Mimarlar Odası Ankara Şubesi bugün yaptığı rutin basın toplantısında kentsel dönüşüm ve Ankara’daki uygulamaları değerlendirdi.
Toplantıya Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Ali Hakkan, Ankara Şube Sekreter Üyesi Tezcan Karakuş Candan ve Ankara Şube Yönetim kurulu Üyesi Bülent Batuman katıldı.
Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Ali Hakkan AOÇ arazisinde yapılacak olan Disneyland’ı açıkladı. Hakkan: “AOÇ’de tema park ve Hayvanat Bahçesi yapılacak. Alan çok büyük, bu alan Ankara Hali’nden başlıyor Gimat Kavşağı’na kadar giden İstanbul yolu aksını alanın içinde görebiliyoruz. Bu Büyükşehir Belediyesi’nin hazırlatmış olduğu katalog. Zaten AOÇ üzerinde 2007 -2008 yıllarından itibaren İstanbul yolu aksında ciddi bir ağaç katliamı olmuştu. Buralarda bu Disneyland düzenlemesinin bir parçası olarak rezerve edilmeye başladı. Önemli bir alan. AOÇ’yi katledecek yollar var. Büyükşehir Belediyesi mevcut hayvanat bahçesinin bakımsızlığını kullanıyor, buralarda yeni düzenlemeler yapılabilir. Geçtiğimiz süreçte de dinozorlarla Güvenpark’ta dikkat çekmeye çalıştılar. AOÇ’de bu dinozor objeleri ile nasıl bir tema park olacak anlamıyoruz. Katalogta da göründüğü gibi kötü bir uygulama” değerlendirmesinde bulundu.
Bülent Batuman projenin ismine dikkat çekerek şu yorumu yaptı: “Bir yandan hayvanat bahçesini genişletme var bir yandan fantastik bir şey var. Enteresan olan İngilizce hazırlanmış katalog ve başlığının anlamı enteresan “kingdom of wild” diyor çevirisi “vahşetin krallığı” AOÇ için böyle bir şley yapmak baya bir vahşetin krallığı olarak yorumlanabilir. Tema park meselesi kent planlamasında ne anlama geliyor önemli. Bir hayvanat bahçesi çok önemlidir. Geliştirilmesi her zaman için iyi bir şeydir ama bunu ticari eğlencelik bir şeye çevirmek dünyanın her yerinde yapılsa da ciddi eleştirilmesi gereken bir şey. AOÇ gibi kıymetli bir alanında böyle bir şey için ayrılması sorunlu. Dünyanın her yerinde yapılıyor olması bunların matah şeyler olduğunu göstermiyor. Böyle bir şey yapılacaksa da AOÇ arazisinde yapmamak gerekiyor. Planlara bakarsak önerilen yol sistematiği koskocaman bir ring. Bu projeyi hazırlayanlar ulaşımın ne kadar önemli olduğunun farkındalar ama AOÇ’nin üzerine çizgiler çiziyor olduklarının farkında değiller. Bunu buraya rahatlıkla çizebiliyorlarsa AOÇ alanının ne olduğunu pek de umursamıyorlar demektir.”
Candan “AOÇ’ye yönelik uzun soluklu bir mücadeleyi Mimarlar Odası Ankara Şubesi devam ettiriyor ve nereden elde ettik bu projeyi sorarsanız artık görünmez dostlarımız var. Ting well grup denilen bu tür tema parkları inşa eden bir firmanın teklifi olarak sunulmuş. O firmanın önerisiyle de Orlando’ya gitmişlerdi. 52 kişilik heyetin bütçesini kimin karşıladığını da belediyeye sorduk, henüz herhangi bir cevap gelmedi. Bu projeyi doğa, kültür, insan ilişkisini bilmeden herhangi bir araziye çiziyormuş gibi çizmek mimarlık mesleğinin doğasına aykırı. Buradaki zihniyet önemli. Büyükşehir Belediyesi ve hükümet uzunca bir süredir AOÇ’de talan sürecini devam ettiriyor. Belediye hayvanat bahçesini 2 milyon 213 bin metrekareye çıkartacak bir meclis kararını meclisten geçiriyor. İnatla başbakanlık sarayı yükseliyor. Bunları halka yapılmış ciddi bir ihanet süreci olarak görüyoruz. AOÇ sürecinde karşımızdaki yapı kendisini zafer kazanmış olarak görebilir ama gerçek bu değil. Mesele teslim olmamakta. Bir kişi ile bile olsa bu isyan etmektir. Mimarlar Odası’nın AOÇ için başlattığı mücadele ketteki talana karşı kafa tutmadır, bir isyan çağrısıdır.” şeklinde yorumladı.
