“Mimarlık bir vasıf ama tek yapabildiğim vasıfsız işler!”

Okuldan yeni mezunların gelecek endişeleri, iş bulma sorunları Dünya'nın her yerinde birbirine benziyor. "London Evening Standard"dan çevirdiğimiz aşağıdaki yazıyı okuyunca o kadar benzer yönler bulacaksınız ki...

Londralı genç, mimarlık diploması alabilmek için 3 yıl uğraştı, tek karşılaştığı ise vasıfsız işler ve işsizlik oldu. Bu özel haberin sonuçlarına bakarak mezunların yaşamlarını sürdürebilmek için “tuvalet temizlemek” zorunda olduklarını söyleyebiliriz. Araştırmamız 73 yeni mezun gencin iş bulmak için fazlaca mücadele etmek zorunda olduğunu gösterdi. Son 5 yılda işsizlik oranının iki katına çıktığını gördük, bu durum da zaten borç içinde üniversiteyi bitirmiş öğrenciler arasında umutsuzluk ortamı yaratıyor.

Mimarlık mezunu Debo Ajose-Adeogun Stratford’daki yüksek katlı bir binadaki dairesinde, muhteşem panoramik bir Olympic Park manzarasına sahip. 24 yaşındaki Londralı, Newham’ın bu bakımsız bölgesinin nasıl kentin en hızlı gelişen bölgesine dönüştüğü canlı canlı izlemiş.

7 yıl önce, Londra Olimpiyatlar için seçildiğinde, tüm bu yenileme konularının bir parçası olabilme fırsatını düşünmüş ve mimar olmaya karar vermiş.

“Olimpiyatların benim kasabamda yapılacağını duyduğumda, bunun genç ve hevesli bir mimar için birçok iş fırsatı doğurabileceğini düşünmüştüm.”

Öğrenci kredisi aldı, eksiye düştü ve çok çalıştı. 3 sene sonra Birmingham Üniversitesi’nden aldığı mimarlık diplomasıyla Newham’a döndüğünde, çalışmak için çok hevesliydi. “Çok heyecan vericiydi” diyor, diploma ona 18.000 Euro borca mal olsa da.

“Olimpiyat Stadyumu inşa edilirken, her saniye bir ofis binasının, otelin, apartman bloğunun temelinin atılmasını izliyordum. Yatırımcıların isimlerini buldum ve iş başvurusunda bulundum. Benim niteliklerime sahip birini işe almalarının an meselesi olacağını düşünmüştüm.”

Ama Debo, Nijerya’dan Londra’ya gelen genç adam, iş konusunda sadece küçük bir ilerleme yapabildi. Son 3 yıl içinde, son sekiz aydır yaptığı sözleşmeli konut kooperatifi memurluğu dışında, bir iş bulamadı ve iki sene işsiz dolaştı.

“Tasarımcı, mimar asistanı, mimar posizyonu ya da konut inşaat sektöründe herhangi bir posizyon için 250’den fazla iş başvurusu yaptım, ama tek elde edebildiğim, 3 başarısız görüşmeydi” diyor.

Moral bozucuydu. 10. redden sonra iki kat çaba göstermeye başlıyorsunuz. 50. reddedilişinizden sonra kendinizden şüphe etmeye başlıyorsunuz. 150. reddedilişten sonra değersiz hissetmeye başlıyorsunuz.

“Geçenlerde, eski Stratford Alışveriş Merkezi’nde, Evan kadın ayakkabıları mağazasında satış asistanı olarak yarı zamanlı bir işe girdim. Sıkıcı ve asgari ücretli bir işti, ama yine de hiçbir şey yapmamaktan iyiydi. İnanamıyordum, üç sene üniversitede bulunduktan sonra seçeneklerim neydi? Hiçbir şey yapmamak için öylesine bir iş yapmayı tercih ediyordum.”

Debo’nun yaşadığı bu ikilem giderek yaygınlaşmakta olan bir durum. Londra’daki genç işsizlerle ilgili özel araştırmamızın ikinci gününde, basit mesleklerde; temizlikçi, işçi, otel kapıcısı, çöp toplayıcısı gibi niteliksiz işler yapmaya mecbur kalan üniversite mezunlarının sayısının son beş yıl içinde ikiye katlandığını tespit ettik.

Yüksek öğretim kurumu raporlarına göre, aslında mezunların durumu görünenden çok daha kötü. Mezunların yüzde dokuzu, toplamda 20.620 kişi, 2007 yılının neredeyse iki katı, diplomalarını aldıktan 6 ay sonra bile hala işsizler.

Londra’daki işsiz 120.000 genç yetişkinin yaşları 16 ve 24 arasında. Önümüzde açıkça duran istatistik bilgiler, bir iş bulmanın ne kadar zor olduğunu gösteriyor. Association of Graduate Recruiters’ın verilerine göre; 2012’de ortalama 73 adet yeni mezun mimar arayan iş ilanı varken, beş yıl öncesinde açık pozisyon oranı bundan yüzde yüz elli daha fazlaydı.

