#Mimarlığı Seviyorum?

Şehirler planlanmadan gelişiyor... İnsanlar tasarlanmamış mekanlarda hayatlarını geçiriyor...

Arkitera mimarlık portali yeni bir sosyal medya kampanyası başlatmıştı geçen ay twitter üzerinden. Hep daha iyisini hakkettiğimizden bahsetmek yerine daha iyisini istediğimizi anlatmak amacıyla…

Hem bu isteği duyurmak hem de meslek üyesi olmayan insanlarda da bu bilinci uyandırmak için sosyal medyanın önlenemeyen gücünden faydalanmak istiyoruz diyerek…

Ben pek de doğru düzgün bir Tweet’e rastlamadım açıkcası. Öğrenci tweetleri oldukça eğlenceliydi gerçi! Çok “cool”larmış da ondan seviyorlarmış, ya da sinirlensek de #Mimarlığı Seviyorum gibi tweetler yüzüyor havada. Ah, bir mezun olsa anlayacak ne kadar havalı olduğunu…

Tweet’lere sığmaz ki benim söyleyeceklerim. Ben bu ülkede mimarlığın nesini seveyim! Hangi Avrupa ülkesinde yolu, elekriği, alt yapısı hazır olmadan inşaata başlanır. Başlanmaz! Daha ulaşılacak yolu yoktur ama oraya inşaat yaparsınız. Belediyeye anlamsız harçlar ödersiniz yol için, alt yapı için, sonra beklersiniz ki etraf dolsun da belediye yolunu açsın.

Belediye ile uğraşmak öyle zordur ki bunun için ayrı bir danışmanlık ofisleri vardır. Bu ofisler sizin projenizi alıp yönetmeliklere göre yeniden düzenleyerek belediyeden geçecek hale getirirler. Bazı belediyelerimizin ise kafası oldukça karışıktır. Yönetmeliğe uygun bile olsa projeniz varsayımlara dayanarak izin alamayabilirsiniz. Örneğin galeri boşluğuna izin vardır aslında ama sonradan kapatıp, odaya dönüştürebileceğiniz varsayımlarına dayanarak geçmeyebilir proje onaydan. Hangi birini yazmalı… Herşey öyle deli işidir ki! Yönetmelikler öyle anlamsızdır ki! Sizi sadece birbirinin kopyası iğrenç yapılar yapmaya zorlar. Benim anladığım kadarıyla” sıfır kotu” denilen şey de sadece ve sadece arazinin eğiminden en verimsiz şeklide nasıl yararlanırımın genel adıdır. Herşeyi iki kere yapmak zorunda kalırsınız, tonlarca para, emek çöpe gider. Asla verimli olamazsınız. Sistem sizi hep gerçekten de hile yapmaya, iğrenç yapılar yapmaya zorlar.

Kuru inşaat tekniğinde inanılmaz gerideyiz. Kuru inşaat tekniği nedir? Prefabrikasyondur ve prefabrikasyon yeşil, sürdürülebilir yapılar inşaa etmede çok önemli bir rol oynar. Lütfen Türkçe olarak arama motoruna “prefabrik evler” yazın ve daha sonra İngilizce olarak “prefabric houses” yazın, ne demek istediğimi anlayacaksınız. Geçirilen korkunç depremlerden sonra prefabrik evlerde bir patlama yaşandı ülkemizde ama internetten çıkan işlere bir göz atın lütfen, güzel birşeylere takıldı mı gözünüz?

Prefabrikasyon neden bu kadar önemli;

Prefabrikasyon kısa sürede , enerji-etkin yapılar yapmanızı sağlar. Şantiye atığını çöpünü ciddi manada azaltarak çevre kirliliğini önler. Atılan şeyler de dahil olmak üzere inşaata giren herşeye para ödemektesiniz! Her prefabrikasyon türü, malzemelerin eğrilme, dönme, küflenmelerine neden olabilecek büyük ısı farklılıkları, yağmur, kardan korunaklı kontrollü bir çevrede başlar. Elbette, prefabrik evler etrafa daha az trafik sağlar ve çevreye daha az rahatsızlık verirler.

Amerika örneğin, ahşap prefabrik ev konusunda çok öndedir. Amerikalı firma Marmol Radziner Prefab’ın çıkarttığı işlere göz atmanızı isterim gerçekten. Bence inanılmaz güzel işler çıkartıyorlar!

http://architectureoflife.net/Blog/1265/Kaliforniadan-Prefabrik-Bir-Ev.aspx

Halbuki bizim unuttuğumuz mimari kültürümüzdür ahşap yapılar. Prefabrikasyona öyle müsait bir kültürdür ki bu…

Halbuki biz göçebelikten gelen bir toplumuz… Yurtlar bile bizim ilk prefabrik sürdürülebilir evlerimiz…

Prefabrik yapı denilince sadece ahşap taşıyıcılı olmak zorunda değil elbette. Ülkemizde Yapı Merkezi prefabrikasyon konusunda en önde giden, ar-ge çalışmalarına çok önem veren bir kuruluştur, ancak sadece Yapı Merkeziyle olacak iş değil bu. Bizim ne yapıp ne edip, kuru inşaat tekniğini öğrenmemiz lazım! Devletin küçük firmalara destek vermesi, yer göstermesi lazım… Felaket tellallığını sevmem ama biliyorum daha çok yol var…

Enerji mimarlığı, ahşabın yapı sektöründe yeniden kullanılması konularında amansız çaba sarf eden mimar Çelik Erengezgin ile unuttuğumuz ahşap kültürümüz üzerine konuştuğumuz bir röportajı da yeri gelmişken paylaşmak isterim sizlerle:

http://architectureoflife.net/Blog/1256/Ahsap-Yapilar-Unuttugumuz-Mimari-Kulturumuz-.aspx

Etiketler

Bir yanıt yazın