorusuna cevaben Jüri Başkanı Prof.Dr. Sevgi Lökçe, şartnamede yer alan bütün bilgi ve belgelerin danışman jüri üyeleri gözetiminde aktarıldığını, Balcı’nın bunlardan kapının kapatılacağı izlenimi edindiğini, soru-cevaplar incelendiğinde kale kapılarının sonradan açılmış olsalar dahi korunacağının ve yeni bir kapı açılmasına sıcak bakılmadığının belirtildiğini söyledi. Jüri Üyesi Prof.Dr. Nuran Zeren Gülersoy’un da aynı yönde cevabının ardından tekrar söz alan Balcı, daha sonra yapılacak bir restorasyon çalışmasında kapının kapatılmasına karar verilmesi halinde bu projenin havada kalacağını belitti. Bunun üzerine söz alan Jüri Üyesi Prof.Dr. Yıldırım Yavuz yapılacak bir restorasyonun kalenin çeşitli dönemlerdeki bütün katmanlarını içereceğini söyledi. Jüri Başkanı Prof.Dr. Sevgi Lökçe’nin bütün ekiplerde bir restorasyon uzmanı olduğunu hatırlatmasının ardından söz alan birinci ödüle sahip projenin ekip temsilcisi Doğan Zafer Ertürk, projelerinin daha dikkatli incelendiğinde bu kapının genel kurguyla ilgisi olmadığının görüleceğini, kapandığı zaman da projenin çalışacağını belirtti.
Daha sonra söz alan Cemal Nalbant, Kayseri İç Kalesi’nin kendi başına bir kültür varlığı olmadığını, büyük bir kalenin parçası olduğunu belirterek yarışma şartnamesinde de çevresiyle ilişkisinin vurgulandığını, projelerin geneline bakıldığında bu konuda çok fazla gelişmiş olduklarını düşünmediğini söyledi. Günümüzde yarışma alanının kent merkezinde kaldığını söyleyen Nalbant, ait olduğu dönemde İç Kale’nin bir güvenlik halkasının üçüncüsü ve kentin bittiği noktada olduğunu, içerisinde büyük oranda yapılar topluluğu olduğunun çeşitli kaynaklarda yer aldığını beliterek bunun yok sayılarak yer altına gömülü tasarlanan projelerin hatalı olduğunu söyledi.
Nalbant’ın ardından söz alan Mehmet Kasap ilk olarak birinci projenin değerlendirilmesinde yarışma sürecinde yaşanan jüri üyesi istifalarının etkisi olup olmadığını sordu. Kendi projelerinin değerlendirilmesindeki “yanaşma” kelimesinin çıkarılarak “yaklaşma” kelimesinin çıkarılması gerektiğini belirten Kasap, jürinin “Kale İçi” ve “İç Kalesi” arasındaki fark hakkında ne düşündüğünü sordu.
Bu sorulara cevaben söz alan Jüri Başkanı Prof.Dr. Sevgi Lökçe yaşanan istifaların değerlendirme çalışmasında önce olduğunu hatırlattı. Kasap’ın kendi projeleriyle ilgili olarak söylediği kelime kullanımının muhtemelen yanlışlıkla olduğunu söyleyen Lökçe, gerekli düzeltmenin yapılacağını belirtti. Lökçe’nin ardından söz alan Danışman Jüri Üyesi Mehmet Çayırdağ, Kayseri İç Kalesi’nin tarihi hakkında bilgi vererek alanın çeşitli yerlerinde yapılan kazılarda burada hiçbir kalıntıya rastlanmadığını belirtti.
Daha sonra söz alan Saadet Sayın, Kayseri İç Kalesi’nin muhtemelen yerleşme alanlarını içerdiğini ve koruduğunu, burada çeşitli dönemlere ait kalıntılarının olduğunu belirtti. Yarışma alanında yapılan kazıların lokal sondajlardan ibaret olduğunu söyleyen Sayın, bu şekilde burada kalıntı olup olmadığının kesin olarak bilenemeyeceğini söyledi. Yarışma şartnamesine göre programın da yarışmacılar tarafından belirlenmesi gerektiğini belirten Sayın, jüri raporlarında programa yönelik herhangi bir değerlendirmenin yer almadığını ve projelerde burçların işlevsel şekilde kullanılmadığını söyledi.