Sonuç, birçok mezunun vasıfsız işler için; normalde herhangi bir niteliğe sahip olmayan kişilerin dolduracağı pozisyonlar için bile rekabet etmek zorunda olduğunu gösteriyor.

Antropoloji mezunu 22 yaşındaki Hannah Simmons’un durumu, bu soruna çok iyi bir örnek teşkil ediyor. 6 ay önce kısa süreli bir yaz işi için, Wimbledon ve Olimpiyatlar için anlaşmalı çalışan büyük bir temizlik şirketine başvuruyor: “Beni bir görüşme için çağırdılar ve tuvalet temizlikçisi aradıklarını söylediler” diye belirtiyor, Manchester Üniversitesi’nden mezun Hannah.

“Onlara bu iş için çok uygun olacağımı söyledim ve onlara CV’mi gösterdim ama bana gelecekle ilgili planlarımı sorduklarında oldukça şaşırmıştım. Sonuçta bu iş sadece bir tuvalet temizlemekti, değil mi? Daha sonra geri aranmadım. Çok kızgındım çünkü görüşmeye gidebilmek için tren biletlerine çok fazla para harcamıştım. Onlarsa bana geri dönme lütfunda bile bulunmadılar. 2 ay sonra bir telefon aldım ‘Üzgünüz, sizi seçemedik ama tuvalet temizlikçiliği için hala şansınız var, biri ayrılırsa ilk sizi arayacağız’ dediler. Şok olmuştum. Kendi kendime düşündüm, nedir bu olanlar diye. Londra’da tuvalet temizlikçisi olarak iş bulabilmek için doktora diplomanızın mı olması gerekiyor? Dedikleri gibi oldu, biri ayrıldı ve Wimbledon için iki hafta boyunca tuvalet temizliği yaptım. En garibi bütün iş arkadaşlarımın da üniversite mezunu olmasıydı. Günde 15 saat çalışıyorduk. Evden 6’da ayrılıp 11’de geri geliyordum, tamamen tükenmiştim. Ayrılmaya ve şansımı Avusturalya’da denemeye karar verdim.”

Başka yeni mezunlar da aynı şekilde yurtdışında devam etmeyi tercih ediyor. Glasgow Üniversitesi’nden mimarlık diplomasına sahip Londralı Bradley Bloom, sadece para kazanmak için yapılan bir konut geliştirme programında nasıl iş bulduğunu ve anında kaybettiğini anlatıyor: “İşin ilk gününde onları taşınırken buldum, finansal problemlerden ötürü battıklarını ve artık bir işimin olmadığını söylediler” diyor Bloom.

Aylarca aradıktan sonra 22 yaşındaki Bradley sonunda Hollanda’da başka bir iş bulabilmişti. “Onu iki elimle kavradım” diyor.

“Eğer eğitimini aldığım konuyla ilgili bir işte çalışmak ve kariyerimde ilerlemek istiyorsam, Londra’dan ayrılmalıydım ve yurtdışına gitmeliydim. Birçok sınıf arkadaşım profesyonel hayatta iş bulma konusunda oldukça başarısızdı. Kendi işini yapan tek arkadaşım vardı. Berlin’de bir bina projesinde çalışıyordu.”

Emlakçı Tracey Mcgurl’e göre, burada ikamet eden 210 gencin yüzde 40’ının işsiz olduğu yere, Debo’nun 9 katlı bloklarına geri dönelim.

“Genç ve Londra’ya iş bulmaya gelen biri için inanılmaz zor bir dönem belkide en kötüsü,” diyor Mcgurl. İki sene boyunca süren işsizliğin ya da eksik istihdamın ve işsizlik düzeyinde yaşamanın Debo’ya hissettirdiği neydi?

Tek yatak odalı 40.kattaki dairesi zihninden geçen manzara hakkında ipuçları veriyordu. Masasının arasındaki kitaplardan Le Corbusier, Bauhaus ve grafik tasarım kitaplarının üzerinde, bir kişisel gelişim kitabı- iyi hissetmenin yollarını anlatan kitapçık gözümüze takılıyor: “Aşağılık hissettiğinde nasıl ayağa kalkar ve yoluna devam edersin.”

Üniversiteyi bitirdikten sonra babası ve teyzesiyle birlikte yaşayan Debo, “İş bulamadığımda depresyona girdim. Babam bir güvenlik görevlisiydi ve diplomam olduğu halde bir iş bulamamamı anlayamıyordu. Sabah kalkıyordum ve özgeçmişimi güncelliyordum ve iş başvurularını yapıyordum, babam günün sonunda işten eve geliyordu ve beni aynı kıyafetlerle, aynı pozisyonda görüyordu ve bana çok kızıyordu.”

