DALL-E ve Midjourney gibi araçlar üzerinden görüntü üreten yapay zekanın, geleceğin mimarlarını, iç mimarlarını ve görsel tasarımcılarını nasıl etkileyeceği günümüzün tartışılan konularından biri.
Son yıllarda yapay zeka konusundaki gelişimin kazandığı hız; mimarları, iç mimarları ve tasarımcıları heyecanlandırdığı kadar da endişelendirmeye başladı. Bir zamanlar sanat ve tasarımın yalnızca insanlar tarafından yaratılabileceği reddedilemez bir gerçek iken artık DALL E-2, Midjourney ve Stable Diffusion gibi bir metin dizisinden görüntü oluşturan AI, mimaride ilham olabilecek konsept görüntüler ve gerçekçi mekân görselleri oluşturmak için makine öğrenimi sinir ağlarını kullanarak ürettiği algoritmalarla, bildiğimiz şekliyle insanlığın yaratıcılığı sahiplenmesine meydan okuyor.
Yapay zekanın tasarımcıların yerini alacağı düşünülse de AI, zamanı daha iyi harcamaya imkân sunan ve yaratıcı düşüncenin yeni boyutlarına kilit açan güçlü bir araç. Her iki işlevin de tasarımcının rolünü daha üretken ve artırılmış bir geleceğe doğru sentezleyebileceği bir gerçek.
Teknolojinin son geldiği noktada zaman alan ve tekrarlayan süreçler artık otomatikleştiriliyor ve insanların üretebileceklerini temelden değiştiren büyük atılımlar yapılıyor. AI, bu gelişimi her geçen gün daha uygun fiyatlara ve daha yüksek performansla sürdürüyor.
Stanford Üniversitesi’nin 2022 AI Endeks Raporu, bir görüntü sınıflandırma sistemini eğitme maliyetinin %63.6 oranında azaldığını, eğitim sürelerinin ise 2018’den bu yana %94.4 oranında arttığını gösteriyor. AI’ın hızlı gelişiminin sonucunda tasarımcılar üretimden ziyade yaratıcı akıl yürütmeleri için işe alınmaya başlayacak. Bu sayede uzmanlık ve tecrübe, sıradan görevlerin bağlarından kurtarılabilir.
Günümüz tasarım konseptlerinin; müşterilerin ve alıcıların değerlendirmesi için fotogerçekçi ve çok boyutlu bir dinamizm ile iletilmesi bekleniyor. Tasarımcılar için görsel içerik üretimi, ustalık gerektiren bir hassasiyet, titizlik ve uzun bir süreç gerektiriyor. Dakikalar içinde etkili ve ayrıntılı görseller üreten DALL E-2, Midjourney ve Stable Diffusion gibi yapay zeka tasarımcılar üzerindeki bu baskıyı azaltabilir.
Bu yeni araçlar, tasarımcılara üzerinde estetik bir yapı oluşturabilecekleri hızlı bir görsel temel sağlıyor. Aynı zamanda onlara güçlü tasarım konseptlerinin geliştirilmesinde çok önemli olan araştırma derinliği ve duygusal akıl yürütme olanağı da tanıyor. Bir tasarımın çizim süreci, çözümler kadar birçok sorunu da ortaya çıkarır ve AI, tasarımcıların problem çözme aşamasına daha hızlı ulaşmasına yardımcı olur.
AI, mimaride güncel ve özgün fikirleri keşfetmek için radikal ve yeni bir yöntem sunuyor. Bu yeni keşif yöntemleri sayesinde, yaratıcılığın yapay zeka ile paylaşılan bir şey olarak yeniden tanımlandığını görüyoruz.
Gelenekçi kısıtlamardan çekinmeyen ve engellenemeyen AI, sınırsız olasılıklar üreterek uzlaşmanın sınırlarını test ediyor. Şimdilik uygulanabilir olmaktan çok gerçeküstü olsa da bu yeni görsel tasarım çıktıları, AI’ın yaratıcı fikirleri teşvik ettiğini ve beklenmedik sonuçlara imkan sunduğunu gösteriyor.
Bu keşif, yaratıcı yazarlığın insan varsayımlarını yapay zeka ile paylaşılan bir şey olarak yeniden şekillendiriyor. Avustralya Federal Mahkemesi’nin 2022’de aldığı, AI sistemlerinin Avustralya patent başvurularında mucit/yaratıcı olarak adlandırılmasına izin veren kararı, yaratıcılık anlayışımızın bu revizyonunun güçlü bir göstergesi niteliğinde.
Tasarımcılar yeni şeyler olduğu kadar yeni yollar da geliştirirler. Gelecekte tasarımcıların fikirlerini keşfetme, test etme, karar verme ve değerlendirme aşamalarındaki yüklerini hafifletmek ve çalışma süreçlerini iyileştirmek için AI kullanımının artacağı öngörülüyor.
Çeşitli görselleştirme araçları, uygulamaya geçmeden önce farklı malzemelerin veya geometrilerin başarısını test etmek; akustik, ışık ve hava akışı gibi değişkenleri ölçmek için zaten kullanılıyor. Bu ilkelerin yapay zekası geliştikçe daha kolay karar vermek ve daha iyi sonuçlar almak mümkün olabilir.
AI’ın fikirleri test etme kapasitesi, iş akışında nasıl devrim yaratacağını ve tasarım uygulayıcılarında nasıl bir etki uyandıracağını gösteriyor. Yine de, istendiği gibi bir sonuç elde etmek için insan muhakemesi ile fikirlerin yönlendirilmesi ve değerlendirilmesi gerekir. Tasarım bir karar vermedir ve son karar insana kalır.
Yapay zeka ve tasarım birlikte evriliyor ve yeni nesil tasarımcılar artık yapay zeka ile işbirliği içinde olacak. Bu nedenle yeni tasarımcıların makinelerin çalışma sistemini değerlendirmek ve sentezlemek için uyarlanabilir akıl yürütme ve AI yaratıcılığını destekleyen akıcı bir hesaplama mantığına sahip olmaları gerekiyor.
Geleceğin tasarımcıları, bir binanın bulunduğu yerle nasıl bağlantı kurduğu, üretim veya inşaatın kültürel sonuçları, toplulukların ve ziyaretçilerin mekan deneyimleri ve iklim, ekolojiler ve sınırlı kaynaklar üzerinde devam eden baskılar gibi değerlendirme, yorumlama ve sofistike empati gerektiren yaratıcı araştırmalara odaklanabilecek.
Empatik ve mantıklı tasarımlar sunmak için yapay zekanın daima insan eline ihtiyacı var. Benzer şekilde, sınırsız fikir ve görsel düzenlemesi için yapay zekaya yetki vermek, rekabetçi mimari pazarda bir zorunluluk haline gelebilir. Yapay zekayı geride bırakmak yerine mimari pazarla beraber gelişen bir araç olarak kabul eden de bu karşılıklı ilişki.