Türkiye’nin onur ülkesi olarak Fransa’da yapılacak olan fuarda yer alacağını kısa süre önce açıklayan Erdoğan Bayraktar’ın açıklamalarına da tepki geldi.
Hakkan: “Türkiye onur ülkesi olarak gösterilmişiz dışarıdan bakınca iyi bir şey gibi algılanabilir, kentsel dönüşüm süreci öyle güllük gülistanlık bir süreç değil. Erdoğan Bayraktar TOKİ’nin yetkileri üzerinden değerlendirme yapıyor, arsa satışlarından ciddi kaynak yarattık 500 bin sosyal konut yaptık. Böyle bir şey mümkün değil. TOKİ’nin konutları sosyal konut olarak nitelendiriliyor. Dönüştürdüğü konutlar belli, bunların adına sosyal konut deniyorsa böyle bir şeyi hiç bilmiyoruz biz. Ucuz ve daha yaşanılabilir olan konutlarla bir kentsel dönüm olsa güzel olacak. Kentsel dönüşümün sadece para ve rant anlamına gelmesini istemiyoruz. Mimarlar Odası olarak insan odaklı bir projeye katkı koymaya hazır olduğumuzu da her zaman söylüyoruz. Bu açıklamalara üzülüyoruz. Bayraktar’ın açıklamasında, yeni kentler yaratıyoruz diyor. Her şehirdeyiz diyor evet TOKİ’yi her kente girer giremez tek tip konuttan algılıyorsunuz. Her ilde yeni kentleri yaratıyor”şeklinde değerlendirdi.
Mimarlar Odası Ankara Şube Yönetim Kurlu Üyesi Bülent Batuman ise açıklamaları Afet Yasası kapsamında değerlendirdi. Batuman: “Kentsel dönüşümü 2004’ten başlatırsak, 500 bin konuta referansla sayısallaştırılıyor. Üretim kapasitesi açısından sayısal olarak küçümsenecek bir şey değil. Ama kentsel dönüşüm açısından bakanın söylediklerini afet yasası tekzip ediyor. İnsanların zorla yerinden etmenin yasal araçlarını yerine koymaya çalışıyor. Dönüp bakanın açıklamalarına bakarsak, herkes için kaliteli sosyal konutlar üretildiyse yoksullara daha iyi bir yaşamı mümkün kılabiliyorsak afet yasası gibi zorba araçlara ihtiyacımız olmasa gerek. Yasanın uygulanışına baktığımızda da kaygılarımız teyit ediliyor. Ankara’da Dikmen’de Mamak’ta zorla tahliyenin uygulanması için yasal bir çerçeve olarak çalışıyor Afet Yasası. Daha enteresanı ise Afet Yasası Saraçoğlu Mahallesi örneğinde olduğu gibi kullanıcının sınıfsal niteliğinden tamamen bağımsız, yapı kalitesinden bağımsız, aslında somut gerekçe olan afet dayanımı açısından da sorun olup olmamasında bağımsız mümkün olduğunca geniş bir yetki bir çerçevesiyle olabildiğince geniş alanı potansiyel olarak dönüşüme açabilme kaygısını taşıyor uygulamalar da da bu görülüyor. Kentsel dönüşümün başarılı olduğu iddiasını tekzip eder nitelikte.” şeklinde değerlendirdi.
