İstanbul Serbest Mimarlar Derneği (İstanbulSMD)'nin düşünce üretmek üzere her ay düzenlediği "Mimarlar Bu Ay Neyi Konuşuyor?" adlı toplantının mart ayı konuğu Fikret Toksöz oldu.
Kamu ve yerel yönetimler uzmanı Toksöz, 2000’li yıllarda, yerel yönetimler ve küreselleşmenin öne çıktığını; ancak bununla birlikte, merkezi devletin de denklemde kalmaya devam ettiğini belirtti. Devletin, enerji ve çevre politikaları ile büyükkent gelişme stratejilerine hâkim olması nedeniyle devrede bulunmaya devam edeceğini anlatan Fikret Toksöz, kent yönetimindeki bütün aktörlerin, etkin kamu yönetimi için şeffaflık ve demokrasiyi esas almaları gerektiğini vurguladı.
Öte yandan, özel sektöre de sorumluluk düştüğünü, küreselleşmeyle birlikte, işadamları, sanatçılar, sporcular, gazeteciler gibi düşünce önderlerinin, yerelden çok küresele yöneldiğini; ancak İstanbul’un sorunlarının bu “elit” grubun elini taşın altına sokmasıyla altından kalkılabileceğini ilave etti.
Toplantıda, İstanbul’un en önemli sorununun eğitim ile kültür ve sanattaki eksiklik olduğu, bütün okulların çift tedrisat verdiği İstanbul’da, çağdaş ve özgür bireyler yetişmesinin ve dünyayla rekabet edecek katma değerli ürünlerin yaratılmasının ne denli zor olacağı da tartışıldı. Özel sektörün bu alanlara katkı yapmasının önemi vurgulandı. Türkiye’nin orta gelir tuzağına düşmemek için, mutlaka özgür bireyler yetiştirmesi, yenilikçi, katma değer sağlayan ürünler yaratması gerektiği belirtildi. Örneğin Kore’nin, yenilikçi teknolojiler ve markalarla bu tuzaktan kurtulduğu anlatıldı.
Kentin gelişmesine demokratik katılım modeli olarak “muhtarlık” sisteminin işletilmesini öneren Toksöz, muhtarlık sisteminin Osmanlı’nın ilk seküler adımı olduğunu belirtti.
İletişim ve yeni medya aracılığıyla, kentlilerin yanlış bulduklarını doğrudan aktarma potansiyelinin de altı çizilerek, turizmin çeşitlenmesiyle birlikte de özgür düşüncenin gelişeceği aktarıldı.
İstanbulSMD’nin, “Mimarlar Bu Ay Neyi Konuşuyor?” toplantısının sonucunda, İstanbul’un gelişmesinin hem Türkiye’nin hem de bölgenin gelişmesini sağlayacağı; ancak bu gelişmenin hem yerel, hem merkezi hem de kentlilerin katılımıyla saydam ve demokratik bir ortamda gerçekleşmesi gerektiği vurgulandı.