Sayın’ın sorularına cevaben söz alan Jüri Üyesi Prof.Dr. Yıldırım Yavuz değişik illerdeki kalelerin içindeki çeşitli dönemlerdeki yapılardan örneklere vererek, buralarda çok değişik dönemlere ait yapılar olabildiğini söyleyerek arkeolojik alan konusunun bu yönüne dikkat çekti.
Daha sonra söz alan birinci proje ekibi üyesi Restorasyon Uzmanı Y. Mimar Nur Asan Akın, yarışma öncesi verilen rölövelerin burçların kullanılması için yeterli olmadığını belirterek, kalenin kendini sergilemesinin önemine değindi.
Yine Saadet Sayın’ın sorusuna cevaben söz alan Jüri Üyesi Serdar Altuntuğ birinci projenin uygulamasına geçildiğinde kazı yapılacağını belirtti. Diğer bir Jüri Üyesi Doç.Dr. Yegân Kahya, yarışma şartnamesindeki ilgili maddeyi okuyarak Kayseri İç Kalesi’nin bir taşınmaz kültür varlığı olduğunu, bir arkeolojik alandan bahsedilmediği belirtti.
Bu tartışmanın ardından söz alan projesi mansiyon almış ekip temsilcisi Murat Dündar, belirli bir program verilmemesini olumlu bulduğunu belirterek Danışman Jüri Üyeleri’nden Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki’nin Ağustos ayından beri yaptığı bu alanın müze olarak değerlendirileceği yönündeki açıklamalarının ne anlama geldiğini sordu.
Dündar’ın sorusuna cevaben söz alan Jüri Üyesi Serdar Altıntuğ bu açıklamaların bir temenniden ibaret olduğunu, jüriyi etkilemediğini söyledi.
Daha sonra söz alan ekip temsilcisi Sinan Omacan, yarışmanın iki kademeli olmasının olumlu olduğunu, birinci aşamada çoğu projenin oy çokluğuyla elenmesini ise ilginç bulduğunu söyledi. Omacan Kültür Sanat Ortamları’nın açılımının çok farklı olabileceğini belirterek, Kayseri İç Kalesi’nin Kültür Sanat Ortamı’na dönüştürülmesi ifadesinden bir Kültür Merkezi istendiği ifadesini çıkarmadığını söyledi. Omacan, koruma konusunda ise söylendiği gibi eksik veriler varsa yarışmanın neden ertelenmediğini sordu.
Omacan’ın sorularına cevaben söz alan Jüri Başkanı Prof.Dr. Sevgi Lökçe, eksiklikler konusunda jürinin gereken gayreti gösterdiğini belirterek değerlendirme konusunda ise iki kademeli yarışmaların getirdiği zorlukların göz önünde bulundurulması gerektiğini söyledi.
Lökçen’in ardından söz alarak Kayseri’nin yerel kültürel değerlerine değinen Jüri Üyesi Prof.Dr. Yıldırım Yavuz yer altına gömülen projeleri mimarın egosundan vazgeçmesi açısından saygıdeğer bulduğunu söyledi.
Bir süre daha devam eden tartışmanın ardından söz alan birinci projenin ekip temsilcisi Doğan Zafer Ertürk, kendilerinin bu çalışmayı araştırma projesi düzeyinde aldıklarını belirterek, bir jeoteknik raporu hazırladıklarını, bugünkü jeoteknik gelişmelerle 5 metreye kadar kalıntıların belirlenebildiğini söyledi. Müzecilik hakkındaki görüşlerini aktaran Ertürk günümüzdeki müzeyi yaşamla birleştiren anlayışı araştırdıklarını belirtti. Ayrıca eko-proje ve peyzaj alanında da araştırmalar yaptıklarını belirten Ertürk, bu bölgedeki yaşamın nasıl olacağına yoğunlaşarak programlarını hazırladıklarını belirtti. Kendilerinin burada yaratmaya çalıştığı çok kültürlü ortamın ayrıntılarına değinen Ertürk, kendi projelerinin aslında geçmişin ve geleceğin bir arada yaşandığı basit bir proje olduğunu söyledi.
Ertürk’ün ardından söz alan üçüncü projenin ekip temsilcisi Ayhan Usta, Ertürk’ün son sözü en iyi şekilde söylediğini belirterek, yarışmaların sıklıkla devamını diledi. Kolokyum, Jüri Başkanı Prof.Dr. Sevgi Lökçe’nin konuşmasıyla sona erdi.