Mimarlar Odası Ankaar Şubesi Birleşmiş Milletler raportörlerini kentsel dönüşüm hakkında rapor hazırlamak üzere Ankara’ya davet eti. Raportörlerle beraber Ankara’da kentsel dönüşüm alanlarını gezeceklerini söyleyen Tezcan Karakuş Candan sözlerine şöyle devam etti: “Kentsel dönüşüm, İnsan haklarına aykırı uygulamalarla birlikte kentlerde ciddi bir mücadele hattının başlangıcına neden oldu. Nerede riskli alan ilan edilse orada yaşayan insanlar tepki gösteriyorlar. Nerede riskli alan ilan edilse hepsine halk dava açıyor, örgütleniyor. Bu kent mücadelesinde yeni bir evreyi işaret ediyor. Mimarlar Odası olarak, yapılan ve dünyaya örnek olduğu söylenen bütün bu uygulamaların dünyaya örnek olmadığını, zorbalık olduğunu, zorla tahliye yapıldığını ve insan haklarına aykırı olduğunu tüm kamuoyuyla tartışmayı görevimiz olarak görüyoruz. Bu açıdan da Birleşmiş Milletler’in konut hakkı raportörlüğünü yapan ve insan hakkı yüksek komiserliğini yapan uzmanları Ankara’ya davet ettik. 29-30 Mart’ta Mamak, Dikmen, İskitler, Atıf Bey ve Hıdırlıktepe bölgelerini birlikte gezeceğiz. Bölgedeki insanlarla toplantılar yapacağız. 30 Mart’ta bir sempozyum gerçekleştireceğiz. Zorla tahliyeler ve mücadeleler üzerine şekillenecek bir sempozuyum olacak. Bakan 500 bin adet sosyal konut diyor, yapılan konutlar 500 bin civarında bunların beşte biri ancak sosyal konut olabilir. Sosyal konutlarda da insanlar davalık durumda, kiralar ödenmediği için problem yaşıyorlar, ya teslim alamıyorlar, ya da taksitleri bitmiyor. Bodrum katlar veriliyor. Dolayısıyla bu sosyal konut açısından bir çözüm değil. Kentsel dönüşümde Türkiye gerçekten örnek bir uygulama mı yapıyor? Yoksa halkına eziyet ederek, anayasaya aykırı, uygulamalar mı yapıyor hep birlikte göreceğiz.”
Mamak Askeri Cezaevi yarışması hakkında da bilgilendirmede bulunulan toplantıda, Bülent Batuman Mamak Cezaevi sürecini özetleyerek kampanya başlatacaklarını dile getirdi. Batuman: “Kent Düşleri Yarışması Ulucanlar Cezaevi ile başladı ama basit mimari yarışmalar olarak görmedik. Böyle bir tartışmanın mimarlığın içine hapsedilmemesi gerektiği, toplumsal bellek olduğundan da yola çıkarak mümkün olduğunca kentli kitleleri sürecin içine dahil etmeye çalıştık. Ulucanlar sürecinde binlerce insan ziyaret etmişti ve son uygulamayı beğenmesek de dönüşümün sağlanmasında yarışmamızın önemli bir rol oynadığını söylememek mümkün. Mamak için zorlu bir süreç bir taraftan 12 Eylül’ün en dramatik mekanlardan biri bir taraftan Ulucanlar Cezaevi gibi bir örnek vardı ve oradan çıkarılması gereken dersler vardı. Bir taraftan da askeri bir cezaevi olması sebebi ile oraya girmemizin zorluğu. Mamak Cezaevi’ni tanıklarla bellek atölyeleri ile yürüttük. 12 eylül’den 12 Mart’a giden bir süreç demiştik şimdi de toplumla bir ivme kazanması amacıyla 12 Mart’tan 12 Eylül’e bir kampanya başlatmak niyetindeyiz. Mamak Cezaevi’nin gerçekten bir bellek mekanı olarak dönüşümünün sağlanabilmesi, bir taraftan da uygulamaların gerçekleşebilmesi için idareler düzeyinde çeşitli girişimlerde bulunmak, bir taratan da STK’ları da sürece dahil edecek bir mekanizma kurmak gibi bir hedefimiz var.”