“Birçok tartışma yaşadık, babam işlere başvurmadığımı ve 7-24 bilgisayarın başında vakit öldürdüğümü sanıyordu. Bu beni daha da başarısız hissettiriyordu. Sonunda çok kırıldım ve ayrılmak zorunda kaldım. Hala, mezun olduğum halde işsiz olduğum için çok utanıyorum,” diye söylüyor.

Bu röportajı yapmakla ilgili cesaretsizdi. İlk başta isminin kullanılmasını dahi istemedi ama sonra gerçek adının kabul etti. “Utangaçlığımı bir kenara bırakıp, hikayemin tamamını anlatmaya karar verdim çünkü herkesin genç insanların hayatının nasıl cehenneme çevrildiğini bilmesi gerektiğini düşündüm” diyor. Eğitim sistemi bana 3 sene boyunca hayal kurdurttu, hemen işe koyuldum, bu hayali gerçek kılmak için çok çalıştım. Üniversite o kadar da kolay değildi aslında tam tersiydi. Bu kadar çalıştıktan çabaladıktan sonra ve gösterecek hiçbir şey bulamamak kabullenmesi zor bir durumdu. Hayallerimizin bize vaat ettikleri gerçekleşmemişti. Tamamen oyun dışı kalmıştık.”

Debo hakkında olağanüstü olan şey, geri çevrilmesine rağmen asla pes etmiyor olması. Şimdi Olimpiyatlar bitti, ama o Olimpiyat Parkı yatırımcılarının yeni iş imkanları getireceği konusunda ümitli ve belki bu sefer hevesli ve genç yeni mezun bir mimar bu mirasın bir parçası olabilir.

“Ben normalde pozitif bir insanım, bu denemeyi bırakmamamın tek sebebi.”

“Birçok insan işsiz gençlerin çok fazla arzulamadıklarını düşünüyor, ama bu doğru değil. Çok istiyoruz ve elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyoruz. Tek istediğim yapabileceklerimi göstermek için bir şans böylece kendimi ifade edebilmek.”

İstanbul’da yeni mezun olmak

Londralı mimarların işsizlik durumundan bizi haberdar eden bu rapor, dönüp İstanbul’daki yeni mezun mimarların durumuna bakmaya itiyor bizi.

Elimizde istatistiksel olarak hazırlanmış bir rapor olmasa da bizde de durumun pek farklı olmadığı aşikar. Mimarların işsizlik, niteliksiz işlerde çalışma problemini görmek için biraz çevremize bakmamız yeterli olacaktır.

Özellikle yeni mezun her mimar iş bulma konusunda ciddi zorluklar yaşamakta. İş başvuruları yaparken istenen: “en az 5 yıl deneyim”, “her türlü bilgisayar programı bilgisi”, “askerlik durumu” vs. gibi nitelikler aşikar ki “yeni mezun” olmuş hiçbir mimarın eğitim sürecinde tamamlayamayacağı nitelikler. Peki bu onları niteliksiz mi kılıyor?

Yeni açılan özel okullar ile her sene artırılan mimarlık bölümü kontenjanları işsizlik problemini her gün daha da fazla tetikliyor. Alınan mimarlık eğitiminin ağırlığına rağmen, okulundan başarıyla yeni mezun olmuş taze bir mimarın kendi çabalarıyla bulacağı iş nitelik anlamında bir “tekniker”in yapacağı işin kapsamını aşamıyor. Tabii bu en iyimser bakış açısı.

İşsiz kalma korkusu, yeni mezun “mimar”ların 21. yy’da ortaçağ köle sistemindeki gibi şartları kabul etmeye; uykusuz, sigortasız, maaşsız, yetiştirilmesi gereken bir iş varsa yemeden içmeden gece gündüz çalışmaya mecbur bırakıyor.

Türkiye’deki mimarlık eğitiminin uluslararası platformdaki yeri de tartışılması gereken önemli bir konu. Mimarlık eğitiminin niteliği yeni mezun mimarları uluslar arası piyasaya ne kadar hazırlıyor?

Pembe hayaller pompalayan ya da hiç hayal kurdurtmayan, öğrencilerini yabancı dil eğitiminden mahrum bırakan, mimarlığın kuramsal yönünü eğitim sürecine dahil edemeyen “mimarlık fakülteleri”nden hevesle mezun olan 2.000 küsür mimar… Belki de tartışılması gereken bir diğer konu piyasa tamamen doyma noktasına ulaştığında yeni mezun bu kadar mimarın çalışma şartları, inşaat sektörünün odak noktası olan İstanbul’daki mimarların işsizlik problemi.

Acaba bir gün İstanbul’da ”Ağa’nın Oğlu’nun” hayallerini gerçekleştirebileceği tek bir metrekare kalmayınca “biz mimarların” durumu ne olacak?

Etiketler

Bir yanıt yazın