Candan ise Mamak Cezaevi’nin müze olması yolunda atacakları adımları aktardı. “Kent Düşleri Fikir Yarışmasında çıkan ağırlıklı fikir Mamak Askeri Cezaevi’nin müze olması yönündeydi. Mamak Askeri Cezaevi kampanyaları arasında, imza kampanyası yapacağız. Mamak Cezaevi yarışma sürecinin yayınını çıkartacağız, belgeseli olacak. Fotoğraflar dışında çok ciddi görüntüler elimizde yok. Mamak Cezaevi’nin müze olması için, ne verebiliyorsa herkesten, fotoğraf, anı, bütçe katkısı, hepsini Mimarlar Odası’na iletmelerini isterim. Ellerinde mutlaka fotoğrafları olanlar, anıları olanlar var hepsini Mimarlar Odası ile paylaşmalarını istiyoruz.” şeklinde konuştu.
TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi ve TMMOB Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi tarafından Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi’nin Etimesgut ve Güvercinlik hava alanlarının mania hatlarına ilişkin 13.04.2012 tarih 617 sayılı kararına, ilişkin şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararına aykırı olduğu gerekçesiyle yürütmeyi durdurma talebiyle iptal davası açmıştı. Dava sonucu bu kararın yürütmesi durduruldu. Mahkeme, Büyükşehir Belediyesi’nin aldığı kararın kamu yararına aykırılık, şehircilik ilkeleri ve planlama esaslarına uygun olmadığı, uygulanması halinde telafisi güç veya imkansız zararlar doğurabileceğinden yürütmenin durdurulmasına karar verildi. Ancak Bölge idare mahkemesi yürütmeyi durdurma kararını kaldırdı. Bölge İdare mahkemesi kararı hakkında görüş bildiren Hakkan şunları söyledi: “Bilindiği gibi Mania hattına dava açmıştık. Bilirkişi raporu da iddialarımız doğrultusunda sonuçlanmıştı. Hem Genelkurmay Başkanlığı hem Milli Savunma Bakanlığı’nın Ulaştırma Bakanlığı’nın raporları vardı. Bu kurumlar bölge ile sorumlulukları da olan kurumlar. Bakanlıklar, odamızın görüşünü destekleyen görüş bildirdi. Fakat itiraz mercii olan bölge idare mahkemesi şimdilik yürütmeyi durdurma kararını kaldırmıştır. Sivil havacılıkla deneyimleri olmadığı gerekçesi ile yürütmeyi durdurma kararı kaldırıldı. Mahkemenin kararı can sıkıcı. Yerel seçimler yaklaştıkça çok fazla emsal artışı, imar plan tadilatı geliyor. Maalesef kentin her bölgesinde durum bu.”
Oda yöneticilerinden Tezcan Karakuş Candan ise kararın başka ilişkilerle bağlantısını sorguladığını vurgulayarak şöyle konuştu: “Bilirkişi mania hattında kamu yararı açısından değerlendirme yaptı. İlgili yerlerden özellikle sivil havacılıkla ilgili yerlerden Etimesgut ve Güvercinlik havaalanlarının taşınıp taşınmayacağına dair bilgi aldı. Kurumlar taşınmayacaklarını söylüyor ve bilirkişi heyeti de rapor hazırlıyor. Dava açtığımız için Oda’yı onlarca insan aradı, batacağız iş aldık, para yatırdık şeklinde feryat figan aradılar. Eskişehir yolu üzerinde seksen katlı yapılar yapılacakken yapamayacak duruma gelen beklentisi olan insanlar var. Bir taraftan mahkeme devam ederken bir taraftan da bu bölgenin paylaşımı devam ediyor. Kararda bilirkişiler arasında sivil havacılık uzmanı yok deniyor. Maalesef Ankara’da rant odaklı olarak yürüyor işler. Yerel seçimler yaklaştıkça emsal kararları, tevhidler, tahsisler artacak. Bölge İdare mahkemesi bir karar alıyor, geçen hafta kararı bir köşe yazarı yazdı, Avukatlarımız tarafından bile karar görülmeden kararı gazeteden okuduk. Mânia hattı Büyükşehir Belediyesi’nin yetkisinde değil, Milli Savunma Bakanlığı’ndan Ulaştırma Bakanlığı’ndan görüş alınmış durumda. Bakanlıklarda olumsuz görüş bildirmiş. Bilirkişi de uygunsuz demiş. Ama rant odaklı bir karar var, rant ilişkileri sürecin tek elden yürüdüğünü gösteriyor.”